İsrail’deki olayların özeti

Gürbüz Evren

İsrail devasa gösterilere sahne oluyor. 
İsrailliler adeta ikiye bölünmüş durumdalar.
Bu durum, ülkenin en güçlü ve disiplinli kurumu olarak bilinen orduyu da etkiledi.
Şimdiye kadar 900’ü aşkın subay, astsubay, sözleşmeli asker istifa etti.
Sadece yedek askerler değil mecburi askerlik görevindeki yüzlerce asker de memnuniyetsizliklerini bildiren açıklamalar yaptı.
Tüm bunların nedeni; Başbakan Netanyahu’nun, “Yüksek Mahkeme’nin yürütme üzerindeki denetimini azaltan ve yargıyı kontrol altına almanın” yollarını açan yasal düzenlemeyi İsrail Meclisi Knesett’ten geçirme çabalarıydı. 
Nitekim söz konusu tasarının, Yüksek Mahkeme'nin yetkilerini sınırlandırma ve iktidarın yargı atamalarında söz sahibi olması gibi değişiklikler içeren bölümü 24 Temmuz'da Knesett’te kabul edildi.
Netanyahu neden böyle bir yasa tasarısı hazırlattı sorusunun yanıtı, bugün İsrail’deki kitlesel eylemleri anlamamıza yardımcı olacaktır.
Yaklaşık 7 yıl önce, yani Haziran 2016’da Başbakan Netanyahu'nun seçim kampanyası için Yahudi kökenli bir Fransız iş adamından 1 milyon dolar aldığı iddia edildi. Bağışı iş adamı Arnaud Mimran'ın yaptığı öne sürüldü. Bunun üzerine Netanyahu hakkında soruşturma başlatıldı. 
Ocak 2017’de İsrail basını Netanyahu aleyhinde yüz binlerce dolarlık hediye ve rüşvet aldığı yönünde yeterli bilgi toplandığını, polisin soruşturmayı Amerikan iş adamı Ronald Lauder'ın ifadelerine dayandırdığını yazdı.
Ardından Aralık 2018’de, Netanyahu, telekomünikasyon yolsuzluğu soruşturması kapsamında "Bezeq" medya şirketine ait "Walla News" adlı internet sitesinde, Netanyahu ailesi lehine haberlere yer verilmesi karşılığında Bezeq’e 276 milyon dolarlık mali imtiyaz sağlamakla suçlandı.
Yine 2018’de İsrail savcılığı, Benyamin Netanyahu'nun eşi Sara Netanyahu hakkında 2010-2013 yıllarında başbakanlık konutunda yaptığı yemek harcamaları nedeniyle soruşturma başlattı.
2008 yılında, dönemin Başbakanı Ehud Olmert yolsuzluk soruşturmalarının ortasında istifa ettiğini açıklamıştı. Olmert rüşvet almaktan suçlu bulunmuş ve 16 ay hapse mahkûm edilmişti. 
Olmert’in durumu Netanyahu’ya örnek gösterilmiş, sonunun aynı olacağı ileri sürülmüştü.
Haziran 2021’de Bennett-Lapid koalisyonu kurulunca da Netanyahu’nun 12 yıllık kesintisiz başbakanlık görevi sona ermişti. 
İşte o andan itibaren Netanyahu hakkındaki yolsuzluk dosyaları daha yoğun bir şekilde gündeme gelmeye başladı.  
Netanyahu’nun partisi Likud’un 24 Eylül 2021’de toplantısındaki tartışmalar, İsrail’in bugünlerde yaşadığı yoğun protesto sürecinin habercisiydi. 
Netanyahu, 2016’dan bu yana kurmaylarıyla tartıştığı konu hakkında alınan kararı ilk kez somut bir şekilde parti yönetimine açıklıyordu. 
Şöyle diyordu Netanyahu: “Yıllarca ben, ailem ve partim hakkında çeşitli yolsuzluk iddialarını gündeme getirerek, hükümetlerimizi yıpratmaya, bizi iktidardan düşürmeye çalıştılar. Bunun için de her zaman yargıyı kullandılar. Mevcut Koalisyon hükümeti uzun süre ülkeyi yönetemeyecek. Hükümeti kurmak yine bize düşecek. Ama bu kez yargı eliyle üstümüze gelemeyecekler. Çünkü o silahı ellerinden alacak bir hazırlık yaptık. Bunun ne olduğunu günü geldiğinde göreceksiniz.”
Bu sözlere, geleceğin bakanı olarak görülen ve Likud’un yıldızı parlayan siyasetçilerinden biri tepki gösterdi. İsrail istihbaratına ve ordusuna yakınlığıyla bilinen Debka sitesinde Malkiel Levi takma adıyla uzun süre strateji yazıları yayınlanan Özel Kuvvetlerden emekli bir Albay olan bu kişi şöyle diyordu: “Yargıyı kontrol altına almak istediğinizi hissediyorum. Bunu yapmayın. İsrail demokrasisi zarar görür. Halk buna direnir.”
Dedeleri Türkiye’den İsrail’e göç etmiş Yahudi bir aileden gelen Albay bu çıkışı nedeniyle daha sonra Likud Partisi’nden ayrılmak zorunda kaldı.
Netanyahu ise öngörüsünde haklı çıktı ve Bennett-Lapid Koalisyonu sadece 1 yıl dayanabildi. 
Kasım 2022’deki seçimlerin ardından Netanyahu, Aralık 2022’de, İsrail’in en aşırı dinci ve aşırı sağcı koalisyon hükümetinin Başbakanı olarak geri döndü.
Bu hükümeti kurmak için aşırı dinci ve sağcılara her türlü tavizi verdi. 
Bunun nedeni, yargıyı kontrol altına almanın yollarını açan yasal düzenlemeyi gündeme getirmesiyle ortaya çıktı. 
Evet Netanyahu’nun 24 Eylül 2022’de, partisinin toplantısında bahsettiği hazırlık buydu. 
Yani yargıyı kontrol altına alarak, geçmişte, hakkındaki soruşturmalar nedeniyle yaşadıklarının hesabını sormak.
Netanyahu söz konusu yasa tasarısı için düğmeye bastığında ise beklenmediği büyüklükte bir kamuoyu tepkisiyle karşılaştı.
Dünya medyası, İsrail’deki devasa gösterileri sürekli kamuoyuna taşıdı.
İçeriden ve dışarıdan gelen tepkiler, uyarılar ve baskılar Netanyahu’ya şimdiye kadar geri adım attırmadı.
Aynı sorun Batılılara yakın başka bir ülkede olsaydı, ABD ve AB tüm müdahale yöntemlerini devreye sokardı. 
Sert yaptırımlar birbiri izlerdi.
Netanyahu, yasa tasarısını gündeme getirirken rahattı.
ABD ve AB’nin, kendisine karşı asla yaptırım, ambargo gibi yöntemlere başvurmayacağını biliyordu.
Nitekim ABD Dışişleri Bakanlığı, “Yasa tasarısı sakıncalı” dedikten sonra "Askeri yardımda herhangi bir kesinti olmayacak. Çünkü İsrail'e taahhüdümüz sarsılmaz" vurgusunu yaptı. 
ABD Savunma Bakanlığı da açıklamasında, “İsrail ile askeri iş birliğimiz derinleşecek” ifadelerini kullandı.
Avrupa Birliği yetkilileri ise Netanyahu’ya seslenerek, “Demokratik değil. Muhalefete kulak verin” türünden ifadelerle durumu idare ettiler.
Avrupa basınında Le Monde, Times, El Pais, Le Figaro, Die Welt, İl Giornale, De Standaart gibi gazetelere konuşan AB Komisyonu yetkilileri, konuyu “İsrail’in iç işlerine karışmak doğru olmaz” diyerek geçiştirdiler.
ABD ve AB’nin İsrail zaafını bilen Netanyahu, yaptırım ve ambargo kararı veremezler rahatlığı içinde yargıyı kontrol altına almanın yollarını açan yasal düzenlemeyi Knesett’ten adım adım geçirme planını uyguluyor.
Söz konusu yargı reformu, tabi ki sadece Netanyahu’nun intikam duygularını tatmin etmek için gündeme getirilmedi. Filistinlilerin bölgelerinde kurulan yasa dışı Yahudi yerleşimleri hakkında İsrail yargısında çıkan iptal ve mahkûmiyet kararları ciddi sorunlar yaratıyordu. Bu yasa sayesinde kontrol altına alınması planlanan yargıya yapılacak atamalarla söz konusu sorunlara da bir son verilecek. 
İsrail’deki aşırı sağcıların son zamanlarda Müslümanların kutsal mekanlarına ve Filistinlilere uyguladıkları şiddete bakıldığında, yargı reformunun onlara verdiği cesareti ve pervasızlığı görebilirsiniz.
Bu durumun en somut örneği, aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in Mascid-i Aksa’ya düzenlenen baskınlara katılmasıdır.
Sonuç: İsrail’de aşırı sağın ve aşırı dincilerin koalisyonu, aralıksız gösteri sürecine rağmen otokratik bir düzen kurma yolunda önemli mesafe katettiler. 
Ancak bu böyle devam etmeyecek.
Neler olabileceğini ayrıca yazmaya çalışacağım.


evrengurbuz25@gmail.com