Önce 31 Mayıs 2022 tarihinde Veryansın TV’de yayınlanan, “Kemal Kılıçdaroğlu’nun en yakınındaki isim aradı” başlıklı yazımı hatırlatayım.
Söz konusu yazıyı "Bu, CHP Genel Başkanı’nın Cumhurbaşkanı adayı olduğu anlamına gelir. İş sadece resmen açıklamaya kalmıştır. Kılıçdaroğlu’nun adaylığı CHP ve 6’lı Masaya hayırlı olsun" cümleleriyle bitirmiştim.
Kısacası Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olacağını 9 ay önce kesin bir dille yazmıştık.
Kemal Beyin adaylığı, çok sancılı bir sürecin ve 6’lı Masa’nın direkten dönmesinin ardından ilan edildi.
İşte o andan itibaren seçim zaferi havasına girildi.
Kemal Kılıçdaroğlu aday değil de Cumhurbaşkanı olmuşçasına kutlamalar, yorumlar, konuşmalar ve sosyal medya paylaşımları yapıldı.
Sanal kabadayıların, vahşetin kol gezdiği Twitter alemi zevkten yıkıldı.
Kılıçdaroğlu 6 Mart’tan itibaren 13. Cumhurbaşkanı ilan edildi.
İşte tehlike tam da burada.
Rehavet çok tehlikelidir.
Tam oldu derken bir de bakarsınız ki işler tersine dönmüş.
Derdim, uygun bir dille şimdiden uyarmak.
Ama kazanılmamış zaferin sarhoşluğundaki kitlelere bunu anlatmak zor.
Çünkü uyarayım derken bir de bakmışsınız ‘Yandaş’ rütbesine indirilmişsiniz.
Konuyu biraz açalım.
Muhalefet kanadında, özellikle CHP’liler tarafından, “Kılıçdaroğlu aday olduğu andan itibaren cebine yüzde 40 oyu koyacak” yorumları yapıldı.
Bu yorumu yapanlara göre, CHP yüzde 25-28, İyi Parti yüzde 12-16, 6’lı Masa’nın diğer 4 partisi de yüzde 6-7 oy oranına sahip. Bu rakamların ortalamasını aldıklarında ise en az yüzde 40’ı buluyorlar.
Yüzde 40 hesabını yapanlar, 3 Mart’ta yaşanan kriz sırasında bu denklemden İyi Parti’yi çıkarıp yerine HDP’yi benzer oy oranlarında göstererek yerleştirdiler.
Üç günlük krizden sonra 6’lı Masa tekrar kurulunca, bu kez denklemden HDP’yi dışlayıp İyi Parti’yi yeniden eski yerine koydular.
Kılıçdaroğlu’nun adaylığının kesinleşmesinin ardından ise HDP’den gelen, “Kemal Beyi destekleriz, ama ‘artık’ bizimle açıktan görüşülmeli” uyarısı ile ortaya yeni bir denklem daha çıktı.
Emin olun ki önümüzdeki süreçte ortaya daha birçok denklem çıkacaktır.
Kılıçdaroğlu cebinde yüzde 40 oy oranıyla başlıyor demiştik.
Geriye kalan yüzde 11 ise milli duyarlılıkları yüksek seçmeni ürkütmeden, kaçırmadan, vazgeçirmeden 6’lı Masaya eklenecek olan HDP’den gelecek.
Böylece Kılıçdaroğlu en az yüzde 51 ile 13. Cumhurbaşkanı olacak.
Bu son denklemi yapanların siyaset sosyolojisi, seçmen psikolojisi, Türkiye sosyolojisini ne kadar dikkate aldıklarını bilemiyorum.
Olur da dikkate alırlarsa, psikolojinin düne ve bugüne, sosyolojinin ise sonraya baktığını unutmasınlar.
Ama anlayabildiğim tek şey var o da denklemi Erdoğan nefreti üzerinden kurmuş olduklarıdır.
Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan nefret edenler siyasi düşüncesi, partisi ne olursa olsun oyunu Kemal Beye verecek.
Ama denklem üretenler nedense gözle görülür bir şekilde büyümekte olan Memleket Partisini hiçbir şekilde dikkate almıyorlar.
Aynı şekilde Zafer Partisi, Bağımsız Türkiye Partisi, Türkiye Değişim Partisi, Doğru Parti gibi partiler de yok sayılıyor.
Unutmayın ki bu partiler, Millet İttifakı içindeki oy oranları şişirilmiş, yüzde yarımlık 4 parti ile kıyaslanmayacak büyüklükte bir halk desteğine sahip.
Buradan yazının başına, yani tehlike dediğimiz noktaya dönelim ve sadece Erdoğan nefretinin tüm farklılıkları bir arada tutup tutmayacağını irdeleyelim.
‘Birilerinin’ Altılı Masaya paralel olarak gizli saklı toplantılarda bir araya geldiği HDP’nin, açıkça Kılıçdaroğlu’nu desteklemesi, bu partiye tepkili seçmenleri nasıl etkileyecek?
HDP ile aynı cephede yer almak, bu partiye tepkili sağ seçmeni, hatta CHP tabanının bir kısmını nasıl etkileyecek?
Acaba bu kesimler HDP’nin varlığından rahatsızlık duyup, Millet İttifakı’na oy vermekten vaz geçecekler ya da sandığa gitmeyecekler mi?
Bu sorulara yanıt İstanbul seçimleri üzerinden veriliyor.
Deniliyor ki, “O dönemde hiç kimse HDP, CHP adayını destekliyor diye düşünmedi. Hep beraber İmamoğlu’na oy verdi.”
Örnek doğru ve buna kısmen Ankara, Antalya, Adana ve Mersin’i de dahil edebilirsiniz.
Ama bu örneği Türkiye geneline yaymaya kalkarsanız, yanılırsınız.
Çünkü HDP’yi Kılıçdaroğlu’nun yanında gören, başta Erzurum, Konya, Kahramanmaraş, Kayseri, Trabzon, Samsun, Manisa, Afyon, Denizli olmak üzere daha birçok Anadolu kentinde seçmenlerin Millet İttifakı’nın adayına olumlu yaklaşmayacağını gösteren sayısız emare var.
Söz konusu kentlerin sosyolojisinin iyi okunması gerekiyor.
Tehlikeli ihtimal şu ki, perde arkasında rahatsız edici birçok talebi olan HDP’nin açık desteği, yüzde 10-11 oy getirecek, ama en az yüzde 5-6 oyun kaçmasına da yol açabilecek.
Saadet Partisi’nin seçmen tabanının en az yarısının her seçimde Erdoğan’a oy verdiğini bilmeyen var mı?
Aynı şekilde İyi Parti tabanının, HDP’nin varlığı söz konusu olunca firesiz bir halde Kılıçdaroğlu’na oy vereceğini kim garanti edebilir?
14 Mayıs’taki seçimde en düşük oy oranları bile devreye girecek.
Bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun ısrarla Millet İttifakı’nın dışında tuttuğu Memleket Partisini sofraya davet ederken ne söyleyeceğini merakla bekliyorum.
Kemal Beye, Muharrem İnce’nin özellikle gençler arasında hızla artan popülaritesini dikkate almasını öneririm.
Danışmanları, Memleket Partisi’nin anketlerdeki hızlı yükselişini Kılıçdaroğlu’nun önüne her hafta koysunlar ki, o da Muharrem Beyi yok saymanın ne büyük bir hata olduğunu anlasın.
Ayrıca Kılıçdaroğlu, Muharrem İnce’ye gittiğinde CHP’liler, ‘Saray’dan para aldı” iftirasıyla linç etmeye çalıştıkları İnce için bu kez ne diyecekler?
Kazanılması muhtemel seçimin kaybedilmemesi isteniyorsa işte tüm bunlara dikkat edilmelidir.
Ayrıca kazanılmamış zaferin sarhoşluğunu yaşayanlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sessizliğini nasıl yorumluyor diye de merak etmiyor değilim.
Bas bas bağırılarak dile getirilen ‘Erdoğan seçimleri 1 yıl erteleyecek’ iddiası da boş çıktığına göre, umarım Cumhurbaşkanı’nın sessizliğini merak edenler vardır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimi kaybedeceğini anladığı için mi susuyor, yoksa…
evrengurbuz25@gmail.com