Meral Akşener’in mesajını almayan kaybeder

Gürbüz Evren

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, 26 Ağustos 2023 tarihinde, Afyonkarahisar’da yaptığı konuşmanın yankıları sürüyor.

O konuşmayı, CNN Türk ekranlarında katıldığım canlı yayınlarda yorumladım.

Herkes yazsın, göremedikleri ne varsa ben anlatırım diye de bugüne dek bekledim.

Yerel seçimlerde, adına ister ittifak deyin ister başka bir şey, her ne yapılacaksa CHP ile İyi Parti arasında olacaktır.  

Meral Akşener’in mesajlarına önce bu açıdan bakmak gerekiyor.

Akşener’in, adını vermeden Kılıçdaroğlu’na yönelik yaptığı sert eleştirileri, 3 Mart günü masanın önünden çekilip alınması sonucu ortaya çıkan durum üzerinden de anlamaya çalışmakta yarar var.

Meral Hanım, masa önünden alındığı gece yaptığı açıklamanın ardından, sosyal medyada iğrenç ötesi saldırıların hedefi olmuştu.

O güne kadar ‘Demokrasi Meleği’ ilan edilen Akşener, bir anda yakası açılmamış küfürlere maruz kalmıştı.

Üstelik bunu çağdaşlık, demokrasi, ilericilik, sanat, kültür, kadın hakları, terbiye vb. konularda kendilerini şampiyon gösterenler yapmıştı.

Hele o muhalefet kanallarında, ekranların kralı havalarında izleyiciye parmak sallayarak haber sunan ya da yorum yapan çok bilmişler, 2 gün sonra ne oluru düşünemeyecek çapsızlıklarıyla söylemediklerini bırakmamışlardı.

Yalan yanlış anketleri, gerçek dışı oy oranlarını gece gündüz ekranlardan pompalayarak seçimin kazanılacağının garantisini veren bu kişiler, 14 Mayıs sonrası muhalefet seçmenlerinde oluşan hayal kırıklığının ve Kılıçdaroğlu karşıtlığının da sorumlusu oldular.

Ama çıkıp, özür dilemek, hatalarını kabul etmek yerine Kılıçdaroğlu’na saldırarak, tüm suçu ona yükleyerek, kendilerini yeniden çok bilmiş kahramanlar rolüne soktular.

Hatta hatırlayın, sanatçı olmanın, istediği hakareti yapma hakkını kendine verdiğini zanneden kimi zavallılar da kinini tuvalet üzerinden kurduğu cümlelerle dillendirme terbiyesizliğini göstermişti.

Yeri gelmişken söylemeden geçemeyeceğim, “Sanatçı küfür de eder, istediği gibi her değeri ve insanı da aşağılar, çünkü sanatçıdır ve özeldir” saçmalığını kimse bize yutturmaya kalkmasın.

Sanatçı saygı görmek istiyorsa o da herkes gibi haddini bilecek, saygılı, ölçülü olacak. 

Çekilen masa önüne tekrar konuluncaya kadar Meral Akşener, ittifak yaptığı çevrelerden sosyal medyada linç yemeye devam etmişti.

Sonra ortalık durulmuş ve küfür manyağı yapılmak istenen bir kadın siyasetçi, sanki hiçbir şey olmamış gibi yeniden övgülere layık görülmüştü.

İşte bu süreçte Kemal Kılıçdaroğlu’nun çıkıp, “Yapmayın etmeyin. Meral Hanım tüm bunları hak etmiyor” demesini bekledik.

En azından CHP trollerini susturur diye düşündük.

Ama olmadı.

Kılıçdaroğlu ayrıca, deprem bölgesinden AK Parti’ye çıkan destekten rahatsız olup, yaptıkları yardımlardan pişmanlık duyarak, ‘Keşke daha çok ölseydiniz’ diyebilecek kadar küçülen zavallılara da ‘Tepkiniz yanlıştır, terbiyesizliktir’ diyebilmeli ve bunlara da karşı çıkmalıydı. 

İşte Meral Akşener, Afyonkarahisar’daki konuşmasında, hakaret etmeyi, küfür yağdırmayı, siyaset ve muhalefet yapma zannedenlere de hak ettikleri yanıtları verdi.

Yankı odalarından kendi seslerini duyup gaza gelenlere, sosyal medya üzerinden iktidar olunabileceği saçmalığına inanlara karşı ne yapacaktı ki?

Susup tüm bunları olmamış mı sayacaktı?

Ya da ‘Birbirinden nazik hakaretleriniz ve küfürleriniz için teşekkür ederim. Devamını beklerim’ mi diyecekti?

Bunlar işin geçmişe ilişkin yanı.

Şimdi açıklamaların, bugünü ve sonrasını ilgilendiren mesajlarına bakalım.

Türk siyasetinde uzunca bir süredir merkez sağda ciddi bir boşluk olduğunu bilinmeyen yok.

Bu durum en çok da AK Partinin işini kolaylaştırmıştır.

Meral Akşener’in hedefinin, İyi Parti’yi merkez sağa yerleştirmek olduğu ortadadır.

Milliyetçi oyların seçimlerin kaderine olan yadsınmaz katkısı, son seçimde bir kez daha net bir şekilde anlaşılmıştır.

Akşener ve İyi Parti’yi birlikte kurduğu arkadaşlarının Milliyetçi-Ülkücü geçmişi de malum.

Meral Hanım bu nedenle milliyetçi vurguları çok fazla yaptı ve yapacak.

Bundan da anlaşılacağı üzere temelinde güçlü bir milliyetçilik olan merkez sağ parti hedefi artık açıkça ortaya konulmuştur. 

Masanın önünden kaçırıldığı güne kadar muhalefetin birinci partisi olma yolunda emin adımlarla ilerleyen İyi Parti, 3 Mart’ta büyük kayıplara uğramıştı.

Ama CHP’nin hali, parti içi iktidar kavgaları, umutsuzluk ve bölünmüşlük görüntüsü, İyi Parti’ye yeniden 3 Mart öncesi durumuna dönme şansını vermiştir. 

Siyasetle ilgilenen herkes bu gerçeği görmektedir ve İyi Parti’nin yeniden yükselişe geçmesi kaçınılmazdır.

Bu gerçekten hareket eden Meral Akşener, yerel seçimlere her partinin ayrı girmesi gerektiğine dikkati çekerken, aslında CHP’ye mesaj vermektedir.

Bu mesajın temelinde, “Artık karşınızda 2019 seçimlerinden beri görmeye alıştığınız ve edilgen bildiğiniz İyi Parti yok” uyarısı vardır.

“Evet seçime ayrı girelim, ama yine de desteğimizi bekliyorsanız, özellikle de Ankara ve İstanbul’u kazanmak istiyorsanız, taleplerimizi kabul etmelisiniz” uyarısını da yapmıştır.

CHP’nin kazandığı Büyükşehir belediyelerinde genel müdürlük, belediye meclis üyeliği gibi makamların İyi Parti’yi tatmin etmediğini ve etmeyeceğini hemen herkes söyledi. 

Ama İyi Parti’yi mutlu edecek makamların ne olduğuna pek değinilmedi.

Bana göre İyi Parti Mersin, Antalya, Balıkesir, Muğla ve Manisa Büyükşehir Belediyeleri için aday çıkarmalı ve CHP’den bu adaylara destek istemelidir. 

Neden bu iller sorusuna, daha sonra kaleme alacağımız yazılarda yanıt verelim.

Yine aynı şekilde İyi Parti, isimlerini şimdilik saymak istemediğim 8 il 18 önemli ilçede, çıkaracağı adayların CHP tarafından desteklenmesini talep etmelidir.

Zaten Meral Akşener’in konuşmasından genel olarak bu beklentiyi de okumak mümkün.

CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu mesajları aldığını biliyorum. 

Çünkü İstanbul ve Ankara’yı kaybetme ihtimalinin bir görünüp bir kaybolduğu bu süreçte, kimilerinin ‘Oy oranı ne ki’ diye küçümsedikleri İyi Parti’ye büyük ihtiyaç vardır.

Evet yerel seçimlerde adayın kimliği çoğu kez partinin önüne geçebiliyor.

Ama Kılıçdaroğlu ve CHP, son seçimlerde alınan yenilgiyi ve geniş kitlelerde yarattığı hayal kırıklığını aşmak istiyorsa, Akşener ve İyi Parti olmadan bunu başaramayacağını bilmelidir.

Yoksa ortada ne İstanbul kalır ne Ankara. 

Bitirmeden, İstanbul hakkında doğru bilinen bir yanlışı düzeltelim. 

Siyaset diline sakız olmuş, “İstanbul’u kazanan Türkiye’ye kazanır” örneğini kullanmayın, çünkü komik oluyor.

İmamoğlu, 2019’da İstanbul’u çok büyük bir farkla kazanmıştı.

Siyasetteki tek sermayesi bu olan Amcaoğlu Ekrem, geçenlerde yaptığı açıklamada, ‘İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır’ dedi.

Eğer gerçekten öyle olsaydı son seçimlerde Türkiye kazanılırdı.

Bu lafın modası çoktan geçti.

Artık gerçek şu: ‘Milleti, halkı kazanan Türkiye’yi kazanır’