Her 10 Kasım'da Atatürk için aynı içerikte yazılar kaleme almaktan kaçınırım.
Eğer yabancı arşivlerde, kaynaklarda yeni bilgiler bulduysam, işte o zaman 10 Kasım'da mutlaka bir yazı hazırlarım.
Küba, Şili, Meksika, Peru ve Dominik Cumhuriyeti gibi Latin Amerika ülkelerinde Atatürk heykelleri olduğu bilinir.
Yine birçok Latin Amerika ülkesinde, Atatürk'ün adının verildiği cadde ve meydanlar vardır.
Osmanlı Devleti pasaportuyla Latin Amerika ülkelerine göç etmiş Mısır, Lübnan, Filistin, Ürdün, Suriye asıllılara Los Turcos yani Türkler deniliyor.
Bulundukları ülkelerde cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, general, vali gibi görevlere gelmiş Los Turcos topluluğunun beşinci, altıncı kuşak torunlarının, Türkiye ve Atatürk'e gösterdiği ilgiye şahit oldum.
Latin Amerika ülkelerindeki sayıları 30 milyona yaklaşan Los Turcos toplumu hakkında Brezilya'daki Sao Paulo Üniversitesinde başlayan doktora tezi sürecinde yaptığım araştırmalar, görüşmeler, incelediğim belgeler sonucu önemli bilgilere ulaştım.
Tüm bunları, tezimde ve hazırlığını yaptığım kitabımda ayrıntılarıyla paylaşacağım.
Ama bugün Brezilya'da tanıştığım Los Turcos topluluğundan insanların Atatürk konusunda beni hayrette düşüren değerlendirmelerini, yorumlarını aktaracağım.
Onlara Latin Amerika Türkleri diyorum.
Çünkü onlar da kendilerini hala daha El Turco yani Türk olarak tanıtıyorlar.
Türkiye'de bazı kesimlerin düşmanlık ettiği Atatürk'e, çoğu ülkemize hiç gelmemiş bu insanların saygısını, ilgisini gördüğümde çok mutlu oldum.
'Mesqueta Brasil', Sao Paulo'da bulunan 7 cami ve mescit arasında en büyüğü.
Burada tanıştığım sarık ve sakalları dahil tamamen beyazlar içindeki 5 imam ile uzun bir sohbetimiz oldu.
Büyük dedeleri Halep, Beyrut, Ramallah, Kudüs, Şam ve Kahire'den gelmiş bu din adamları ile konuşurken en çok dikkatimi çeken ayrıntı, Türkiye'den kendi ülkeleri gibi bahsediyor olmalarıydı.
Sao Paulo'daki camilerden birinin imamı olan Farid, "Benim büyük dedem Çanakkale'de savaştı" dedi.
Konuyu biraz açmasını istediğimde çok ilginç bilgiler edindim.
Dedesinin 3 kardeşinin 1902 yılında Brezilya'ya göç ettiğini söyleyen Farid, ailenin bazı üyelerinin Kudüs'te kaldığını, dedesi Zekhariah'ın (Zekeriya) ise Osmanlı ordusunda çavuş olduğunu aktardı.
Sonra da "Dedemin komutanı kimmiş biliyor musun?" diye sordu.
Nereden bileyim diye yanıt vermeye hazırlanırken, adam öyle bir Mustafa Kemal dedi ki, ses tonundaki samimiyetten etkilenmemek mümkün değildi.
"Dedemin komutanı büyük bir kahramandı ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu" diye de ekledi.
İngilizlere esir düşen dedesinin Hindistan’a götürüldüğünü ve 1 yıl sonra da serbest bırakıldığını aktardı.
Tekrar Filistin’e dönen dedesinin, kardeşlerinin yanına gitmek için Beyrut’tan bir gemi ile Marsilya’ya, buradan da daha büyük bir gemi ile Brezilya’nın Salvador limanına ulaştığını anlattı.
Büyük dedesinin Çanakkale’de giydiği kalpağını ve matarasını hep sakladığını, herkese Mustafa Kemal’i büyük bir övgüyle anlattığını da kaydetti.
Adı Hussein (Hüseyin) olan ve kentteki Tatupae Camisinde görevli bir diğer imam ise "Mustafa Kemal kahraman, çünkü peygamberimizin adını taşıyor" diyerek arkadaşına katkı verdi.
Diğer imamlar da başlarını sallayarak bu sözlere katıldıklarını gösterdiler.
Türkiye'den 12 bin km uzaklıktaki bir ülkede, karşıma Arap kökenli Brezilyalı imamların çıkması ve Mustafa Kemal’den övgüyle bahsetmeleri çok anlamlıydı.
Brezilya'da yaklaşık 2 milyon Müslüman var.
Çoğu Osmanlı vatandaşı Arap kökenlilerin torunları olan bu insanların, Türkiye denildiğinde saydıkları üç isim var: Mustafa Kemal, İstanbul ve Kapadokya.
Vila Mesqueta adlı camide görev yapan imam Ayup (Eyüp) ise Los Turcos toplumunun önemli bir bölümünü Hristiyan Arapların oluşturduğunu söyledi.
Ardından da "Hristiyan Arap kardeşlerimizin kiliselerini görmek, rahipleriyle konuşmak ister misin?" diye sordu.
Onları da ziyaret etmeyi ve tanışmayı planladığımı söyledim.
Bunun üzerine bana Sao Paulo'ya 1 saat uzaklıktaki Monte Mor adlı küçük bir kenti önerdiler.
Bu kentteki Los Turcos olarak adlandırılan Arap kökenlilerin önde gelenlerinin isim ve telefon numaralarından oluşan bir liste hazırladılar.
İki gün sonra ise tipik bir Brezilya kenti olan Monte Mor’daki Arap kökenlilerin lideri durumundaki Khatlab isimli bir rahip ile buluştum.
Khatlab'a, Türkiye hakkında ne biliyorsunuz diye sorduğumda aldığım yanıt yine aynıydı: Mustafa Kemal, İstanbul, Kapadokya.
Rahip Khatlab, beni kilisenin yanındaki parka götürüp, Arap kökenlilerle tanıştırdı.
Türkiye'den geldiğimi öğrendiklerinde samimi bir ilgi gösteren grubun sözcüsü Soraya Kalfat isimli bir kadındı.
Kalfat'ın sorularıma verdiği yanıtları, diğerlerinin başlarını sallayarak onayladıkları sohbetin sonunda hemen herkes beni evine davet etti.
Özellikle altını çizmek isterim, bu insanların büyük bölümü hala daha kendini Türk olarak tanıtıyor.
Brezilyalı komşuları da onlardan Türk olarak bahsediyor.
Örneğin Monte Mor'a yakın bir diğer kent Novo Odessa'da, Arap kökenli Hristiyanlara ait kilisenin yerini sorduklarımdan aldığım yanıt, "Türklerin kilisesi mi arıyorsun?" şeklindeydi.
Monte Mor'da büyük çiftlikleri olan ve bölgedeki en önemli domates, patates, şeker kamışı üreticisi konumundaki Tarek Ghali ile akşam yemeğinde bir araya geldiğimizde geçen konuşmalar da etkileyiciydi.
Rahip Khatlab aracılığıyla tanıştığımız senhor Tarek, malikane diyebileceğim evine birçok arkadaşını da davet etmişti.
Bunların arasında belediye başkan yardımcısı, emniyet müdürü ve eyalet vali yardımcısı, iş adamı olan Hristiyan kökenli Araplar da vardı.
Bana büyük bir samimiyet gösteren bu insanların, “Türkiye'den gelen bir Türk her zaman özeldir” sözlerinden çok etkilendim.
Türkiye hakkında ne biliyorsunuz sorusuna aldığım yanıt ise yine aynıydı: Mustafa Kemal, İstanbul, Kapadokya
Ve sonra da televizyonda izledikleri Türk dizilerini sıralamaya başladılar.
Brezilya ve diğer Latin Amerika ülkelerinde Türk dizilerine olan ilgiyi biliyordum.
Bu diziler neden buralarda izleniyor sorusunun yanıtı, Los Turcos toplumuydu.
Osmanlı kökenli bu insanlardan etkilenen komşuları, arkadaşları da Türk dizilerinin bağımlısı olmuşlar desem abartmış sayılmam.
Senhor Tarek'in evinde tanıştığım insanlara, "Türkiye hakkında ne biliyorsunuz dediğimde Mustafa Kemal, İstanbul ve Kapadokya yanıtını veriyorsunuz. Neden?" diye sordum.
Senhor Tarek’in yanıtı şöyleydi: "İstanbul, dedelerimizin pasaportunu taşıdığı Osmanlı imparatorluğunun başkentiydi. Kapadokya, biz Hristiyanlar için çok önemli, çünkü orada ilk kiliselerimiz var. Ve tabi ki Mustafa Kemal Atatürk. O büyük bir kahraman ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurdu. Brezilya'da, Mustafa Kemal'i anlatan filmleri de izleriz. Maddi durumu iyi olanlar İstanbul'a ve Kapadokya'ya gider. Atatürk'ün o muhteşem anıt mezarını görmek ben ve birçok arkadaşım Ankara'ya da gittik."
Atatürk'ü, 12 bin km uzaklıkta bilen, ondan övgüyle bahseden ve hala daha kendilerini El Turco-Türk olarak tanıtanları öğrenmenizi istedim.