Türkiye Yozgat’ta “T 110” gazetecileri ile tanıştı

Ertuğrul Özkök

A 330 gazetecilerini artık tanıyoruz.

İletişim Başkanlığı tarafından özel olarak seçilmiş ve Cumhurbaşkanı'nın Airbus 330 uçağı ile gezilerine davet edilen gazeteciler bunlar.

Temsil ettikleri gazetelerin toplam satışını, haber televizyonlarının toplam reytinglerini yazsam bir bölümünüz çok şaşırır.

Topu bir Sözcü bir Fatih Altaylı etmiyor

Sadece şunu söyleyeyim:

A 330 gazetecilerinin gazetelerinin toplam tirajı bir tek Sözcü etmiyor.

Hepsini toplasanız, bağımsız haber sitelerinin yaptığı etkiyi yapamıyor.

Haber televizyonlarının en iri ikisinin toplam reytingi bir tek Fatih Altaylı etmiyor.

O uçakta işte bu bağımsız medyanın tek temsilci yok.

Yozgat’tan gelen harika bir görüntü

Ancak geçen cumartesi günü Yozgat’ta yepyeni bir “takipçi gazeteci” kuşağının doğuşuna tanık olduk.

“T 110” gazetecileri…

Sembolik bir isim bu…

Bir traktörün kasasında Yozgat mitingini izleyen gazeteciler.

Diyelim ki Türk Traktör’ün JX110 modeline bağlı bir kasa…

Veya bir Ford kamyonun kasası...

Bu kasada Türkiye’nin şu an en büyük partisi CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel’i takip eden gazeteciler.

19 Mart darbesi sonrası yeni medyanın ilk sembolik fotoğrafı

Bu gördüğünüz “19 Mart darbesi sonrası yeni bir Türk medyasının” ilk fotoğrafı.

O traktör kasasının üzerinde bir akreditasyon yok.

İletişim Başkanlığının seçtiği imtiyazlı özel gazeteciler değil onlar.

O geziyi izlemek isteyen medyanın gazetecileri.

Asıl önemlisi o gazetecilerin izlediği 4 km’lik traktör konvoyu

Peki neyi izliyor bu gazeteciler?

Muhalefet partisi liderinin bir traktör üzerinde Yozgat’a girişini.

O gazetecileri anlatmadan önce izlediklerini ve fotoğrafını çektikleri “yepyeni bir siyasetin sosyolojisine” bakalım.

En önde bir traktör ve üzerinde muhalefet partisinin genel başkanı var.

Ama asıl önemlisi arkasındaki konvoy.

Sadece Türk siyasi tarihinde değil, Avrupa siyasi tarihinde bile ilk defa gördüğümüz devasa bir sosyolojik olay bu.  

4-5 km uzunluğunda bir traktör konvoyu.

Üzerinde uçan dronlar ucunu bulamıyor.

Ne Menderes ne Demirel ne Ecevit ne Erbakan ne Erdoğan

Bugüne kadar ne Menderes ne Demirel…

Ne Ecevit ne Erbakan

Ne Tayyip Erdoğan

Hiçbiri gazetecilerin karşısına böyle bir konvoyu çıkaramadı.

4 km traktör…

Ne örtülü ödenekten ne sponsor müteahhitten

Parası ne partinin açık ödeneğinden ne devletin örtülü ödeneğinden ödendi…

Sponsoru, devletin imtiyazlı müteahhitleri değildi.

Kendileri geldiler.

Tek tek kendileri geldiler traktörleri ile…

İktidarın yazdığı trafik cezasının yarısını Silivri’de hapis seçilmiş bir büyükşehir belediye başkanı ile...

En öndeki traktörü kullanan eski Manisalı bir eczacı, şimdi CHP genel başkanı cebinden ödedi.

Akhisar’ın tütüncü kasketi, Çukurova'nın pamukçu puşisi

Başında Akhisar ovasından bir tütüncü kasketi…

Boynunda, Söke ovasından veya Çukurova’dan bir pamukçu puşisi…

Her biri bir çiftçi yani…

Toplama taşıma parti şakşakçısı değil.

Türkiye Cumhuriyeti tarihine “traktör devrimi” olarak geçecek bir gündü.

Yozgat traktör devriminin yeni tarihi

Türkiye’nin Cumhuriyet tarihini CHP’nin Genel Başkanı Atatürk yazdı.

Çok partili demokrasiye geçişin tarihini CHP’nin Genel Başkanı İnönü yazdı.

Çalışan insanların sendikal hakları tarihini CHP Genel Başkanı Ecevit yazdı.

Şuraya yazın.

Bu ülkenin Özgürlük tarihini de yeniden CHP yazacak.

Bu "Traktör Devrimi" o tarihin başlangıç hareketidir.

T 110 gazetecileri de bu yeni tarihin ilk gazeteci tanıkları.

İkinci yazı: “T 110”  kasasından ROK’a bir bakış

Bu ülkede onlarca haber kanalı var.

Her birine her akşam en az 10  konuşan kafa çıkıyor.

Çarpın kanal sayısını konuşan kafa sayısı ile…

Gecede 100-150 konuşan kafa eder.

Bu rakama yazan ve paylaşan kafaları da ekleyin

Buna orada burada gördüğünüz “yazan kafaları” ekleyin. 

İsterseniz beni de ekleyin.

Eski Twitter yeni X, YouTube, WhatsApp aklınıza hangi sosyal paylaşım platformu geliyor, orada gördüklerinizi de ekleyin.

17 Nisan akşamından beri ROK hakkında yazılanları, söylenenleri hayretle izliyorum

17 Nisan gecesinden beri bu sayısını bilemediğim kafanın Rasim Ozan Kütahyalı ile ilgili yazdıklarına, söylediklerine bakıyorum…

Hayretler içinde kalıyorum.

ROK’a kızabilirsiniz.

Kızmakta haklı da olabilirsiniz.

O gece X üzerinden yazdıklarına da ifrit olabilirsiniz.

Ama yazdıklarından dolayı “Hemen yakalayın, gözaltına almanız yetmez tutuklayın” diye konuşmak ne oluyor hiç düşündünüz mü?

İki mahalle birleşmiş omuz omuza hapse attırmak istiyor

Ekranlarda, sosyal medyada fikirlerini yazan bir insan bir başka insanın yazdıklarından, söylediklerinden dolayı gözaltına alınmasını, tutuklanmasını nasıl isteyebilir arkadaş!

Hayret ediyorum.

Sadece muhalif mahallede değil, iktidar mahallesinde de aynı koro.

İki mahalle birleşmiş, ortak bir vuvuzella “Düşmanımın düşmanı benim dostumdur” ittifakı içinde bindiriyor da bindiriyor.

Hepimizin söylemesi gereken şey şu değil mi...

Şuurlu bir davranış mı bu…

Onu söyleyeceğinize, şunu savunsanız:

“Sayın savcılar, Rasim Ozan’ı gözaltına alıp bırakmanız çok doğru bir davranış. Ama aynı davranışı muhalif kanattan bir insan yaptığı zaman ona da uygulayın. Davet edin ifadesini alın, tutuklamadan ne soracaksanız sorun.”

Mesele ROK meselesi değil herkesin özgürlüğü meselesi

Neyse o gecenin sıcak şuursuzluğu yavaş yavaş yerini daha serinkanlı bir yaklaşıma bıraktı.

Son iki gündür bu söylediğim tezin ciddi savunucuları fikirlerini açıkça söylemeye başladılar.

Şunda anlaşalım.

Mesela ROK meselesi değil, hepimiz için geçerli bir özgürlük meselesi…

İktidarı işittikleri değil işittirmedikleri yıkar

Ama asıl sözüm iktidara olacak.

Sizi işittikleriniz, okuduklarınız, duyduklarınız değil, işitmedikleriniz, işitmeyi reddettiğiniz, susturmaya çalıştıklarınız yıkacak.