Maç bittiği an, Nice’de yaşayan arkadaşım Ali Erten’den gelen mesaj şuydu:
“Abi maçı anlatan Fransız spiker ‘Bu Türkleri anlamıyorum’ diyor…”
“Biz daha mı fazla anlıyoruz ki” diye cevap yazıyorum.
Fransız spikerin maç sonu yorumu:
“Kalecinin son kurtarışı fenomendi…”
Dünyanın en efsane kalecilerinden Gordon Banks’in kurtarışına benzetildi.
İstanbul’dan gelen ilk mesaj Montella içinde
İstanbul’da yaşayan Hürriyet’in eski yazı işleri müdürlerinden Ertuğ Karakullukçu’dan gelen ilk tepki:
“Montella’ya demediğini bırakmayan o densizler nerede acaba şimdi…”
“Onlar da senin gibi Montella’yı alkışlıyor” diye cevap yazıyorum.
Ama maçtan sonra Cumhurbaşkanı’nın onu arayıp kutlaması bence hepimiz adına da bir cevaptı bu soruya.
Baumgartner ağlamasına Kaan’ın zarif yorumu
Sonra ekranda TRT spikerinin sesine takılıyorum:
“Baumgartner ağlıyor…”
Gruptan lider olarak çıkan Avusturya’nın bir futbolcunun, grubundan ikinci olarak çıkan Türkiye’nin galibiyetinden sonra ağlaması nedense bana iyi geliyor.
Maçtan sonra oyuncumuz Kaan Ayhan belki de onun ağlamasına en zarif en ince ve muzip noktayı koyuyor:
“Mutluyuz, bunda utanacak bir şey yok…”
Nedense bu sözler bana çok zarif ve muzip bir alkış gibi geliyor.
1972’den beri dinlediğim en güzel “bir başkadır benim memleketim”
Aynı dakikalarda tribünlerden muazzam bir Türkiye korosu yükseliyor:
“Bir başkadır benim memleketim…”
1972 yılında Ayten Alpman’ın şarkısını ilk defa dinlediğimde Fransa’da genç bir doktora öğrencisiydim.
Bu şarkı her geçen yıl kendi üzerine bir şeyler ekledi.
Her geçen yıl bu şarkıyı daha yürekten ve içten söylemeye başladık.
Ama hadi kabul edelim ki, “Bir Başkadır benim memleketim” hiçbir zaman bu kadar muazzam bir koro tarafından bu kadar coşkuyla söylenmedi.
Artık bu şarkımızın bir Leipzig tarihi var…
X’den ilk “bizimçocuklar” hashtagli mesaj kimden geldi?
X’de bu maçlar için açılmış bir “Hashtagbizimçocuklar” başlıklı bir sayfa var…
Maçtan sonra bakıyorum “bizimçocuklar” hashtaglı ilk mesajlardan biri tanıdık bir hesaptan geliyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan…
Bu da hoşuma gidiyor.
Taraftarlığın ve maçın en fairplay anı sondaydı
Gözüm Avusturya taraftarlarının bulunduğu tribüne takılıyor.
Avusturyalı seyirci takımını büyük ve içten bir sevgi gösterisiyle alkışlıyor.
“İşte budur taraftarlık” diyorum…
Sonra bizim takıma bakıyorum.
Avusturya seyircisiyle birlikte bizim çocuklar da Avusturyalı oyuncuları alkışlıyorlar.
Bize çok yakışan bir Fairplay bu…
New York Time için kupanın en kaotik maçı hangisiydi?
New York Times’ın Aethletic spor sitesi Türkiye Gürcistan maçı için “Kaotik bir maçtı” demişti.
Bence asıl kaotik an dünkü maçtaki birinci golümüzdü.
Evet “kaotik” ama “Kaos’un” olağanüstü matematiğini en estetik biçimde anlatan bir goldü.
Melih Demiral’in yükselişi tam bir Ronaldo yükselişiydi
İkinci golümüze gelince…
Merih Demiral’ın yükselişi tam anlamıyla bir Ronaldo yükselişiydi.
O golü kaydedip ağır çekimde defalarca seyrettim.
Aynı teknik, aynı güç, aynı zekâ...
Tabii ki aynı koreografi…
Sonra biraz geriye dönüp gollerimizi tekrar seyrettim.
Tabi golleri atan Merih Demiral’ın yanında üç oyuncumuz hakkında da daha duygularımı aktarayım.
Ferdi: George Best’le Jim Morrison arası bir hava
Ferdi Kadıoğlu…
1970’lerin efsane oyuncusu George Best’le, Doors’un efsane solisti Jim Morrison bileşiminden oluşmuş bir görünüş ve tarz…
Ona müthiş bir hava veriyor.
Dört maç boyunca mükemmel bir performans ortaya koydu.
Maçtan sonra mükemmel bir İngilizce ile verdiği mülakat, bu moderniteyi gözümde daha da büyüttü.
Arda: O artık Türk milli takımının bir parçası
Arda Güler…
Bence bu maçta Türk milli takımının parçası ve takım oyuncusu oldu.
İki golde de asisti tek kelimeyle mükemmeldi.
Takımla birlikte sevinen bir Arda Güler gördük ve bu da çok hoşuma gitti.
Maçtan sonra TRT muhabirlerine konuşmasında bambaşka bir Arda Güler vardı.
Sempatik, kendinden emin…
Ve en önemlisi takım arkadaşlarına öncelik veren bir konuşma…
Arda iyi yolda…
Mert: Son dakikayı kurtaran büyük kaleci
Ama en büyük teşekkürü son dakikada yaptığı kurtarışı ile Avrupa futbol tarihine şimdiden geçen kalecimiz Mert Günok’a saklayacağım.
Büyüksün Mert…
Gülse, sanki Murat’tan daha da aceleciydi
Biraz da saha dışına çıkayım.
Maçtan önce Bodrum’da Gülse Birsel ve eşi Murat Birsel’e rastlıyorum.
Acele acele yürüyorlardı.
Eve maçı izlemeye gidiyorlarmış.
Gülse, sanki Murat’tan daha da aceleciydi.
O nedenle dün geceki maçı kaç kadın seyretti çok merak ediyorum.
Bugün öğrenmeye çalışacağım.
Spor dergisinin YouTube yayınını kaç kişi izliyordu?
Ama halkın ilgisini göstermek için şu küçük ayrıntıyı vereyim.
İlgiyle izlediğim spor dergisi Sokrates’in YouTube kanalı maç yayınını canlı olarak izliyordu.
Baktım bir ara 54 bin kişi izliyordu.
Bu çapta bir dergi için çok büyük rakam.
AKP’li bakana “şu çılgın Türkler” sözünü sevdiren maç
Ve son nokta…
Maç sonrası TRT, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’la da konuştu.
Bakan Avrupa’ya şu sözlerle seslendi:
“Şu çılgın Türkler geliyor…”
Bir zamanlar Turgut Özakman’ın Kurtuluş Savaşını ve Cumhuriyet’in kuruluşunu anlatan bu kitaba burun kıvırarak bakan bazı AKP’liler ve liberal yazarlar aklıma geldi.
Zamanın ruhu işte böyle bir şey…
Şu Çılgın Türkler lafı demek artık AKP’lilerin de hoşuna giden bir kavram olmuş.
Bu maçın en büyük kazanımlarından biri de bu olmalı.