Galiba her şey çok iyi mi olacak? Geliyor mu gerçekten gelmekte olan?

Ertuğrul Özkök

Başında “Galiba” gibi ihtimal ifade eden bir kelime olan cümlenin  “mi” soru eki ile devam etmesi dil kuralları açısından tuhaf görünebilir.
Ama gördüğünüz bu fotoğraf da bu cümle kadar tuhaf…


Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın Kayseri'de CHP ve İYİP il merkezlerini ziyaret etmesini nasıl yorumlamalıyız?
Haberi “Solhaber” sitesinin Twitter hesabında okudum.
Altındaki yorumlar, sitenin takipçilerinin gözünde bu ziyaretin ne anlama geldiğini çok iyi anlatıyordu.

ZİYARET ÜZERİNE 
ÜÇ FARKLI YORUM

Bir yorum şöyleydi:
(*) “Galiba geçiş dönemine hazırlık yapılıyor. Galiba geliyor gelmekte olan…”
Bir başka yorum:
(*) “Yumuşak geçiş işareti…”
Bir ikinci grup yorum tepki biçimindeydi.
Mesela biri şöyleydi:
(*) “Kapısından geçmesine izin vermezdim…”
Bir üçüncü grup yorum vardı ki azınlıkta kalmıştı:
(*) “Hulusi Akar”ı bu davranışından dolayı tebrik ederim. Siyasi nezaket bunu gerektirir.”

BİR LİBERAL ARKADAŞIMIN 
YORUMU İSE ŞUYDU

Demek ki bu ziyaretin sol kesimde bile farklı yorumları var.
Ancak bir arkadaşım sabah bana şu yorumu yazmış:
“Bu ziyaret 1930 seçimleri gibi…”
Yani tek parti döneminin etkili bir kişisinin bir parti merkezini ziyareti gibi…
Benim dikkatimi daha çok fotoğrafın altındaki iki yorum yazısı çekti.

VE ZİYARET HAKKINDA ÇOK 
DİKKAT ÇEKİCİ İKİ SORU

Biri sadece şunu yazmış:
(*) “Allah allah…”
Yani “Nerden çıktı şimdi bu ziyaret” diyor gibi…
Yorum değil bir merak sorusu…
İkincisi ise biraz adım daha ileri giderek benim kafamdaki soruyu sormuş:
(*) “Acaba izin aldı mı?”
Anlamı açık..
“Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan izin aldı mı?” diye soruyor.

ASIL MERAK ETTİĞİM ŞU: MHP GENEL 
MERKEZİNDE HANGİ SORU SORULDU

Şuna eminim.
Bu iki soru MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve çevresinde de sorulmuştur…
Devlet Bahçeli'yi MHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturduğundan beri en yakından takip eden insanlardan biriyim.
Bugüne kadar onun aleyhine tek satır yazı yazmadım.
Çünkü PKK olayının en tehlikeli günlerinde “Kürt meselesini kaşımamak” gibi çok sorumlu bir siyaset izledi.
Çünkü 2001 krizinde, seçimi kaybetme pahasına  gerçekçi bir sıkı para politikasının izlenmesinin altına imzasını attı.
Onu tanıdığım kadarı ile yazıyorum…
Yazdığım son iki merak sorusu Devlet Bahçeli'nin kafasında, küçükten biraz daha büyük bir soru işaretine yol açmıştır.
O şüphe sorusu da şudur:
“Bu ziyaretle ne yapılmak istenmektedir?"

İYİP İL BAŞKANININ SÖZLERİ 
BASİT BİR NEZAKET Mİ?

Bir de İYİP (İyi Parti) Kayseri il başkanını söylediği şu söz dikkati çekiyor:
“Bizlere şeref verdiniz. Ayaklarınıza sağlık…”
Basit bir “Nezaket” ifadesi mi?
Yoksa ondan ileri bir “Memnuniyet” ifadesi mi…
Hatta ileriye yönelik bir ihtimale aralanmış bir kapı mı…
Zaman gösterecek.

TESADÜF: GÜNERİ CIVAOĞLU'NUN 
DÜNKÜ YAZISINDAKİ BİR CÜMLE

Tesadüf, bu ziyaretin yapıldığı günün sabahında Milliyet Gazetesi'nde ilginç bir yazı yayınlandı.
Yazan Türk siyasetinin son 60 yılını çok yakından tanımış ve yaşamış bir gazeteciydi.
Güneri Cıvaoğlu yazmıştı.
1950'li yıllarda bugünküne benzer bir kutuplaşmanın yaşandığı en sert günlerde dönemin Başbakanı Adnan Menderes ile ana muhalefet partisi CHP'nin genel başkanı İsmet İnönü arasında sürpriz bir yakınlaşma yaşanmış.
Menderes İnönü'ye şu haberi göndermiş:
“Kendi vekillerime bile anlatamadığım şeyleri İsmet Paşa'yla görüşebilirim…”

ACABA HULUSİ AKAR DA
AYNI ŞEYİ Mİ HİSSEDİYOR

Şimdi bu ziyarete bakınca ben de şu soruyu soruyorum:
“Acaba Hulusi Akar kendi ittifakının üyelerine bile anlatamadığı bazı şeyleri CHP ve özellikle İYİP üyelerine daha kolay anlatabilir mi?”
Yanlış anlamayın, sağlam bir bilgiye dayalı iddialı bir yargıyı soru haline getirip sormuyorum…
Sadece bir “Hissiyatımı” dile getiriyorum.
Basit bir nezaket ziyaretini amacını çok aşan biçimde yorumluyor olma ihtimalim de kuvvetlidir.
Ama şunu eklemeden de geçemeyeceğim.
Seçim meydanlarında iki sopanın ucuna geçirilmiş seccadelerin propaganda panosu gibi sallandığı günlerde Hulusi Akar'ın iki büyük muhalif partinin il merkezini ziyaret etmek ihtiyacını duyması önemli bir “Hissiyatın” ifadesidir.
Çünkü artık, Erdoğan ve AKP'nin bu seçimi kaybetme ihtimali en az kazanma ihtimali kadar kuvvetlidir.

2017 REFERANDUMUNUN SONUCU 
NEYDİ: 51'E 49 DEĞİL Mİ 

Buradan ilgisiz gibi görünen bir noktaya geleceğim… 
2017 referandumuna…
Bence Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bugün yaşadığı sıkıntıların temeli o referandumda atıldı.
Hem de kendi elleriyle…
Oysa halk bugünlerin işaretini o gün vermişti.
Evet Erdoğan o referandumu yüzde 51'e 49 gibi katıl payı ile kazınmıştı.
Ama o tam bir “Pirus Zaferi” olmuştu.
O geceyi çok iyi hatırlıyorum…

O REFERANDUMUN SABAHI
ŞÜKÜR NAMAZINDA NE OLMUŞTU

(*) BİR: AKP yönetimi referandumu kazandığı haberini, partinin Ankara Çankaya ilçesindeki genel merkezinde açıklamıştı.
Konuştuğu o Çankaya'da “Hayır” oyu çıkmıştı.
(*) İKİ: Biraz sonra Erdoğan bu zaferi Üsküdar'daki evinde yaptığı ilk konuşma ile yorumlamıştı.
Evinin bulunduğu Üsküdar'da “Hayır” oyu çıkmıştı.
(*) ÜÇ: Geceyarısına doğru İstanbul'da karşı taraftaki Huber Köşkü'ne geçmiş ve ikinci konuşmayı orada yapmıştı.
(*) Huber'in bulunduğu Sarıyer ilçesinde “Hayır” oyu çıkmıştı.
(*) DÖRT: Ertesi sabah Eyüp Cami'ne gidip şükür namazını orada kılmıştı.
Eyüp'de “Hayır” oyu çıkmıştı.
(*) BEŞ: AKP ve muhafazakar İslamın kalesi Fatih ilçesi de yüzde 50.2 ile “Hayır" demişti.

BU HARİTAYI ÖNLERİNE ALIP 
BU 4 NOKTAYI DÜŞÜNSELERDİ

Halk daha sonra gelecek “İstanbul, Ankara, Antalya” hezimetlerinin ilk işaretini o Anayasa değişikliğine “Soğuk” ve “Mesafeli” bakışıyla vermişti.
Ayrıca AKP'nin önde gelen bazı isimleri o referandum konusunda kaygılarını dile getirmişti.
Halkın bir bölümünün gözünde de sonuçlar hala şaibeli görünüyordu.
Eğer AKP'nin önde gelenleri o gün “Hayır” haritasını önlerine koyup ciddi bir değerlendirme yapsalardı, bugün Cumhurbaşkanlığı seçiminin en azından birinci turda bitmeme nedenini açıkça görebilirlerdi.
AKP eğitimli ve şehirli seçmeni kaybediyordu.
AKP'nin kalesi Bursa daha o referandumda “Hayır” diyerek neye gittiğini açıkça söylemişti.

GÜÇLENDİRİLMİŞ BAŞKANLIK SİSTEMİ 
SON SEÇİMİNE GİRİYOR

Şurası kesin…Güçlendirilmiş, kontrolsüz şeffaf olmayan, keyfi başkanlık sistemi ne Türkiye'ye, Ne AKP'ye ne de Erdoğan'a yararlı oldu.
Kutuplaşmayı artık düşmanlık haline çevirdi.
Ekonomiyi dibe vurdurdu.
Dış politikayı perişan etti…
Sonunda bir deprem felaketinin ilk 48 saatinde felç etti…
İşte o nedenle Akar'ın belki de basit bir nezaket hissiyatının ifadesi olan bu ziyareti, insanlarda çok farklı yorumlara yol açıyor.
Bu da önümüzdeki seçimde “Galiba her şey daha iyi olacak” umudunun artmasına yol açıyor.
Neticede, seçimin sonucu ne olursa olsun bugünkü haliyle “Külliye yönetiminin” artık devam edemeyeceğinin işaretlerinden sadece biri de bu olabilir….
Ve son bir merak sorusu:
Acaba o referandumda Hulusi Akar ne oy kullanmıştı.
Tahminim “Hayır” demişti…