Hamas’ın, 7 Ekim’de İsrail topraklarına girerek, 1200 kişiyi öldürmesi ve 251 rehine almasıyla başlayan savaşın 48. Gününde gelen ateşkesi, ilk raunt olarak tanımlayabiliriz.
Peki bu ilk raundu kim kazandı?
Boks sporundaki deyimlerle, Hamas, İsrail’i abandone mi etti yoksa saydırdı mı?
Bu soruları birçok madde altında yanıtlamak mümkün.
Görünen gerçek o ki, Hamas taraflı tarafsız hemen herkesi şaşırtacak şekilde şu başarılara imza attı:
1) Çok iyi korunan ve topraklarına girilemez İsrail imajını yıktı. İsrail halkında, Hamas evimize kadar gelebilir, bizi öldürebilir korkusunu yarattı. Böylelikle İsraillilerde silinmesi zor bir travma oluşturdu.
2) İsrail istihbarat servislerinin söylendiği gibi güçlü olmadığını, ciddi zaafları bulunduğunu ortaya çıkardı.
3) Bölgenin en güçlü ordusu olarak gösterilen İsrail ordusunun, ABD’nin de her türlü silah, mühimmat, on binlerce ton bomba desteğine rağmen üstünlük sağlayamadığını kanıtladı.
4) İsrail’in düzenlediği Demir Kılıçlar Operasyonunun maddelerinden biri olan ‘İlk 30 günde Gazze’de Hamas’ı bitirme’ hedefini boşa çıkardı.
5) İlk 48 günde sadece 200 civarında (Bu sayı şüpheli) Hamas mensubunu etkisiz hale getirebilen İsrail ordusunun, çoğu çocuk ve kadın yaklaşık 15 bin sivili öldürerek gerçekte sivil halka karşı savaştığı ortaya çıktı.
6) Ateşkese kadar olan sürede, resmi rakamlara göre 100’e yakın kayıp vermesi, hedeflerine ulaşamaması, İsrail ordusunun meskûn-mahal ya da sokak savaşlarında başarılı olamadığını kanıtladı.
7) Sınırsız silah ve destek vererek İsrail’in önünü açan, bölgeye uçak gemilerini, savaş gemilerini, uzmanlarını göndererek güç gösterisi yapan, göz dağı veren, ancak istediği korkuyu salamayan ABD de imaj erozyonu yaşadı.
8) Hastaneleri, okulları, kiliseleri, camileri, BM binalarını vuran İsrail’in vahşi, barbar, katliamcı ve soykırımcı özelliklerini dünya kamuoyu net bir şekilde gördü.
9) Gazze’de İsrail vahşeti, Batı kamuoyunda unutulan Filistin davasının yeniden hatırlanmasına yol açtı. İsrail’i protesto gösterilerine batılı ülkelerin genç kuşakları da katılmaya başladı.
10) Netanyahu, ‘Hamas’ı bitirinceye kadar Gazze’de hiçbir şekilde durmayacağız’ iddiasından geri adım atmak ve ateşkesi kabul etmek zorunda kaldı.
11) Netanyahu’nun uluslararası hukuku tanımayan, diplomasiyi aşağılayan, kibirli ve her sorunu şiddetle çözmeye yönelik tavrı yenilgiye uğratıldı.
12) Netanyahu’nun savaş sonrası İsrail siyasetinden silinmesinin önü açıldı.
13) İsrail kamuoyundaki bölünmüşlük arttı. Ordunun başarılı olup olamayacağına yönelik ciddi tartışmalar başladı. Sadece siviller ve medya değil askerler de orduyu sorgulama sürecine girdi.
14) İsrailliler arasında, rehinelerin serbest bırakılması konusunda kendi hükümetine değil başka ülkelerin arabuluculuğuna inanların sayısı arttı. Katar, Mısır ve özellikle Türkiye’den beklenti oluştu. Ülkede özgüven eksikliği başladı.
15) Müslümanların Kutsal Mekânı Mescit-i Aksa’ya yönelik saldırıların, hakaretlerin karşılıksız kalmayacağı, buranın dokunulmaz ve Müslümanların kırmızı çizgisi olduğu mesajı net bir şekilde verildi.
16) Çok uzun yıllardır Filistinlilerin ve genelde Arap halkların İsrail karşısında sinmiş halinin, yaşadığı eziklik duygusunun yarattığı atmosfer dağılmaya başladı.
17) Hamas, 48 günlük direnişiyle, İsrail’i ateşkes mecbur kılmasıyla, Gazze’yi uluslararası gündemin 1 numaralı maddesine dönüştürmesiyle, korumasız ve bölünmüş görünen Filistin halkına umut oldu. Birleştirici güç haline geldi.
18) Hamas’ın direnişi ve stratejileri, Gazze halkında, sonucu ne olursa olsun topraklarını terk etmeme duygusunu perçinledi.
19) İsrail, hapishanelerdeki Filistinli kadın ve çocukları serbest bırakmak zorunda kaldı. Üstelik bunu, Hamas’ın verdiği listeyi kabul ederek yaptı.
Gazze’ye büyük miktarlarda insani yardımın girmesine de onay vermek zorunda kaldı.
20) “1967 sınırlarını içeren ve başkenti Doğu Kudüs olan Bağımsız Filistin Devleti” dünya kamuoyunda daha güçlü bir şekilde gündeme geldi ve daha çok konuşulmaya başlandı.
21) Önceki savaşlarda uluslararası kamuoyunu dikkate almayan, hedefine ulaşıncaya kadar kimseyi dinlemeyen İsrail bir ilke imza attı. Katlettiği sivillerin sayısı arttıkça, 7 Ekim’de Hamas saldırısında hayatını kaybedenleri BM platformlarına taşıdı. Kurbanların ailelerini yabancı diplomatlarla buluşturarak, asıl mazlumun kendisi olduğuna inandırmaya çalıştı. Böylelikle üzerindeki baskıyı azaltmayı hedefledi.
22) İsrail’e koşulsuz destek veren ABD, artık ateşkesi, insani yardımları, rehineleri, savaşın Gazze’nin güneyine yayılmaması ve güneye gönderilen sivillerin kuzeye dönüşüne izin verilmesi gerektiğini dile getirmeye başladı.
23) İsrail’in kendini savunma hakkını en katı şekilde savunan, sivillerin katledilmesine göz yuman Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkeler, tavır değiştirmeye başladılar. İsrail’e, insani yardım, ateşkes, sivillerin korunması konularında baskı yapmaya yöneldiler. Özellikle Avrupa siyaseti ve kamuoyu bölündü.
24) İlişkilerin normalleştirilmesi süreci kapsamında İsrail ile Abraham (İbrahim) anlaşması imzalayan bazı Arap ülkeleri, söz konusu anlaşmayı dondurma, bazı maddelerinden çekilme ve İsrail’e tepki gösterme yoluna girdiler.
25) Rehine pazarlığının devreye girmesiyle, İsrail uzun süreli bir savaşın içine çekildi. Böylelikle savaş uzadıkça her yeni rehine grubunun serbest bırakılması karşılığında İsrail, Hamas’ın yeni taleplerini karşılamak zorunda kalacak.
26) Uzayacağı anlaşılan Gazze’deki savaş, İsrail ordusunun kayıplarını arttıracak, İsrailliler arasındaki memnuniyetsizliği ve bölünmeyi büyütecek ve uluslararası kamuoyunda bıkkınlık oluşturacaktır. Bunlar da İsrail’in, Hamas ile kapsamlı bir anlaşma yapmasının önünü açabilecektir.
27) Uzayan savaş, zaten Ukrayna’daki savaştan bunalmış batılı ülkelerin, kalıcı bir ateşkes ve Filistin sorunu konusunda yeni çözümler bulması için İsrail’e baskı yapmasını da sağlayabilecektir.
28) Uluslararası kamuoyunun gündeminde yer bulamayan bir sorunun, yani Yahudi Yerleşimcilerin (işgalcilerin) Batı Şeria’da Filistinlilere uyguladığı terör, şiddet, evlerinin, arazilerinin gasp edilmesi artık daha bilinir, görülür ve konuşulur hale geldi.
Peki Hamas ve Gazze halkı ne kaybetti?
Dünyanın en büyük açık hava hapishanesi olarak adlandırılan, İsrail’in karadan, denizden, havadan insanlık dışı ablukası altındaki Gazze’de halkın yoksulluktan, açlıktan, işsizlikten, olanaksızlıktan kısacası her türlü yokluktan başka neyi vardı?
Saldırının ilk günü yani 7 Ekim’de katıldığım televizyon programlarında söylediklerimi bir kez daha hatırlatarak bitireyim.
Hamas, sadece askeri üsler ve polis karakollarına saldırmakla yetinip sivilleri öldürmeseydi, İsrail ve destekçileri ABD, Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerin eline her zaman kullanacakları önemli bir koz vermemiş olurdu.
İsrail ile batılı müttefiklerinin propaganda ve dezenformasyon gücü dikkate alındığında, ne demek istediğim anlaşılacaktır.