CHP ile AKP arasında ne fark var?

Gürbüz Evren

Cumhuriyet Halk Partisi’nde ‘Halk’, ikna edilmesi gereken geniş kitleler değil de ‘Cumhuriyet’ ile ‘Parti’ arasında sıkışıp kalmış bir kelime midir?

Halkı sadece CHP’ye oy verenlerden ibaret sananların, bu soruya makul bir yanıtı var mıdır?

“Gerçek seçim çalışması, seçimin hemen ertesi sabahı başlar” sözünü Türkiye’de ilk kez 1999 seçiminin ardından kaleme almıştım. 

Ama bunu CHP’de asla kabul ettiremedim. 

Bu söylemimi duyanlar, “Çok enteresan bir fikir” deyip geçtiler. 

Bazıları ise “Hele bir seçim zamanı gelsin o vakit çalışma yaparız” demeyi tercih ettiler. 

Her defasında seçime birkaç ay kala çalışmaya başlamanın, yıllardır iktidarda olan AKP karşısında peşinen yenilgi anlamına geldiğini, yaşanan hüsranlara rağmen anlamadılar. 

Bugün ise bazıları, Amerika’yı yeniden keşfetmişçesine “Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç bekleyemeyiz” cümlesini ağızdan ağıza dolaştırıyorlar. 

Çok bilmiş tavırlarda, “Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç bekleyemeyiz” diyenlere “Günaydın beyler, 21 yıldır neredeydiniz?” diye soran da yok maalesef. 

CHP ve Türkiye için hiçbir stratejisi, önerisi, politikası olmayanların yine çok bilmiş tavırlarda, “Yanlış yaptığımız şeyler var, eksik yaptığımız işler var. Bunları yaptığımız için seçim kaybediyoruz” şeklindeki sözlerini de sanki hiç duyulmamış olağanüstü tespitlermiş gibi pompalayanlara da tepki gösteren yok maalesef. 

Gerçek şu ki, Kılıçdaroğlu’nun bırakması durumunda Genel Başkanlık koltuğuna oturmaya hevesli olanların kapasite eksikliği, CHP’nin daha da dibe vurmasının önünü açacaktır. 

Koskoca CHP’de Gökhan Günaydın’dan başka partiye gerçek anlamda katkı sağlayacak bir isim daha yok mu diyecek duruma geldik.

Yıllarca parti içi ayak oyunlarına direnip, her kurultayda delegelerin oyunu alarak Parti Meclisi’ne seçilmeyi başaran Gökhan Günaydın dışında mutlaka başka isimler de vardır, ama görünürde kimse yok.

Şimdi sıra AKP ile CHP arasındaki farkları aktarmaya geldi.

Durumu daha iyi anlatmak için bazı gerçeklerin altını çizelim.

    AKP her seçimin ardından bir sonraki seçime hazırlanırken, CHP ise bir sonraki Kurultaya hazırlanıyor.

    AKP her seçimden sonra tüm örgütlerini yeni seçim için seferber edip iktidarı hedeflerken, CHP’nin örgütleri ve üyeleri ise bir sonraki il, ilçe kongreleri ve kurultayda partinin yönetimine kim seçilecek, kim seçilmeyecek derdine düşmektedir. 

    AKP’liler Türkiye’de iktidar olma hedefini önlerine koymuş, bundan şaşmazken, CHP’de ise öncelik parti içinde iktidar olmaktır. 

    AKP’liler enerjilerini, zamanlarını, olanaklarını, halkın arasına karışıp seçmenleri ikna etmeye ayırır. CHP’de ise parti içinde iktidar olmayı yeterli sayan anlayışın etkisi yüzünden partililer, tüm enerji ve zamanlarını birbirlerine karşı kullanmaya, birbirilerini ikna etmeye ayırır.

Yazdıklarıma tepki gösterenler genellikle, “CHP’de biat kültürü yoktur. Demokrasi vardır. Kurultaylarımızda demokrasi şöleni halinde geçer ve demokratik yarış yaşanır” türünden ifadelerle statükoyu savunurlar.

Ancak bunu söyleyenlerin hala daha anlayamadığı bir gerçek vardır. 

    Parti disiplini derken, Genel Başkana biat edilmesinden bahsetmiyoruz. Dediğimiz şu ki, Parti içi demokrasi ile Parti disiplini arasında çok ince bir çizgi vardır. Buna dikkat etmeyenler, çizginin herhangi bir tarafına düşerler. Bunun anlamı da parti içi karmaşadır, kavgadır, zaman ve enerji israfıdır.  

    AK Parti’de Genel Başkan da yöneticiler de parti örgütleri de sahada çalışmaktadırlar. CHP’de ise Genel Başkan çalışmakta, çoğu yöneticiler ve örgütler Genel Başkan’ın yanında gözükmek ve onunla aynı kareye girmekle yetinmektedir.  

    AKP’liler enerji ve zamanlarının önemli bölümünü iktidarı korumaya ayırırken, CHP’liler ise genellikle birbirleri ile mücadeleyi tercih etmektedir. 

    AKP’de kongre, yerel ya da genel seçim bittikten sonra herkes işine bakar. CHP’de ise Parti Meclisi’ne alınmayanların, belediye başkan adayı ilan edilmeyenlerin, belediye meclisi üyeliği adaylığı onaylanmayanların, il, ilçe örgütlerine yönetici olamayanların küskünlükleri başlar. 

CHP örgütlerinin, yöneticilerinin, üyelerinin ve milletvekillerinin tabi ki hepsi yukardaki tarife uymuyor. 

Çalışan, üreten, koşturan, “Ben değil partim kazansın, birbirimizle değil AKP ile mücadele edelim” diyenler de var.

Onları biliyoruz, tanıyoruz. 

Ama ne yazık ki bu iyi niyetli CHP neferleri azınlıktadır ve genel tabloyu etkilemekte yetersiz kalmaktadır. 

Üstelik bu kişiler çalıştıkları için eleştirilmekte, kıskanılmakta ve dışlanmaktadır.  

Özetlersek, AKP her seçimden sonra bir sonraki seçim için stratejiler, projeler eşliğinde yoğun bir çalışmaya başlar. 

CHP ise her Kurultaydan sonra bir sonraki Kurultaya hazırlanır.

Partinin örgütleri ve üyeleri de parti içi hesaplarına başlar.

Uzun yıllardır bu tür yazıları kaleme alır, Genel Başkan’dan başlayarak, partinin tüm yetkilileri, milletvekilleri ve belediye başkanlarına gönderirim.

Görevde olan vekil, yönetici ya da belediye başkanlarından hiçbir tepki gelmez. 

Çünkü onlar, hazır makamları bulmuşken bu tür yazıları dikkate almanın gereksiz olduğunu düşünürler.,

Çünkü onlar artık makam mevki sahibidir ve her şeyin en iyisini bilirler.

Bizim gibiler ise onlar için hariçten gazel okuyanlardır.

Ama aynı kişiler vekil listelerinde yer bulamadıklarında, belediye başkanı ya da genel merkez yöneticisi olarak atanmadıklarında 180 derece değişirler.

Bu kez de “Çok güzel analiz etmişsiniz. Ben de aynen sizin gibi düşünüyorum. CHP’nin neden iktidar olamadığını çok güzel anlatmışsınız. Görüşelim de bunları konuşalım” derler.

Kısacası düşenin dostu ve dert ortağı olurum. 

Anlayacağınız, her seçim mağlubiyeti sonrasında yaptığım gibi yine CHP’nin dostu ve dert ortağı oldum. 

Son olarak ise CHP’de yıllardır var olan ve kamuoyuna da bulaştırılan beklentilere değinelim.

“Türkiye ekonomisi çökme noktasına gelecek, halk pahalılıktan, geçim derdinden bunalacak ve Erdoğan’a bir daha oy vermeyecek” gibi zavallı bir beklentiye girenler son seçimde gördü ki, bu teori de boşmuş.

Şimdi ise “Erdoğan’ın görüntüsü çok kötü. Ağır hasta. Bir yıla kalmaz sağlık sorunundan dolayı çekilir” teorisine kitleleri inandırmaya çalışıyorlar.

Ayıptır ya ayıp. 

Tembelliği ve yeteneksizliği gizlemek için medet umulan şeylere bakınca söyleyecek söz bulamıyor insan.

En geniş halk kitlelerine gitmek, AK Parti seçmen tabanından oy almaya çalışmak yerine “Ekonomi batsın, Erdoğan hastalansın biz de iktidar olalım” türünden hayaller kuranlar, saçma sapan işlerin peşinde koşmaktan vazgeçmiyor.

Evet seçimin üstünden yaklaşık 1 ay geçti ve parti içi iktidar hesaplaşmaların büyüdüğü CHP’de “Gerçek seçim çalışması, seçimin hemen ertesi sabahı başlar” sözünü dikkate alan tek bir kişi yok.