Dün bu yazıyı tamamladığım dakikalarda Habertürk eski Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy’un ikinci ifadesi ile ilgili haberler önüme düştü.
Aslında bugünkü yazının başlığı şu olacaktı:
“Kuşadası’nın Noel Baba temizlik işçileri: Bu yıl Türkiye Diyanet’i neden ciddiye almadı.”
Ancak geçen Pazartesi günü Türkiye’nin önde gelen muhafazakâr yazarlarından biri öyle bir olayı yazdı ki…
İMAM HATİP’Lİ MEHMET AKİF ERSOY’UN
İFADESİ DE GELİNCE BAŞLIK DEĞİŞTİ
İmam hatip lisesi mezunu Mehmet Akif Ersoy’un “Evet uyuşturucu kullanıyorum” ifadesi de gelince, yılın şu son gününde başlığım değişti.
Hayrettir, bu vahim cümlenin üzerinde kimse durmadı.
Aradan 72 saat geçti.
Hiçbir yerden itiraz, açıklama gelmedi.
Yılbaşı telaşı, IŞİD terörü, uyuşturucu operasyonları derken belki de görmediler.
KARAR GAZETESİ YAZARI
AYNEN ŞUNU YAZDI
Karar Gazetesi yazarı Mehmet Ocaktan aynen şunu yazdı:
“Bundan 4-5 yıl önce bir dostum, İstanbul’daki bir kız Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde, tanıdığı bir okul müdürünün her hafta iki-üç kız öğrenciyi kendi arabasıyla uyuşturucu tedavisine götürdüğünü anlattığında dehşete kapılmıştım…”
İmam Hatip okulları… Kız öğrenciler… Ve uyuşturucu…
İmam hatip mezunu iki ünlü medya siması Mehmet Akif Ersoy ve Ela Rümeysa Cebeci…
Bu konuya döneceğim…
Ama önce bugünü ilgilendiren başka bir konuyla başlayacağım.
KUŞADASI’NIN NOEL
BABA TEMİZLİK İŞÇİLERİ
Dün sabah Instagram’da çok ilginç bir paylaşımla karşılaştım.
Kuşadası Belediyesi temizlik işçileri sokaklarda çöpleri Noel Baba kıyafetiyle topluyordu.
Bu yıl Türkiye’nin her yerinden cıvıl cıvıl, ışıl ışıl yeni yıl kutlaması görüntüleri geliyor.
Hiç görmediğimiz bir coşkuyla kutluyor Türkiye yılbaşını.
Keza birçok öteki Müslüman ülkede de benzer görüntüler var. Hatta İran’dan bile bu cıvıltı geliyor.
OYSA DİYANET SON CUMA
HUTBESİNDE BAKIN NE DEMİŞTİ
Oysa Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı, geçen Cuma, eski başkanı aratmayacak bir Cuma Hutbesi yayımladı.
Ne diyordu o hutbede:
(*) “Önümüzdeki hafta yeni bir miladi yıla girecek, ömür sayfamızdan bir yılı daha geride bırakmış olacağız. Bu günler; değerlerimiz ve kimliğimizle bağdaşmayan eğlencelerle hayatımızı zayi ettiğimiz günler olmamalıdır.”
(*) “Bu günler; inancımızda ve kültürümüzde yeri olmayan sembollerle evlerin, iş yerlerinin ve sokakların donatıldığı bir ortama çevrilmemelidir.”
Evet, aynen böyle dedi…
Yani ayrılan başkandan hiç farkı yoktu söylediklerinin…
HALK DİYANETİ NEDEN DİNLEMEDİ?
CEVABINI BEN VERMEYECEĞİM
Ama görüyoruz ki bu yıl Diyanet’i pek takan olmamış.
Şehirlerimiz ışıl ışıl.
Temizlik işçilerimiz bile Noel Baba kıyafeti giymiş.
Neden?
İsterseniz nedenini ben söylemeyeyim.
Diyanet’teki devlet bürokratları; “Seküler bir adam işte, ondan başka ne beklenir ki” diyebilir.
O nedenle sözü muhafazakâr kesimin saygın bir yazarına bırakıyorum.
O anlatsın.
Belki onu ciddiye alırlar.
Yıllardır ilgiyle izlediğim Mehmet Ocaktan geçen Pazartesi günü köşesinde “Millet Diyanet’i neden ciddiye almıyor” diye çok güzel yazdı.
Sayın Diyanet mensupları, buyurun birlikte okuyalım.
“DİNDAR NESİL YETİŞTİRME
HİKÂYEMİZ NASIL BAŞLADI”
(*) “2002 yılında AK Parti, bir demokrasi umudu olarak iktidara geldi. İşte o gün ‘dindar nesil’ yetiştirme hikâyemiz de başlamış oldu. Aslında bu hikâye genel olarak sağ iktidarların İmam Hatip okullarının sayısını artırmasıyla başlayan bir hikâyeydi.
Ama bu hikâye AK Parti ile birlikte daha güçlü bir dindar nesil yetiştirme projesine dönüştü.”
“DİNDAR NESİL PROJEMİZ
NEDEN, NASIL ÇÖKTÜ”
(*) “Ancak bu ‘dindar nesil’ yetiştirme projesi, Türkiye’nin sosyolojik değişimine paralel yürümediği için yanlış bir temel üzerine inşa edildi.
Dolayısıyla hiçbir sosyolojik ve kültürel temele dayanmayan, sadece siyasal getirisine bakılarak kurulan bu ‘dindar nesil’ hayallerinin en küçük rüzgârlar karşısında bile savrulması kaçınılmazdı.”
“BİZİM MAHALLENİN ORTASINDA
ÇÜRÜME VE YOZLAŞMA VAR”
(*) “Nitekim son dönemde, bizim mahallenin tam ortasında cereyan eden ahlaki çürüme ve yozlaşma görüntüleri de ortaya koydu ki her mahalleye bir İmam Hatip açmakla dindar nesiller yetiştirmek mümkün olmuyormuş…”
“BİR İMAM HATİP MÜDÜRÜNÜN
BANA SÖYLEDİĞİ HAKİKAT”
(*) “Bundan 4-5 yıl önce bir dostum, İstanbul’daki bir kız Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde, tanıdığı bir okul müdürünün her hafta iki-üç kız öğrenciyi kendi arabasıyla uyuşturucu tedavisine götürdüğünü anlattığında dehşete kapılmıştım. Şimdi daha iyi anlıyorum ki bugün yaşanan kirlilik operasyonları, aslında büyük bir toplumsal krize işaret ediyor.”
“HER MAHALLEYE BİR İMAM
HATİP AÇARAK ÇÖZEMEZSİNİZ”
(*) “Açıkça ifade etmek gerekirse, bu kriz öyle kapalı cemaat-tarikat yapılarıyla ve hiçbir rasyonel izahı yapılamayan her mahalleye İmam Hatip reçeteleriyle çözülecek gibi de görünmüyor.”
“GÖRSEL DİNDARLIK, İKTİDAR-
PARA-GÜÇ DENKLEMİNDE KAYBETTİ”
(*) “Çünkü bu ‘görsel dindarlık’ anlayışı, dinin özüyle irtibatını kopardığı için, iktidar-güç-para denklemindeki sınavı kaybetti.”
(*) “Ne yazık ki sadece belli ritüellere indirgenen dindarlık anlayışı, yeni nesillerin ahlaki hakikatle bağ kurabilmeleri için yeterli olmadı, bu gidişle olmayacak da…”
ARTIK “DİNDAR NESİL HAMASETİ”, “DIŞ GÜÇ
MASALLARI” İLE MİLLETİ UYUTAMAZSINIZ
(*) “Şimdi geldiğimiz noktada, artık kimsenin ‘dindar nesil’ hamaseti yaparak ya da ‘dış güç masalları’ anlatarak, yaşanan bu ahlaki krizi görmezden gelme gibi bir lüksü bulunmamaktadır.”
“BU ZİHNİYETİ KÖKTEN DEĞİŞTİRMEDEN
BU BATAKLIKTAN KURTULAMAZSINIZ”
(*) “Bilelim ki köklü bir zihniyet değişimine gitmeden, içine düştüğümüz bu bataklıktan kurtulmamız mümkün değil. Bu konuda öncelikle adım atması ve de gerçeklerle ilk yüzleşmesi gereken AK Parti iktidarıdır.”
ARTIK ŞUNU ANLAYIN: BU
OTORİTER REJİMLE ÇÖZEMEZSİNİZ
(*) “Aslında iktidarın bir türlü itiraf etmeye yanaşmadığı gerçek şu; hâlen ülkede hâkim olan otoriter atmosfer yüzünden ekonomide kötü günler yaşıyoruz, eğitim derin bir çöküntü içinde, dış politikada ise eksen savrulmaları yaşıyoruz.”
GÖRÜNTÜ DİNDARLIĞININ ARKASINA
SAKLANIP PARA KAZANANLAR
(*) “Hiçbir kurumun ve politikanın sahibinin olmadığı bir ülkede, gücü erken bulan, görgüsüzlüğü asalet zanneden çürümüş zihniyetin şımarıklığı ve görüntü dindarlığının arkasına saklanarak kolay para kazanma hevesine kapılanların, kendilerini hiçbir hukuki ve ahlaki kurala bağlı hissetmemeleri son derece doğaldır.”
“BÖYLE BİR KİRLİLİKTE DİNDAR NESİL
HAYALİ KURANLARA GEÇMİŞ OLSUN”
(*) “Biraz acımasız bir ifade olacak ama böylesine bir kirlilikle malul durumda olan bir ülkede, ‘dindar nesil’ hayali kuranlara ‘geçmiş olsun’ demek geliyor içimden…”
MAHALLEDEN GELEN “MİLLİ VE
YERLİ” İTİRAZ SESLERİ ÇOĞALIYOR
Şimdi anladınız mı sayın Diyanet mensupları, halk bu yıl da niye sizi hiç ciddiye almadı.
Bunları söyleyen ben değilim.
Sizin mahallenizin itibarlı bir yazarı.
Aynı mahallede dikkatle izlediğim bir başka yazar, Tarık Çelenk’in “Mahalle; Biz nerede yanlış yaptık” yazısını okursanız, o da benzer şeyleri söylüyor.
Keza Ahmet Taşgetiren…
Hepsi de Bilal Erdoğan’ın deyişi ile “milli ve yerli aydın…”
Sayıları her gün artıyor muhafazakâr mahalleden yükselen “milli ve yerli” itiraz seslerinin.
Bilin ki bu zihniyet değişmedikçe gelecek yıl da, ondan sonraki yıl da millet böyle hutbeleri ciddiye almayacak.
SON BİR CÜMLEYİ DE
BEN EKLEYELİM
Son cümleyi de ben ekleyeyim.
Devletin kurumları ile yaratılsa yaratılsa bir “dindar devlet bürokrasisi” yaratılır.
Dindar millet nesli asla…
Son iki yıldır yapılan itibar araştırmalarında Diyanet ve Millî Eğitim’in düştüğü yeri görürseniz, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.
HEPİNİZE VE SİLİVRİ’YE, EDİRNE’YE
VE İZMİR’E GÜZEL BİR YIL DİLİYORUM
Hepinize, bütün ülkemize güzel, mutlu ve barış dolu bir yıl diliyorum.
Silivri’de yatan bütün tutuklu ve hükümlülere de özgür kalabilecekleri bir yıl diliyorum.
Ekrem İmamoğlu, belediye başkanları ve mensuplarına,
Osman Kavala, Çiğdem Mater, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Enver Aysever, Mine Özerden’e,
Edirne’de yatan Selahattin Demirtaş’a,
İzmir’de yatan hemşehrim eski Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e…
Hepinize iyi yıllar…
İnşallah 2026’da hepiniz özgürlüklerinize kavuşursunuz.
Böylece ülkemiz hak ettiği gerçek demokratik barışı gerçekleştirir…