Maltada şortla güneşlenen Fatih Altaylı ejder meyveli smoothie esprisi de yapmış mıdır?

Ertuğrul Özkök

Son günlerde bana en iyi gelen haberi Ümit Özdağ verdi.

Silivri’de Fatih Altaylı’yı ziyarete gitmiş.

Ardından şunu söyledi:

“Silivri algımı değiştirdi. Mayo giyip avluda güneşleniyormuş. Güneşlenirken de orada çok sık meyve suyu dağıtırlar, onu maden suyu ile karıştırıp içiyormuş…”


İŞTE YILLARDIR TANIDIĞIM

FATİH ALTAYLI BU DEDİM


Cezaevi jargonunda, volta atılan yerlere “Malta” denir.

Anlayacağınız Fatih, resmen “Malta’da kendine alkolsüz kokteyl" hazırlayıp içiyormuş.

Bu sözlere bakıp hemen gözünüzün önüne şezlongda yatan bir Fatih Altaylı imajı getirmeyin.

Eminim bu Fatih Altaylı’nın o bildiğimiz esprisidir.

Yoksa cezaevi bir cezaevidir.

Okurken, “İşte yıllardır tanıdığım Fatih bu” dedim.

Hayatın her anını espriye çevirebilen bir kafa…

Ona gazetede köşe ver, orayı değiştirsin.

Televizyonda ekran ver, onu bambaşka bir şeye çevirsin.

Youtube kanalı aç, onu uçursun.

BİZİM EVDE SABAHIN İLK

KAHVESİ VE İLK KONUSU

Son yılların moda deyişiyle “Sustainable succes” budur.

Sürdürülebilir başarı.

Her sabah uyandığımda kahvemi içerken yaptığım ilk iş boş bir koltuğu izlemek.

Gerçi evde bu işi yapan ilk kişi ben değilim. Kızım Gülümsün benden önce seyredip, bana kısa özetini yapıyor.

BOŞ KOLTUĞUN

İNANILMAZ REYTİNGİ

“Fatih Altaylı yorumlayamıyor” programı.

Boş koltuğun inanılmaz bir reytingi var.

Her programı 500 bine yakın insan izliyor.

Ve şunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Fatih, Silivri’ye girdikten sonra daha da başarılı bir yorumcu oldu.

Hatta “Yorumlayamıyor” logosu altında, şimdi çok daha iyi yorumluyor diyebilirim.

Her gün o metinleri nasıl hazırlıyor hayretle izliyorum.

Tek kelime hakaret yok.

Son derece düzgün cümleler, müthiş ifade ve benzetmeler.

Gazetecilik okullarında ders olarak okutulacak metinler bunlar.

SİLİVRİ GİDEREK YENİ BİR

TÜRKİYE UMUT MERKEZİ OLUYOR

İstanbul’un seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu gibi o da Silivri’den hepimize çok büyük direnç ve yaşama dersleri veriyor.

Ekrem İmamoğlu da Fatih Altaylı da içerde daha da büyüdüler.

Ama en güzeli, o dört duvar arasından, dışardaki bizlere verdiği yaşama sevinci.

“Her şey daha güzel olacak”  umudu…

HER GÜN BİZİ YASA, MATEME

ZORLAYAN BİR ORTAMDA

“Hayat devam ediyor” diyor ikisi de içerden bize.

Hani şu her gün  “Gazze’de bunca acı varken siz nasıl eğlenirsiniz” diyerek, bizleri 24 saat, 7 gün, 365 günü, ruhumuzdaki  bayrakları yarıya indirterek, matem havasına sokmak isteyen tipler var ya…

İçerden ikisi bize “Hayat da var” diyor.

Bence bu çok iyi bir şey.

Karamsarlığa kapılmış, yaşama keyfini, Akdenizlilik neşesini kaybetmiş bir topluma, dört duvar arasından ancak bu kadar moral verilebilir.

ÜMİT ÖZDAĞ’IN ANLATTIĞINI OKURKEN

ÖNÜMDE ÖYLE BİR KİTAP VARDI Kİ

Tesadüf Ümit Özdağ’ın bu açıklamasını okurken, önümde Ali Yalman’ın “Amcam Ahmet Emin Yalman” adlı geçen ay çıkan kitabı duruyordu.

O kitapta çok ilginç bir bölüm var.

Atatürk bir akşam bazı gazetecileri Ankara Palas’ta sohbete davet etmiş.

Orada bir iki kadeh rakının verdiği keyifle de güzel bir sohbet başlamış.

İLETİŞİM MÜDÜRÜ UYARIYOR: BU

ÖZEL SOHBET NOT TUTMAYIN

Gazeteci Ahmet Emin Yalman, not defterini çıkarmış ve Atatürk’ün söylediklerini not almaya başlamış.

Bunun üzerine Atatürk’ün İletişim Müdürü, “Not tutmayın bu özel bir sohbet” diyerek uyarmış.

Yalman ise “Bu da benim kendi özel notlarım” diyerek not tutmaya devam etmiş.

Ancak sohbet toplantısı biter bitmez bu notları yazı haline getirip, gazetesine iletmiş.

ATATÜRK’ÜN OFF THE RECORD

ANLATTIĞI HAYATA BAKIŞI

Bu notlar gazetede yayınlanınca büyük ilgi uyandırmış.

Yani Ahmet Emin Yalman, resmen “Off the Record” uyarısını takmamış ve öteki gazetecileri atlatmış.

İşte o yazıdan Atatürk’ün o gece hayata bakışı ile ilgili sözlerini okudum.

Bir lider olarak milleti için nasıl bir hayat tasavvur ettiğini bakın ne güzel anlatıyor Büyük Atatürk:

MADEMKİ HİÇİZ, SIFIRA VARACAĞIZ,

NEŞE VE SAADETE YER YOKTUR DİYENLER

(*) “Vaktiyle kitaplar karıştırdım. Hayat hakkında filozofların ne dediklerini anlamak istedim. Bir kısmı her şeyi kara görüyordu. "Mademki hiçiz ve sıfıra varacağız, dünyadaki geçici ömür esnasında neşe ve saadete yer bulunamaz!” diyorlardı.”

BEN KARAKTERİM İTİBARİYLE

ŞU İKİNCİ ANLAYIŞTAN YANAYIM

(*) “Başka kitaplar okudum, bunları daha akıllı adamlar yazmıştı ve şöyle diyorlardı:
"Mademki sonu nasıl olsa sıfırdır, yaşadığımız müddetçe şen ve şatır olalım.”

(*) “Ben kendi karakterim dolayısıyla ikinci hayat anlayışının tarafındayım, fakat şu kayıtlar içinde…”

BÜTÜN İNSANLARIN VARLIĞINI KENDİ

ŞAHISLARINDA GÖREN ADAMLAR BEDBAHTTIR

(*) “Bütün insanların varlığını kendi şahıslarında gören adamlar bedbahttırlar. Besbelli ki o adam fert sıfatıyla yok olacaktır.”

MİLLETLER GAM VE

KEDER BİLMEMELİDİR

(*) “Milletler gam ve keder bilmemelidir. Şeflerin vazifesi, hayatı neşe ve şevkle karşılamak hususunda milletlerine yol göstermektir.”

(*) “Herhangi bir kişinin, yaşadıkça memnun ve mesut olması için lazım gelen şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır.”

ŞEFLER SADECE KENDİ MİLLETİNİN DEĞİL BÜTÜN

CİHAN MİLLETLERİNİN HUZURUNU DÜŞÜNMELİ

(*) “Hayatta tam zevk ve saadet, ancak gelecek nesillerin şerefi, varlığı, saadeti için çalışmakta bulunabilir… bu itibarla insan, mensup olduğu milletin varlığını düşündüğü kadar bütün cihan milletlerinin huzurunu, refahını düşünmeli ve kendi milletinin saadetine ne kadar değer veriyorsa bütün dünya milletlerinin saadetine hizmet etmeye elinden geldiği kadar çalışmalıdır. “

BU KONUŞMADA GEÇEN, “BÜTÜN

İNSANLIK” İÇİN MUTLULUK DİLEĞİ

Evet, Atatürk o samimi sohbet gecesinde, vatandaşlarının mutluluğu ve neşesine verdiği önemi işte bu cümlelerle anlatmış.

“Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir” emrini veren bir Başkomutanın bizlere miras bırakmak istediği bir Akdeniz, Trakya, Anadolu, Karadeniz, Ege, Doğu Anadolu neşesidir bu.

Orta Doğu’nun 2000 yıldır bitmeyen kavgasından uzak, bir huzur temennisidir.

ÜMMET’TEN ÇOK GENİŞ

BİR HUZUR TASAVVURU

Ama beni en az onun kadar etkileyen sözü, bu mutluluk dileğini “Bütün insanlık için” geçerli görmesi…

Ümmet’ten çok geniş bir dünya ve insanlık dayanışması tasavvuru bu.

İşte bu nedenle Ümit Özdağ’a da teşekkür ederim.

Van’lı Fatih Altaylı’nın, Akdeniz neşesini ve umudunu, Silivri’nin soğuk duvarları arasına bile taşımasının ne kadar önemli olduğunu anlattı bize.

Çok yaşa Fatih…

Seni çok iyi tanıyorum.

İçerde, şortunla o limonatayı yudumlarken, “Ejder meyveli smoothie” esprisi yapmadıysan ben ne olayım…

(*) Ali Yalman: “Amcam Ahmet Emin Yalman”, Kırmızıkedi Yay. Haziran, 2025