Avrupa Birliği: ‘Türkiye’de iktidar değişecek’

Gürbüz Evren

Türkiye’de 14 Mayıs’ta yapılacak seçimler, Avrupa Birliği’nin yakın takibi altında. 

Sonda söyleyeceğimi başta söylemek gerekirse, AB, Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanacağına inanıyor.

Ankara’daki elçiliklerden 5 ayrı Avrupa başkentine gönderilmiş raporlarda gördüğüm ortak ifade ‘Erdoğan bu kez kesinlikle gidiyor’ şeklinde.

Ne garip değil mi, bundan 21 yıl önce AB ve ABD, AK Parti ve Erdoğan’ın iş başına gelmesini büyük bir sevinçle karşılamıştı.

Şimdi ise Erdoğan’ın gidişini sevinçle karşılıyorlar.

16 Nisan’da yayınladığım, “Türkiye kısmi kohabitasyon sistemine geçebilir” başlıklı yazım Türkiye’de pek anlaşılamadığı için ilgi görmedi.

Söz konusu yazıyı kendi dillerine çeviren Ankara’daki bazı Avrupa ülkelerinin büyükelçiliklerinden diplomatlar beni arayarak, ilginç değerlendirmeler yaptılar.

Yazımın tercümesini gönderdikleri Avrupa Birliği Komisyonundan birkaç yetkili de arayarak, seçimlere ilşkin görüşlerimi sordu. 

AB Komisyonu’nun bir komiseriyle yaptığımız görüntülü konuşmanın içeriğini paylaşarak Avrupa Birliği’nin beklentilerini anlatalım.

AB Komiseri söze, “Türkiye’de yaptırdığımız anketlere ulaşıp yayınladığınızı öğrendim. Aslında açıklamayı düşünmediğimiz araştırmaların sonuçlarını yayınlamanız iyi oldu” sitemiyle başladı.

Ben de Türkiye’deki seçimlerle yakından ilgilenmelerinin nedenini sordum.

“Türkiye’de değişim şart oldu. Erdoğan ile ilişkilerimiz tıkandı. Her alanda sorun yaşıyoruz. Bu değişim sadece Avrupa Birliği’nin çıkarları açısından değil Türkiye’nin geleceği için de önemli. Ayrıca muhalefetin (Millet İttifakı demek istiyor) Kürt partisiyle (HDP demek istiyor) güç birliğinden memnunuz, çünkü bu değişimi hızlandıracak” yanıtını aldım.

‘Her alanda sorunlar yaşıyoruz’ sözünü hatırlatarak, konuyu açmasını istedim.

“Türkiye, Avrupa Birliği’nin, Rusya’ya yönelik yaptırımlarına katılmıyor. Erdoğan’ın Putin ile ilişkisi AB’nin yaptırımlarına etki ediyor. Örneğin, kapılarımızı kapattığımız milyonlarca Rus turisti para kazanmak için Türkiye kabul ediyor” yorumunu yapan AB yetkilisine, Erdoğan gidince durum değişecek mi diye soruyorum.

Aldığım yanıt “Hemen değişecek. Bunu biliyoruz” oluyor.

Bu kez de yani Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı seçilirse Rusya’ya karşı Avrupa Birliği’nin politikalarını mı uygulayacak diyorsunuz? diye soruyorum.

“Öyle olacak. Ayrıca olmalı da” yanıtını veriyor.

Tamam da Kemal Beyin size böyle bir şeyin garantisini verdiğine kimseyi inandıramazsınız. Belki de Kılıçdaroğlu, Putin ile Erdoğan’dan daha iyi ilişkiler kuracak. Bunu bilemezsiniz ki.

Bu sözlerime yanıt vermeyen AB yetkilisi, Erdoğan’ın Karabağ Savaşı’nda oynadığı rolden çok rahatsız olduklarını anlattı. O süreçte Azerbaycan’a destek vermemesi konusunda Erdoğan’ı uyarmak için Avrupa Birliği’nin 2 önemli ülkesinin büyükelçilerinin girişimlerde bulunduğunu, ancak randevu alamadıklarını söyledi. 

Türkiye’yi kim yönetirse yönetsin Azerbaycan’a yardım edeceğini vurgulayarak, ‘İki devlet bir millet’ sözünün gereğinin bu olduğunu belirttim.

AB yetkilisi ise bu tür sözlerin uluslararası ilişkilerde bir anlam ifade etmediği değerlendirmesini yaptı. 

Doğu Akdeniz’deki sondaj krizinde, Türkiye’nin Libya ile yaptığı deniz sınırı anlaşmasında Erdoğan’ın, Brüksel’in uyarılarına kulak tıkadığını aktaran AB yetkilisine göre ‘Mavi Vatan’ tahrik için ortaya atılmış saçma bir kavrammış.

Genelde sakin biri olarak bilinen AB Komiseri, soru sormama fırsat vermeyerek konuyu Yunanistan’a getirdi. 

Erdoğan yönetiminin Yunanistan’ı açıkça tehdit ettiğini, adalara göz diktiğini, Türk savunma sanayisinin ürettiği yeni silahlarla savaş çığırtkanlığı yapıldığını iddia eden AB Komiseri, “Bu sürdürülebilir bir durum değil. Araya deprem girmeseydi, Türkiye saldırganlığına devam edecekti ve Avrupa Birliği çok sert önlemler alacaktı” dedi.

“Komşuları Yunanistan ve Ermenistan için net bir tehdit olan, Suriye’nin kuzeyini işgal eden, orada IŞİD’e karşı kahramanca savaşan güçlere (PKK/YPG demek istiyor) saldıran Türk ordusu durdurulmalıdır” diyen AB yetkilisine göre, tüm bu sorunlar Türkiye’de yönetim değişince bitecekmiş.

AB yetkilisine, cumhurbaşkanı değişir ve dile getirdiğiniz sorunlar sizin istediğiniz yönde çözülürse Türk vatandaşlarına vizesiz seyahat hakkını tanıyacak ve Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne mi alacaksınız diye soruyorum.

Yanıtı “O iş o kadar kolay değil. Rusya’nın işgalindeki Ukrayna’yı bile kabul etmedik. Koşulları yerine getirmeyen Türkiye’yi mi alacağız?” oldu.

Mavi Vatan, Doğu Akdeniz, Libya ile Deniz Sınırı Anlaşması, Yunanistan ile ilişkiler, Suriye’de Türk askeri varlığı, Karabağ, Kıbrıs, Rusya ile ilişkiler konusunda Türkiye’nin tam tersi politikalara yöneleceğine dair değerlendirmeler yaptığını hatırlatıp, buna gerçekten inanıyor musunuz diye soruyorum. 

‘Öyle olacak’ diyen AB yetkilisi, Kılıçdaroğlu’nun Başdanışmanı Ünal Çeviköz’ün açıklamalarından verdiği örneklerle düşüncesini kanıtlamaya çalıştı.

Bunun üzerine AB yetkilisine Kılıçdaroğlu’nun Mavi Vatan, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Libya ile Deniz Sınırı Anlaşması, Suriye’nin kuzeyinde ve diğer bölgelerde terörle mücadele başta olmak üzere Avrupa Birliği’nin sorun saydığı konularda radikal değişiklikler yapamayacağını, Çeviköz’ün sözlerinin Kemal beyi bağlamadığını söyledim.

Ayrıca, Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olduğu andan itibaren, doğrusunu yapacağını yani Türkiye’nin çıkarlarına öncelik vereceğini belirttim.

AB yetkilisi ise “Yeni yönetimi izleriz. Beklentilerimizin karşılanmazsa gerekeni yaparız” dedi.

Avrupa Birliği yetkililerinin yıllardır bildiğim kendini beğenmiş ve buyurgan tavrı beni hiç şaşırtmadığı için gülüp geçtim. 

Görüşmeyi sonlandırırken, konuşmalarımızı kaydettiğimi, ama isterse silebileceğimi söyledim. 

“Silmene gerek yok, kötü bir şey söylemedim ki” dedi ve sordu, “Sence Kılıçdaroğlu kazanır mı?”

Ben de çok diplomatik bir yanıt verdim: “Kimin kazanacağını 14 Mayıs gecesi göreceğiz.”