Uçağın altındaki Rabia: 31 satır; kapısındaki açık beş parmak: 4 satır

Ertuğrul Özkök

İktidar medyasının neredeyse bütün gazeteleri dün aynı manşetle çıktı:

“Filistin için ortak duruş…”

Acaba gerçekten öyle mi?

Yani Türkiye ile Mısır Filistin konusunda gerçekten aynı duruşa mı sahip?

İsterseniz önce gezinin son karesinden başlayalım.

Uçağın kapısında çekilen alışılmadık fotoğraf

Mısır Devlet Başkanı dün Türkiye’den ayrılırken bugüne kadar hiç rastlamadığımız çok ilginç bir kare yayınlandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan uçağın merdivenlerinin alt kısmında duruyor ve Sisi’ye el sallıyor.

Eli Rabia işareti şeklinde…

Yani Mısır’da Sisi’nin askeri darbe ile devirdiği Müslüman Kardeşler hareketinin sembol işareti.

Sisi’nin pek hazzetmediği bir işaret yani…

Uçağın kapısındaki Mısır Devlet Başkanı da ona el sallayarak karşılık veriyor.

Onun ise avucu ve beş parmağı açık…

Hiçbir siyasi anlam taşımayan bir el sallama yani…

 

Özel talimatla çekilmiş bir kare miydi acaba?

Çok belli ki önceden provası yapılmış ve fotoğrafçılara haber verilmiş bir sahne bu…

Fotoğrafçı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hemen arkasında konuşlanmış ve kendinden istenen mizanseni başarıyla fotoğraf karesi haline getirmiş.

Bu fotoğraf Erdoğan’ın Rabia’dan vazgeçmediğini gösteriyor.

Ama asıl tablo Cumhurbaşkanlığı’nın internet sitesinde.

Sitenin açılış sayfasında manşet gibi duran cümle şu:

“Türkiye ve Mısır, Filistin meselesinde ortak bir duruşa sahiptir.”

Belli ki iktidar medyasındaki ortak manşetler buradan atılmış.

Sayfa ilk bakışta böyle görünüyor.

Ama altlara doğru indikçe, Filistin konusundaki ‘duruş’ların aslında çok farklı olduğunu görüyorsunuz.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sisi'yi bizzat karşıladı

Külliye internet sayfasındaki 35 imza töreni karesine dikkat!

Açılış sayfasına iki ülke başkanının imza töreninde çekilmiş tam 35 kare fotoğraf konulmuş.

Fotoğraflar yan yana ve çok küçük konduğu için ilk bakışta anlamıyorsunuz.

Ama her bir kareyi çağırıp büyüterek baktığınızda önünüze gelen tablo şu:

Cumhurbaşkanı Erdoğan 35 karenin hepsinde de çok asık ve mutsuz bir ifadeye sahip.

Sisi ise daha rahat görünüyor.

Onun altında iki devlet başkanının yaptığı konuşmalar var.

Şimdi işte bu iki konuşmanın sayısal ve niteliksel analizini yapacağım…

Kararı siz verin.

İki lider var, aynı görüşte mi değil mi…

BİR: Erdoğan’ın Gazze konuşması 31 satır, Sisi’ninki 4 satır

(*) Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının en uzun bölümünü Gazze ve İsrail’e ayırmış.

Yazıya döküldüğünde 31 satır olan bir bölüm bu.

(*) Mısır Devlet Başkanı ise konuşmasının sadece 4 satırlık bölümünü Filistin meselesine ayırmış.

İKİ: Erdoğan 7 kere “İsrail” diyor, Sisi sadece 1 kere

(*) Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında Gazze’yle ilgili olarak 7 defa İsrail’in adını geçiriyor.

(*) Sisi ise 4 satırlık konuşmasında Gazze adını hiç telaffuz etmiyor. İsrail’in adı ise Gazze adını hiç ağzına almıyor. İsrail’in adını ise sadece 1 defa ve o da Batı Şeria ile ilgili BM kararı dolayısıyla geçiriyor.

ÜÇ: Erdoğan Netanyahu’dan 2 defa söz ediyor, Sisi ise ismini ağzına almıyor

(*) Erdoğan konuşmasında 2 ayrı yerde İsrail Başbakanı Netanyahu’nun adını geçiriyor.

(*) Mısır Devlet Başkanı Sisi ise konuşmasında Netanyahu’nun adını hiç anmıyor, onu suçlayıcı bir ifade kullanmıyor.

DÖRT: Erdoğan İsrail için “soykırımcı, katil, katliamcı” diyor, Sisi ise hiçbirini demiyor

(*) İki konuşmanın en farklı noktası İsrail için Erdoğan’ın kullandığı ifadeler. Üç ayrı yerde ‘soykırımcı’, ‘katliamcı’ ve ‘katiller’ ifadesini kullanıyor.

(*) Sisi ise konuşmasında ne İsrail ne Netanyahu için böyle suçlayıcı ağır bir ifade kullanıyor.

Erdoğan ve Sisi, Külliye balkonunda

BEŞ: Erdoğan İsrail’e yardım eden ülkeleri suçluyor, Sisi ise böyle bir şey demiyor

(*) Erdoğan konuşmasının 2 ayrı yerinde İsrail’e yardım veren ve destek olan ülkeleri ağır bir dille suçluyor. 41 kişinin ölümünden onların da sorumlu ve suçlu olduğunu söylüyor.

(*) Sisi’nin konuşmasında ise ne ABD ne Avrupa ülkeleri ile ilgili suçlayıcı ifade var…

ALTI: Erdoğan Haniye’nin şehit edilmesini anıyor, Sisi ondan hiç bahsetmiyor

(*) Cumhurbaşkanı Erdoğan 31 satırlık konuşmasında, adını vermeden Haniye’nin öldürülmesine değiniyor ve İsrail’i suçluyor.

(*) Sisi ise ne Haniye’den ne de öldürülen 41 bin Filistinliden tek kelime ediyor.

YEDİ: Erdoğan İsrail ve Netanyahu’nun uluslararası cezalandırılmasını istiyor, Sisi bir şey demiyor

(*) Erdoğan konuşmasının 2 ayrı yerinde İsrail’in ve Netanyahu’nun uluslararası mahkemelerde yargılanıp cezalandırılmasını dile getiriyor.

(*) Sisi’nin 4 satırlık konuşmasında ise bu konuda tek kelime yok.

SEKİZ: Erdoğan İsrail’in suçlamasına karşı Mısır’ı koruyor, Sisi o konuda konuşmuyor 

Konuşmaların en dikkat çekici noktalarından biri İsrail ile Mısır arasında Gazze’deki Filedelfia koridoru konusundaki anlaşmazlık. İsrail bu konuda Mısır’ı suçlayıcı bir açıklama yaptı. Türkiye Dışişleri Bakanlığı “Türkiye bu konuda Mısır’ın yanındadır” diye bir açıklama yaptı.

Erdoğan konuşmasında buna değindi.

Ama Sisi konuşmasında ne bu konuya değindi ne de Türkiye’ye teşekkür etti.

İkisinin tek ortak noktası; ikisi de Hamas’ı ağzına almıyor

Buna karşılık iki başkanın konuşmasında bir ortak nokta var.

Ne Erdoğan 31 satırlık konuşmasında ne de Sisi 4 satırlık konuşmasında Hamas adını bir kere bile anıyor.

Acaba kafaların arkasında artık “Hamas’sız bir çözüm” mü var?

Türkiye ilk defa, görüşmelerde devre dışında kaldığını itiraf ediyor

Buna karşılık Türkiye Cumhurbaşkanı’nın ağzından ilk defa barış müzakeresinin dışında kaldığımız itiraf ediliyor.

Konuşmanın o bölümünü Cumhurbaşkanlığı internet sitesinden aynen aktarıyorum:

“Mısır’ın, Katar ve Amerika ile müzakerelere ara buluculuk yaptığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin de bu sürece Dışişleri Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı vasıtasıyla destek verdiğini söyledi.”

Dikkat edin, çok özenle yazılmış bu cümlede iki şey insanın gözüne giriyor:

BİR: Öteki üç ülkenin ismi verilirken Türkiye’nin adı devlet olarak verilmiyor. “Dışişleri Bakanlığı ve MİT vasıtasıyla destek veriliyor” ifadesi kullanılıyor.

İKİ: “Üç ülkenin arabuluculuk yaptığı” cümlesi Cumhurbaşkanının ağzından tırnak içinde verilmiyor.

İletişim Başkanlığı mı öyle uygun gördü, yoksa Cumhurbaşkanı mı bilmiyorum.

Manşetler öyle diyor ama konuşmalar öyle demiyor

Sonuç…

İki ülkenin Gazze konusundaki politikaları çok farklı.

Türkiye, çözüme yönelik değil, daha kendi iç kamuoyuna ve Arap sokağına yönelik popülist ve ideolojik bir politika yürütüyor.

Mısır ise arabuluculuk kredibilitesini zedelemeyecek, çözüme yönelik bir politika…

“Hangisi Gazze’nin mazlum halkının menfaatinedir?” derseniz... Cevabını size bırakıyorum.

Söyleyebileceğim tek şey Mısır’ın bugün arabuluculuk masasında oturduğu, Türkiye’nin ise giderek ideolojikleşen siyasi mesajlar dışında kendine bir platform bulamadığı olacak.

Belagat ve 33 kare bize ne anlatıyor?

İki lider arasındaki sorunun psikolojik boyutuna gelince…

Belagatin ve fotoğrafların dili bize şunu söylüyor:

Mısır Devlet Başkanı Sisi, Erdoğan’la meselesini halletmiş gibi duruyor.

Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mısır’la halletse de Sisi’yle meselesini hallettiğinden emin değilim.

Tabii bir de işin şu tarafı var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bundan 10 yıl önce Sisi hakkında kullandığı ifadeler ve suçlamalar, bugün Netanyahu hakkında söylediklerinden pek farklı değildi.

Bugün zorlanarak da olsa Sisi’ye “Kardeşim” diyebiliyorsa, Türkiye’nin bir gün İsrail ile de daha makul bir yolu bulabileceğini düşünebiliriz.

Yeter ki Mısır konusunda olduğu gibi arada “incognito” çalışabilecek makul üç beş insan ve yönetici olsun.

Dünkü iki konuşmanın en kaybedeni Hamas oldu

Dün iki başkanın da konuşmasından en büyük hasarla çıkan taraf hiç şüphesiz Hamas’tı.

Adı bir kere bile telaffuz edilmedi.

Çünkü bu konuşmalar da gösterdi ki,

İhvan; yani Müslüman Kardeşler hareketi Orta Doğu’daki son kalesi olan Gazze’de de silinmek üzere.

Bu bir anlamda siyasi İslam’ın Orta Doğu’da artık sadece El Kaide ve IŞİD  gibi terörist örgütlere kaldığını anlatıyor.

İhvanın işareti olan Rabia ise sadece Sisi’ye el sallayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dört parmağında kaldı.

O da artık bir döneme ait hüzünlü bir nostalji gibi duruyor.