Geçen pazartesi Meclis’te çok ilginç bir şey oldu; Muhtar Kent sürprizi

Ertuğrul Özkök

Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında geçen pazartesi günü öyle bir cümle telaffuz edildi ki…

“Dur, bir dakika” dedim.

İtiraf etmem gerekirse, “güçlendirilmiş tek başkan sistemine” geçtikten sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gözümde pek önemi kalmamıştı.

15 Temmuz gecesi aldığı “Gazi Meclis” unvanı gözümde göstermelik bir “Başkanlık Sistemi Gazisi”ne dönüşmüştü.

Ancak geçen pazartesi günü Meclis’te yaşanan ve gözlerden kaçan bir olay, dikkatimi tekrar “Gazi Meclis'e çekti…

Çünkü umutlandım…

Bunu da Sedat Ergin’in Hürriyet’te dün ve önceki gün yazdığı iki yazının satır aralarında gördüm.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda

20 Kasım Pazartesi: Dışişleri Bakanı Fidan, çok önemli iki şey söylüyor

Olay, pazartesi günü Bütçe ve Plan Komisyonu’nda başladı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Bakanlığın bütçesini anlatırken çok önemli iki şey söylemiş:  

(*) BİR: Bakan diyor ki, “Avrupa Osman Kavala meselesini hukuk dışına çıkarıp aşırı siyasallaştırdı. Bu durumda bizim tarafımızda da olay siyasallaştı.”

Hemen arkasından diyor ki, “Avrupa bunu yeniden hukuki platforma çekerse, orada konuşabileceğimiz şeyler olabilir.”

Avrupa Birliği ile Türkiye arasında ipleri kopma noktasına getiren bir olayda kapının aralandığını ilk defa görüyorum ve çok olumlu bir gelişmenin ilk adımı olabilir.

Osman Kavala

O cümleyi okuyunca, "Şu zabıtlara bir bakayım" dedim

(*) İKİ: Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, aynı konuşmasında çok önemli bir gelişmenin işaretini veriyor:

“Bakanlık teşkilatında reform yapacağız.”

Bu cümleyi okuyunca, “Şu zabıtlara bir de ben bakayım” dedim.

Okuduğumda bana çok umut veren bir ayrıntıya rastladım. Bugüne kadar pek ortaya çıkmayan bu ayrıntıyı size de aktarayım.

CHP’nin eski büyükelçi temsilcisi söz alınca sürpriz geliyor

Dışişleri Bakanı Fidan, bu konuşmayı yapınca ana muhalefet partisinin komisyondaki üyesi Namık Tan söz almış.

Namık Tan’ı, kariyerinin başında Türkiye’nin Moskova Büyükelçiliği’ndeki görevi sırasında tanımıştım.

Volkan Vural gibi çok yetenekli ve başarılı bir büyükelçinin yanında başlamıştı kariyeri.

Nitekim yükseldi ve Türkiye’nin Washington ve Tel Aviv gibi çok önemli iki merkezinde büyükelçilik yaptı.

Namık Tan

CHP’li üyeden ilk söz: Ne yazık ki Dışişleri devre dışı bırakıldı

Namık Tan, Bakan’ın bu sözlerini duyunca söz alıyor ve beni çok şaşırtan bir “teklif”te bulunuyor.

Bugüne kadar zabıtlarda kalan o bölümü aynen aktarıyorum:

Önce eleştirel bir giriş…

“Yüz elli yılı aşkın geçmişiyle, ülkemizin en köklü bürokratik geleneklerinden birine sahip olan Dışişleri Bakanlığı, AKP hükûmetleri döneminde ne yazık ki sistemli olarak dış politika yapım süreçlerinin dışında bırakıldı; özellikle son on yılda Bakanlığın en üst düzey bilgi ve birikimine sahip kadroları siyasi gerekçelerle geri hizmetlere çekildi, meslek dışı büyükelçi atamalarının sayısı giderek artırıldı.”

Tam “klasik CHP eleştirisi” derken bir isim patlıyor: Muhtar Kent

Tam “tipik mütekait bir eski sefirden, klasik yeni tayinler eleştirisi” derken, sürpriz patlıyor:

“Bu noktada meslek dışı atamaların yanlış olduğunu söylemiyorum; görev yapacağı ülkede belirgin bir ağırlığı olan doğru kişiler meslek dışı büyükelçi olarak atanırlarsa ülkemizin çıkarları açısından elbette çok büyük faydalar da sağlanabilir, sadece küçük temsilciliklere değil, yeter ki o kişiler bu görevi kaldıracak liyakate ve ağırlığa sahip olsun.”

Asıl bomba işte bu girişten sonra geliyor:

“Size, sonuncusu Türkiye Cumhuriyeti Washington Büyükelçiliği olmak üzere 3 ayrı dönemde görev yaptığım Amerika Birleşik Devletleri’nden örnek vermek isterim. Bugün Washington’a meslek dışından birinin, örneğin Muhtar Kent’in tayin edildiğini farz edelim…”

Muhtar Kent

Muhtar Kent…

Coca Cola’nın eski dünya başkanı…

Bir dönem ABD’deki iş ve siyaset dünyasının en etkili isimlerinden biri…

Davos’un Davos olduğu yıllarda oranın starlarında biri…

Şimdi sık sık Ayvalık’ta… Türkiye’nin en güzel zeytin yağlarından birini yapıyor.

Resmen “Muhtar Kent’i Washington Büyükelçisi yapın” diyor

Bu cümleyi hayretler içinde okuyunca devamını da su gibi getirdim:

“Muhtar Kent, Amerika’da zirveye çıkmış bir Türk olarak Avrupa’nın önde gelen devletlerinin büyükelçilerinin dahi istedikleri zaman kolaylıkla ulaşamadıkları Beyaz Saray’a onlardan çok daha rahat ulaşabilecek ağırlığa sahiptir; böylesine istisnai birikime ve ağırlığa sahip bir kişinin Washington Büyükelçiliğimizin görünürlüğünü ve erişim gücünü ne kadar büyük ölçüde artırabileceğini herhâlde takdir edersiniz. Şimdi size sorum şu: Washington’a örneğin Muhtar Kent gibi bir kişinin yerine hangi gerekçeyle eski bir siyasetçiyi atamayı tercih ettiniz? Kişilik özelliklerini hiçbir şekilde sorgulayamayacağım bu siyasetçi yerine Bakanlığınızdaki yetkin meslek memurlarından birini bu göreve getirmeyi hiç düşünmediniz mi?"

Turgut Özal

Turgut Özal’a söylese anında üzerine atlardı

CHP temsilcisi resmen, “Washington’a Muhtar Kent’i getirin, biz de destekleyelim” demeye getiriyor.

Bu teklifi zamanında rahmetli Turgut Özal’a yapsa biri, anında üzerine atılırdı.

Muhtar Kent kabul eder mi bilemem ama en azından bu vizyona sahip olmak çok önemli bir şey olurdu…

İktidar partisi ile ana muhalefet partisi arasında bu tonda yapıcı bir diyaloğa epeydir ilk defa tanık oluyoruz.

48 saat önce uçakta gazetecilere söylenen bu sözün söylendiği günün zamanlamasına da bir bakalım.

18 Kasım günü Almanya dönüşü Cumhurbaşkanı Erdoğan, uçakta gazetecilere “50+1’i konuşalım” diyor.

Tabii anında “MHP’den kurtulmak istiyor” yorumları geliyor. (Böyle bir şeye asla olamaz gözüyle bakıyorum. Erdoğan 2017’den beri Bahçeli sayesinde ayakta duruyor.)

48 saat sonra TBMM çatısı altında bu diyalog yaşanıyor.

Sadece bu da değil…

Namık Tan’ın TBBM Bütçe ve Plan Komisyonu’ndaki “Muhtar Kent” teklifinden 24 saat sonra bu defa Cumhuriyet gazetesinde çok ilginç bir yazı yayınlanıyor.

24 saat sonra Cumhuriyet gazetesinde çıkan bir mülakat

21 Kasım tarihli Cumhuriyet’te Barış Terkoğlu”nun CHP Genel Başkanı’nın Milli Savunma Bakanlığı’ndan sorumlu başkan yardımcısı ile yapılmış bir mülakatI yayınlanıyor.  

Konuşan emekli bir asker…

CHP Milletvekili emekli Tümamiral Yankı Bağcıoğlu…

Ergenekon kumpaslarında yargılanıp hüküm giymiş, bunun FETÖ kumpası olduğu anlaşıldıktan sonra çıkmış bir komutan.

Daha sonra tekrar Türk Silahlı Kuvvetleri’ne dönmüştü.

Öfke dolu olması gereken bir komutan ama o kadar makul bir ifade ile konuşuyor ki…

Yankı Bağcıoğlu (Fotoğraf: Cumhuriyet)

“’Genel Başkan’ımız bize yapıcı olun’ dedi"

Emekli komutan sözüne, “Genel Başkan’ımız yapıcı bir muhalefet izleyeceğimizi söylüyor” diyerek başlıyor.

“Savunma sanayimiz siyaset üstü bir mesele, ülkemizin bekası için çok önemli” diye devam ediyor.

Ve özellikle şu cümleleri:

“Milli Savunma Bakanı Sayın Yaşar Güler benim de geçmişte beraber çalıştığım. Değer verdiğim bir komutanım. O da benim gibi işin siyasetine yeni yeni alışıyor. Kendisinin geçmişte yapılan yanlışları düzelteceğine inancım tam. Eminim önümüzdeki günlerde etkisini hissedeceğiz.”

Yeni bakana yepyeni ve beyaz sayfa açan cümleler bunlar…

Selçuk Bayraktar'ın babasına övgü

Seçim öncesi Kılıçdaroğlu’nun eleştirileri ile gündeme gelen Bayraktar ailesine de önemli bir mesaj var.

İnsansız uçakları üreten Baykar’dan “Milli gururumuz” diye söz ediyor.

“Başta rahmetli Özdemir Bayraktar olmak üzere Bayraktar ailesi bu ülke için çok faydalı şeyler yapmış bir ailedir ve gelecekte de yapacaklarına inanıyorum” diyor.

Bu arada ailenin kurucu babası rahmetli Özdemir Bayraktar’ın FETÖ kumpasında mağdur olmuş askerlere, komutanlara nasıl destek verdiğini, sahip çıktığını anlatıyor.

Selçuk Bayraktar

Selçuk Bayraktar’a küçük bir tavsiye

Ve sonunda oğlu Selçuk Bayraktar’a bir tavsiyede bulunuyor:

“Siyasete, yakıştırılması ya da girmesi onun şahsi tercihidir. Ama siyasette tartışma yaratarak değil, siyaset üstü davranarak hizmetleri ile anılmasını tercih ederim.”

Buradan bir komplo teorisi çıkar mı?

Son dört gündür art arda meydana gelen bu olaylar “Birbiri ile ilgilidir” demek istemiyorum. Öyle bir komplo teorisi de aklımdan geçmiyor.

Ama TBMM’de en azından böyle önyargısız ve yapıcı bir tartışma ortamının oluşması Meclis’in kaybettiği itibarını, etkisizliğini azaltabilecek bir işlev görebilir demek istiyorum.

Bence bunlar “Anayasa’da 50+1” meselesinden çok daha önemli konular.

Dışişleri, İçişleri, Savunma, Maliye gibi bakanlıkların başındaki insanların böyle bir diyalog kapısını açmaları, siyasetin kalitesini yükseltebilir, genellikle kutuplaştırıcı politikalar ve üslupla konuşan liderlerin altında o sürtüşmenin yıkıcı etkilerini azaltan bir hava oluşabilir…

Tabii liderlik kadrolarının o ağır belagat şehvetleri ile partilerdeki bu sağduyulu makul sesleri anında susturmamaları şartıyla…

Doğru, o konuda da çok iyimser değilim…

Dışişleri Bakanlığı'nın 2024 yılı bütçe teklifinin, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşmesi

Zabıtlara giren tuhaf sefaret fısıltıları

CHP’li üye eski büyükelçi Namık Tan, dış temsilciliklerine parti kanalından atanan bazı görevlilerle ilgili şikayetleri de zabıtlara eklemiş.

Alt alta yazınca üzücü bir tablo ortaya çıkıyor:

(*) "Cakarta Büyükelçiliğine atanan eski AKP Milletvekili tarafsız bir bürokrat gibi davranmak yerine, eski seçim bölgesindeki partili arkadaşlarını büyükelçi olarak kullandığı resmî Twitter hesabından kutluyor.

(*) Libya’ya büyükelçi olarak atanan şahsın özgeçmişi ne elçilik sayfasında ne internette ne de herhangi bir yerde mevcut; bu bilgi sanki internetten özellikle sildirilmiş. Yani iktidarınızın Doğu Akdeniz'de stratejik ortaklık planladığı Libya gibi kritik bir ülkeye kamuoyunun hakkında en basit bilgiye bile ulaşamadığı birinin yerleştirilmiş olduğunu anlıyoruz.

(*) Basında Cezayir'e büyükelçi olarak atanan eski Cumhurbaşkanı danışmanının adli sicil kaydında tehdit ve yaralama suçları olduğu iddiası yer alıyor.

(*) Biz bu konuda Sayın Bakan’ımıza bir soru önergesi veriyoruz, âdeta aklımızla alay edilircesine 'Bakanlıktaki atamalar bilmem hangi sayılı kanuna göre yapılmaktadır.' şeklinde bir iki cümleden ibaret bir cevap alıyoruz. Başka Bakanlıkların usulüne hâkim değilim ama soru önergesi gibi bir müesseseye en azından Dışişleri Bakanlığımızın gerekli saygıyı göstermesi gerekiyor. Bunu da Sayın Bakandan hassasiyetle talep ediyoruz.”

Namık Tan haksız mı…