İçinde hem HDP hem Milliyetçilik olan yemeği seçmen yemedi

Gürbüz Evren

Yazıya 2014 yılında yayınladığım ‘Millet CHP Diyecek (Mi?)’ CHP için yeni örgüt ve çalışma modeli adlı kitabımı hatırlatarak başlayacağım.

Geçmişte ve günümüzde olup bitenleri, ayrıca bundan sonra yaşanacakları anlamak isteyenlere bu kitabımı okumalarını öneririm. 

Erdoğan neden kazandı ve Kılıçdaroğlu neden kaybetti içerikli, yazıları önümüzdeki günlerde bolca okuyacaksınız.

Bu yüzden, size çok farklı pencereler açarak, konuya başka yerlerden bakmanızı sağlayacağım.

Okuduğunuz bu yazıyı ilk tur seçimleri öncesinde hazırlamış, ikinci turun gecesi yayınlamak üzere bir köşede tutuyordum.

Çünkü Erdoğan’ın kazanacağını daha adaylar açıklanmadan biliyordum.

İmamoğlu ya da Yavaş aday olsa da Erdoğan’ın kazanacağını biliyordum.

Sonucu biliyordum, çünkü Türkiye’nin her köşesinde aralarına girip sohbet ettiğim halkın duyarlılıklarını, beklentilerini, tercihlerini biliyordum. 

Sonucu biliyordum, çünkü 21 yılda yapılan tüm seçimlerin nasıl biteceğini çok öncesinden tahmin etmiştim.

Seçimin her 2 turu öncesinde öngörülerime değer veren çok sayıda arkadaş, tanıdık, komşu daha önceki seçimlerde olduğu gibi arayıp görüşlerimi sordu.

Ama bu kez farklı bir davranışla karşılaştım.

Erdoğan’ın kazanacağını söylediğim andan itibaren büyük tepki gördüm.

“Gürbüz Bey, algı yapmayın. Farkında değilsiniz ciddi bir dip dalgası geliyor, Erdoğan gidecek. Ekonomi çökmüşken halk Erdoğan’a oy vermez. Gerçekleri göremiyorsunuz” diye başlayan tepkileri o kadar çok gördüm ki bu akşama kadar susmak zorunda kaldım.

Sustum çünkü saygılı, ölçülü bildiğim bu insanlar öylesine öfkeli konuşuyorlardı ki, gerçekleri söyleyen birisine tahammül edecek durumda değildiler.

Çünkü ben onların duymak istediklerini söylemiyordum.

Çünkü izledikleri televizyon kanallarının anlı şanlı programcıları, sunucuları, yorumcuları, takip ettikleri yazarları, gazetecileri, internet fenomenleri seçim kampanyası sürecinde 24 saat boyunca onlara ‘Büyük farkla kazanıyoruz’ zehrini enjekte etmişlerdi. 

Muhalefet partilerinden, özellikle CHP’den aldıkları çantalar dolusu paraların karşılığı olarak “Kılıçdaroğlu yüzde 58-60 ile kazanıyor” şeklinde sonuçlar açıklayan uyduruk anketçiler de o anlı şanlı medya tayfasının enjekte ettiği zehre sürekli malzeme sağladı.

Erdoğan’a ağzına geleni söyleyerek en kahraman muhalif gazeteci, yorumcu, sunucu, anketçi, köşe yazarı ve sanatçı olduğunu sananlar, kendilerini izleyen insanları öylesine zehirledi ki onlar da benim gibi gerçekleri söyleyenlere adeta düşman kesildiler.

Objektif konuşan Gürbüz Evren değil, onlara yalan söyleyen Gürbüz Evren istediler.

Yalan söylemediğim için de CNN Türk ekranlarından objektif yorumlar yapan Gürbüz Evren’e olmadık hakaretler ettiler, iftiralar attılar.

“Biz o kanalı izlemiyoruz” dedikleri halde her katıldığım programda, yayın sırasında mesajlar attılar.

Seçim bittikten sonra her şeyi yavaş yavaş unutacak olan bu seçmen kitlesi, kendilerini izleyenleri aldatan medya mensuplarını, anketçileri ve siyasileri hiç sorgulamayacak.

Aynı kişileri izlemeye, ağızlarına bakmaya, yazılarını okumaya devam edecek.

Soru şu: CHP’nin başarılı olması mümkün müdür?

Sokulduğu Avrupa tipi sosyalist parti olma yolundan çıkarak, yeniden Atatürk’ün partisi haline gelirse, fabrika ayarlarına dönerse mümkündür.

“Parti içinde iktidar olmayı, Türkiye’de iktidar olmaya” yeğleyen anlayış CHP’den sökülüp atılırsa mümkündür.

Facebook, Twitter, Instagram ve diğer sosyal medya platformlarında yazı, fotoğraf, video paylaşmayı siyasi çalışma zanneden anlayış terk edilirse mümkündür.

Sanal âlemde yani sosyal medyada iktidar olunduğu yanılgısından, gerçek dünyaya, halkın arasına dönülürse mümkündür. 

CHP’ye oy verdiği bilinen semtlere, evlere, kişilere alan çalışması adı altında gitmek yerine, AKP’nin oy deposu olan, kalabalık nüfuslu bölgelere bir kez değil her gün birçok defa gidilirse mümkündür.  

“Ne yapsak olmuyor. Bunlar fanatik, dinci, AKP’li. Bize oy vermezler. Gitmeye değmez” bahanesine sığınıp, çalışmadan kaçılmadığı takdirde mümkündür. 

Büyük çoğunluğun CHP’ye oy verdiği bölgelerde (Örneğin Ankara Çayyolu, İzmir Karşıyaka, İstanbul Kadıköy) “Körler sağırlar birbirini ağırlar” sözüne uygun olarak çalışıyormuş gibi yaparak, küçük burjuva duygularını tatmin etmek yerine, CHP’ye oy vermenin dinden çıkmak sayıldığı bölgelerde kamp kurarcasına çalışarak mümkündür.

50 kez yüzünüze kapansa da 51. kez aynı kapıyı çalma sabrı gösterilirse mümkündür.

AK Parti’den tek bir oy bile getiremeyen ve Kılıçdaroğlu’ndan torpilli ‘Siyaset beleşçilerinin’, seçilmeleri garanti yerlerde (Çankaya, Karşıyaka, Beşiktaş, Kadıköy vb.) ilk 4-5 sıraya yerleşerek, 5 yıldızlı tatil havasında seçim süreci yaşamaları haksızlığından vazgeçilirse mümkündür.

Yüzde 25’in üzerine çıkılmadan ve AK Parti tabanından oy eksiltmeden iktidara yürünemeyeceği anlaşıldığında mümkündür.

İkici tura kadar dışlanan, horlanan milliyetçiliğin, CHP’nin altı okundan biri olduğu samimiyetle hatırlanırsa mümkündür.

Yüzde 14-15 oy alacağı savunulan ve tüm Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilcisi gibi gösterilerek hak etmediği paye verilen HDP’nin, CHP’ye getireceğinden daha çok oy kaçıracağı anlaşıldığı gün mümkündür.

Partim kazansın düşüncesi Belediye Başkanı, Meclis Üyesi, İlçe Başkanı, İl Başkanı, Yönetim Kurulu Üyesi, Parti Meclisi Üyesi, Kurultay delegesi, Milletvekili olmalıyım hırsının önüne geçerse mümkündür.

Bir önceki seçimde aday adayı olup onay alamayanlar, “Bundan sonra partimin neferiyim” demelerine rağmen, peşine taktığı kişilerle sinsice bir sonraki seçime hazırlanıp, yöneticilerin altını oymaktan vaz geçerse mümkündür.

Üyelerin çoğunluğu, şu ya da bu yöneticinin, milletvekilinin, başkanın adamı değil, CHP’nin neferi olma anlayışı ile hareket ederse mümkündür.  

Tüm enerji, parti içi çatışmalara, ayak oyunlarına ve CHP’ye yakın siyasileri örneğin Muharrem İnce’yi yok etmeye harcamak yerine Türkiye’de iktidar olma yolunda kullanılırsa mümkündür.

Yılmadan, çekinmeden, bilgi, nezaket, hoşgörü, sabır ve doğru yöntemlerle, seçimden önce değil, her zaman ‘Halka Gidilirse’ mümkündür.

“Ekonomi çökecek, halk Erdoğan’ı terk edecek” yalanına sığınarak zaman kaybetmekten vazgeçildiğinde mümkündür.

Halkın CHP’de, “Cumhuriyet” ile “Parti” arasında bulunan bir kelime değil de ikna edilmesi gereken geniş kitleler olduğu anlaşıldığında mümkündür. 

Daha sıralanacak çok şey var, ama uzatmadan soralım, saydıklarım CHP’de mümkün mü? 

Partiye hâkim olanlar yüzünden kesinlikle mümkün değil.

Her seçim sonrası artık duymaktan kusacak hale geldiğimiz ‘oylar çalındı’, ‘YSK yanılttı’, ‘Anadolu Ajansı manipüle etti’, ‘yasaklarla boğuştuk’ diye başlayan, Suriyelilere, Araplara oy verdirdiler şeklinde uzayıp giden bahaneler listesi önümüze konulacak.

Ve de sıkı durun, alınan sonuç başarı olarak takdim edilecek.

Ecevit’in 1977 seçimlerinde aldığı yüzde 41,37 oranındaki oy hatırlatılarak, “45 yıl sonra CHP’nin oyları yüzde 48’e yaklaşarak büyük bir başarı kazanıldı” söylemi hâkim kılınacak.

Sonuçlara bakarak, falanca kentte oylarımızı yükselttik, filanca kentte rekor oy aldık türünden analizlerle seçmen uyuşturulacak, olası tepkiler azaltılmaya çalışılacak. 

Erdoğan’ın bir daha aday olamayacağını bilen Kılıçdaroğlu, kolay kazanılacağı tahmin edilen sonraki seçime kadar CHP’nin başında kalıp, Cumhurbaşkanı adayını belirleme derdine düşecek. 

Kılıçdaroğlu ayrıca yaklaşan yerel seçimlerden zaferle çıkmak için Altılı Masa’nın sürmesini sağlamaya çalışacak. 

Kısacası kaybettiği onca seçime rağmen Kılıçdaroğlu yerinde durmaya devam edecek.

Hani yayınladığı bir videoda, masaya yumruğunu vurarak, Bu-ra-da-yım diyordu ya. 

İşte o video, makamı bırakmayacağının mesajıydı.

Jübile yap çağrıları artacak, ama Kılıçdaroğlu ve varlıkları ona bağlı kurmayları direnecek.

İki ay boyunca ekranlarda, “Danışmanları ve seçim kampanyası ekibi Kılıçdaroğlu’na sürekli hata yaptırıyorlar. Kaybedecek” dediğimde bana olmadık sözler edildi.

Ancak ilk tur sonuçlarının ardından danışmanlar ve seçim kampanyası ekibi gönderildi. Neden acaba?

Seçimden aylar önce, tanıdığım siyasilere, genel başkanlara “Erdoğan karşısında kazanamayacaksınız” dediğimde aldığım yanıt “Kesinlikle kazanacağız” olmuştu.

Genel başkanlar duymak istediklerini söyleyenleri yanlarında tutar, gerçekleri dile getirenlerden ise uzak dururlar. Benim durumum tam da bu. 

Beni izlemeye devam edin, çünkü CHP’yi hiç bilmediğiniz ve dikkatlerden kaçan yönleriyle anlatmaya devam edeceğim.