Altılı Masa Cumhurbaşkanı adayını açıklamakta geciktikçe, konuya ilişkin
tartışmalar da büyüyor.
CHP’nin MYK üyesi ve Kılıçdaroğlu’na yakın bir isim, seçim bölgesine
yaptığı ziyaret ve açılış törenlerinin ardından bugün (16 Ocak) Ankara’ya
dönerken aradı.
Telefonda ismini görünce şaşırdım.
Çünkü uzun süredir anlayamadığım bir şekilde bana soğuk davranıyor,
telefonlarımı açmıyordu.
Beni aramasına şaşırdığımı ifade ettim.
Eski dost olduğumuzu ve siyasette küslüğe yer bulunmadığını söyledi.
“Küs olduğumuzu bilmiyordum. Neden küstük?” diye sordum.
Yazdığım birkaç yazıyı hatırlatarak, ‘Senden bunu beklemezdim’ dedi.
Israrıma rağmen yazılardaki rahatsızlık duyduğu unsurları söylemedi.
Yazılarımı, kimi memnun, kimi rahatsız eder diye düşünerek
yayınlamadığımı anlattım.
Yaklaşık 20 dakika bu konu üzerinde konuştuk.
Sabırla her dediğini dinledim.
Savunma konusunda çok ısrarcı olmadım.
Çünkü beklentim bir kulis bilgisi almaktı.
Bu arada, ‘Kulis Bilgisi’ lafı medyada herkesin diline yapışmış.
Kimse ‘Dedikodu’ diyemediği için ‘Kulis Bilgisi tanımlamasını tercih
ediyor.
Konu dönüp dolaşıp Altılı Masa’nın adayına geldi.
Bu konuyu da yaklaşık 30 dakika konuştuk.
CHP MYK üyesinin anlattıklarının çarpıcı özeti şu:
Altılı Masa’nın adayı zaten belliymiş. Kılıçdaroğlu’nun aday olduğunu
gösteren söz ve tavırları, afişleri, geniş katılımlı etkinlikleri aslında bir
senaryonun parçasıymış. Bazı kesimlerin Kılıçdaroğlu’nun adaylığına
karşı çıkacağı biliniyormuş. Kılıçdaroğlu’nun aday olacağı söylentisinin
kimi kesimlerde de umutsuzluk yaratacağı hesap edilmiş. Asıl aday ise
köşede bekliyormuş. Tam her şey bitti, Kılıçdaroğlu ile zaten
kazanılamaz düşüncesi büyümüşken, adaylığı istenen, bilinen ve sürekli
AK Parti iktidarının hedef aldığı, böylelikle mağduriyeti büyüyen kişi de
aniden kurtarıcı olarak ortaya çıkacakmış. Umudunu kaybetmiş kitleler
de hemen onun etrafında toplanacakmış. Yüzde 55 ile seçimi
kazanacakmış.
“İmamoğlu’nun tarif ediyorsunuz, ama zaman su gibi akıp geçiyor.
Kılıçdaroğlu ne zaman çekildim ve İmamoğlu da ne zaman asıl aday
benim diyecek ki” diye soruyorum.
Seçmen psikolojisinin kıvamına gelmesini bekliyoruz yanıtını alıyorum.
Yani bu senaryo, seçmen psikolojisinin kıvamını da içeriyormuş.
Yapılan kamuoyu araştırmalarıyla bu kıvam ölçülüyormuş.
Siyaset bilimciler, siyasal iletişim uzmanları (Türkiye’de bunlardan çok
var) sonuçları değerlendiriyormuş.
İlk eğitimi siyaset sosyolojisi ve psikolojisi olan ben, böylelikle ‘Seçmen
Psikolojisi Kıvamı’ kavramını da bu yaşımda öğreniyorum.
İyi Parti’nin yeni afişlerini ve videosunu hatırlatarak, “İmamoğlu’nun,
Meral Hanım ile aynı karede yer alması, anlattığınız senaryonun bir
parçası mı” diye sordum.
‘Bu konuya girmeyelim’ dediğinde anladım ki işin içinde başka iş var.
“Sayın vekil, Babacan’ın, Anayasa’da Türk tanımlamasına karşı çıkması,
Kürtçe anadilde eğitim talebi, fetö gibi konulardaki konuşmaları,
Kılıçdaroğlu’nun ithal danışmanları, ABD gezisi, yaptığı tuhaf çıkışlarla
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bol malzeme vermesi, başdanışmanının Türk
bayrağını kaldırarak röportaj vermesi ve daha birçok şey, Davutoğlu’nun
tartışma yaratan çıkışları da senaryonun parçası mı? Tüm bunlar sözünü
ettiğiniz seçmen psikolojisinin kıvamını daha oluşmadan bozmaz mı?
Gerçek adayımız açıklandığında, seçmen bu söylemleri dikkate almaz.
Herkes öylesine mutlu olacak ki, sizin olumsuzluk olarak gördüğünüz her
şey unutulacak diyerek veda ediyor.
Ben de ‘dedikodu’ pardon ‘Kulis Bilgisi’ çıktı diye seviniyorum.
Ama dayanamayıp, tekrar arıyorum.
“Bana göre bu işi baştan yanlış yaptınız. Önce adayınızı açıklayıp, sonra
da programınızı, yapacaklarınızı, uzlaşma konularınızı, vaatlerinizi
çalışacaktınız. Ama tam tersini yaparak zaman kaybettiniz ve aday daha
ortaya çıkmadan yıpranmasına yol açtınız. Seçmen psikolojisinin
kıvamını oluşmadan bozdunuz. Durumu toparlamanız zor. Millet sizin bu
karışık senaryonuzu anlayamaz ki” diyorum.
Aldığım yanıt, “İnan bana bu kez kazanacağız” oluyor.
‘Bu kez kazanacağız’ sözünü 10 kez duyduk.
Bir kez daha duymaktan rahatsız olmayız.
Görüşmeyi bitirdikten sonra kafamda deli sorular dolaşmaya başladı.
“Ya bu senaryodan yine de Kılıçdaroğlu çıkar, ama İmamoğlu da ben de
adayım derse ne olur?”