Dün öğle saatlerinde çok ilginç bir mesaj aldım.
Bir AKP kurucusundan geliyordu.
Bülent Arınç’tan…
Mesaj aynen şöyleydi:
“Ertuğrul Bey inanın çok üzüldüm. Allah rahmet eylesin çizgileri ve espirileri çok güzeldi. Çok zeki bir insandı büyük bir kayıp oldu. Lütfen yakınlarına başsağlığı dileklerimi iletiniz. Size ve eşiniz hanımefendiye selam ve sevgiler.”
Görevimi bu yazı ile yerine getiriyorum.
BÜLENT ARINÇ BU MESAJI
NEDEN BANA YAZDI
Çünkü ona Latif Demirci’nin ölüm haberini ona ben verdim.
O zaman diyeceksiniz ki, “Niye haberi ona verme ihtiyacı duydun?”
Onun da sebebi şu:
Bülent Arınç bir ara siyasete ara verip, evine çekilmişti.
İki yıl sonra yeniden siyasete dönüşünde, onu ziyaret etmiş ve bir süre sohbet etmiştim.
O gün bana şunları söylemişti:
“Bu 2 yıl boyunca çok düşündüm. Bu sürede öfkelerimden arınmaya çalıştım. Eşimin bu konuda bana çok yardımı dokundu. O günlerde şunu anladım ki, özgür bir basın, makul bir muhalefet hepimiz için iyidir. Mesela bu dönemde Latif Demirci’nin karikatürleri beni çok etkiledi. Bizi eleştiriyordu ama muhalefeti de eleştiriyordu. Ahmet Necdet Sezer üzerine yaptığı bir karikatürü hiç unutmadım, saklıyorum.”
BÜLENT BEY BİRLİKTE
LEMAN DERGİSİNE GİDELİM
O günlerde iktidar Leman dergisine ağır biçimde yükleniyordu.
Onun üzerine ben de “Sayın başkan hadi birlikte gidip Leman dergisini ziyaret edelim” dedim.
O da “Çok iyi olur” dedi.
Ne yazık ki o ziyareti gerçekleştiremedik.
Murat Belge ve Ahmet Hakan Hürriyet’te “Latif Demirci’nin yeri doldurulamaz” diye yazmış.
Çok doğru…
Doldurulamaz.
Niye doldurulamayacağını da en güzel anlatan şeylerden biri Bülent Arınç’ın işte bu samimi mesajıdır.
FANİLAYLA TELEVİZYON SEYREDEN
VATANDAŞ HERŞEYİ ANLATIYORDU
Latif Türk medyasının tanıdığı en zarif çizerlerden biriydi.
Sokaktaki Türk vatandaşını, kahvede okey oynayan, otobüslere binen, pazarlarda alışveriş eden, stadyumları dolduran, evinde üstünde fanilasıyla televizyon seyreden insanın gözündeki muzipliği, saflığı, cingözlüğü en iyi anlatan çizerimizdi.
YARATTIĞI PRESS BEY KARAKTERİ
MEDYAYA EN ZARİF ELEŞTİRİYDİ
Hepimizi eleştirirdi.
Bir çok köşeyazarının beni yerden yere vurduğu, hakaret ettiği günlerde, benden esinlenerek “Press Bey” isimli bir köşeyazarı karakteri yaratmıştı.
Elinde pahalı şarapla, tatillerde başında şapkasıyla şezlongda yatan, rock konserlerinde dolaşan, bir karakterdi bu.
İlk defa Türk basının bana göre en büyük yöneticilerinden biri olan Neyyire Özkan’ın hazırladığı “Hürriyet Pazar’da yayınlandı bu karakter.
Neyyire beni çok iyi tanıdığı için bana hiç sormadan yayınladı bu karikatürü.
Gördüğüm an gülmekten yere yıkıldım.
O karakter kitap haline geldi.
Evimde baş ucu kitabımdır.
Bugüne kadar kimse beni bu kadar zarif, bu kadar ince, bu kadar keyifli ti’ye almadı.
Hepimizi yerli yerine oturtan harika çizgilerdi bunlar.
LATİF, TOM MİKS GİBİYDİ
YARALAMADAN VURURDU
Latif büyük bir çizerdi.
İnsan psikolojisini görsel olarak hayal edebilen bir yeteneği vardı.
Elindeki silah nükleer güçteydi.
Ama onu hiçbir zaman öldürücü bir ok veya mermi haline getirmedi.
Yaralamadan vururdu sizi hep.
Tıpkı çocukluğumun masum kahramanı Tom Miks gibi, “Zıp..zıp” diye giden mermileri, karşısındaki insanın elini bile değil, sadece elindeki silahı vurup düşürürdü.
Onun sözlüğünde “Etkisiz hale getirmenin” anlamı buydu.
Yeri doldurulamayacak biricikliği budur işte.
Zarafeti…
İnsancıllığı…
İnsan sevgisi…
O TÜRKİYE’NİN MASUM
YILLARINDAN MİRAS BİR TEKTAŞTI
Onun lügatında nefret yoktu.
Sadece masum itirazlar vardı.
Türkiye’nin masum yıllarından bize miras kalan zarif bir tektaştı Latif…
Yarın cenazesini kaldıracağız.
Onu son bir hatıra ile uğurlamak istiyorum.
BEKİR’İ KAYBETTİĞİMİZ GÜN
BANA ÇİZDİĞİ KARİKATÜR
Bekir Coşkun’u kaybettiğimiz gün onu aradım ve “Latif benim gazetedeki köşem için Bekir’e bir veda karikatürü çizebilir misin?”diye sordum.
Her zamanki gibi “Bir bakayım” dedi.
Yarım saat sonra o efsane veda çizgisi önümdeydi.
Kanatlanıp göklere uçan bir Bekir…
Ve bulutların üzerinde, arşıalada ,onu heyecanla bekleyen sevgili Pako’su…
Çok ağlamıştım o gün…
Şimdi elimde yetenek olsaydı, aynı çizgiyi Latif için çizerdim.
Onu da bir melek gibi kanatlarıyla göklere yükselirken gösterirdim.
Yukarda, bulutların üstünde ise Oğuz abi, Tekin Aral, Bekir Coşkun onu bekliyor olurdu…
Tabii ki, kuyruğunu sevgiyle sallayan heyecanlı Pako da…
Onsuz bu çizgi eksik kalırdı…