Pazar akşamı, benim gibi bir futbol hastası için “Nirvana gecesiydi…”
Düşünebiliyor musunuz?
(*) Saat 18.45…
İngiltere’de FA Cup çeyrek finali var.
Liverpool-Manchester United...
Yani bir nevi Trabzonspor-Fenerbahçe maçı…
İki şehrin rekabeti…
İtalya’da iki şehir prensliğinin savaşı
(*) 22.45’te Inter-Napoli var.
Milan ile Napoli arasındaki ezeli ve ebedi rekabetin gecesi...
Ta İtalyan Birliği'nin kurulmasından ve Risorgimento hareketinden bile önce başlamış bir şehir prenslikleri savaşının mirası…
Amedspor, Ankaragücü’ne kendi sahasında 3 çekiyor
(*) 23’te Atletico Madrid-Barcelona oynayacak.
Merkezi yönetim Madrid’in iki büyük takımında biri, Katalonya’nın Barcelona’sına karşı.
Ligde iddialarını kaybetmişler ama Avrupa Şampiyonlar kupasına katılabilmek için savaş devam ediyor.
(*) Aynı saatlerde Türkiye’de ise Trabzonspor-Fenerbahçe…
İtalya ve İspanya da Akdeniz ülkesi…
Dört takımın seyircisi de ateşli.
Ve Barcelona, Madrid’e hem de kendi sahasında üç çekiyor.
Maç sırasında sahada bir tek yabancı madde yok.
Maç sonunda tek taşkınlık yok.
Kucaklaşıp ayrılıyorlar.
Aynı saatlerde Trabzon Avni Akel’de durum
Aynı saatlerde Trabzon’da maç bitmiş ama olaylar başlamış.
Seyirci sahada.
Futbolcular kendilerini savunmaya çalışıyor.
Her an 20'nci yüzyılda bazı İngiliz maçlarında gördüğümüz bir holigan katliamına dönüşebilir.
Türk futbolunun 17 Mart faciası…
Yani bir facia daha…
İşte o dakikalarda vatandaş olarak haber kanallarına bakıyorum
Bu ülkenin sorumlu bir insanı olarak ne yaparsınız?
Haber kanallarına bakarsınız değil mi…
Bakıyorum…
Hayret bir şey.
Her birinde en az 5 tane konuşan kafa…
Her biri kendine ayrılan kutunun içine kafalarını koymuşlar.
İktidar yanlısı konuşan kafa programlarının tek konusu Gökhan Zan…
Gökhan Zan
İlk facia: Hepsi Gökhan Zan’a kilitlenmiş, ayrılamıyorlar
Belli ki orada bir gedik var ve “Vurun” emri gelmiş.
Seviye…
Seviye serbest. Ağzına ne gelirse…
Hatay’da CHP adayına ne kadar zarar verebilirsen ver.
Atış serbest… Zaviye ve seviye serbest…
Ya muhalefet yanlısı kafa kutuları? Onlar farklı mı?
Onlar öyle de muhalefet yanlısı haber programları farklı mı…
Hayır, onlar da aynı… Siyasete kilitlenmişler. Akılları fikirleri kendi mahallelerinin en fanatiklerinden alkış almak.
Tek fark, onların bazılarında konuşan kafa kutusu bir veya iki fazla.
Onlar da Gökhan Zan’a takmışlar…
Trabzon’daki olay her an toplumsal bir felakete dönüşebilir.
Fenerbahçe takımı soyunma odasında mahsur…
Ama konuşan kafalar Gökhan Zan’dan kopamıyor bir türlü…
(Bir tek Sözcü TV’de orta kare açılmış, bir de yorumcu eklenmiş ve konu Trabzon’a dönmüş.)
TV haber yöneticileri bu faciayı görmüyor mu?
Açıkça adını koyuyorum.
Türk televizyon haberciliği pazar gecesi tam bir 17 Mart faciası yaşadı.
Neden?
Televizyonu yöneten haber yönetmenleri Trabzon’da olup biteni görmüyor mu?
Çoğunu tanıyorum.
Gördüklerinden kendim kadar eminim.
Eminim içlerindeki gazeteci bir an önce Trabzon’a dönmek istiyor.
Ama bir engel var…
Öyleyse? Patrondan emir mi gelmiyor?
İyi de kim mani oluyor?
Kutuların içindeki kafalar mı…
Sanmıyorum, hepsi ücretli konuşmacı…
Neticede paralarını alacaklar.
Öyleyse emir mi gelmiyor?
Belli ki gelmiyor.
Ya patrondan gelmiyor
Ya da patron da emir bekliyor.
Fenerbahçe-Trabzonspor maçı
Ertesi sabah da 18 Mart faciası
Durun, Türk TV haberciliğinin 17 Mart faciası orada bitmiyor.
Ertesi sabah aynı kanallara bakıyorum…
Hayret, bu defa iktidar kanallarında Gökhan Zan olayı yok.
Çünkü gece bir şeyler olmuş.
Birtakım konuşmalar ortaya saçılmış ve olay tam tersine dönmüş.
Yani orada iktidarın yiyeceği bir mama yok artık.
Tam aksine bir an önce unutturmakta yarar var.
Ve belli ki gece beklenen emir gelmiş.
Gökhan Zan’ı unutun…
Dün öğleden sonra bu defa “Gökhan Zan‘ın konuşması AI’la mı (Yapay zeka) yapıldı?” tartışması başladı.
Ama Trabzon olayı Ali Koç’un açıklamaları ile öyle büyüdü ki, Gökhan Zan uzmanı konuşan kafalar, birden futbol uzmanı haline dönüştü.
Böylece iş vuvuzeladan vodvile dönüştü.
17 Mart gecesi sadece Türk futbolunun felaket gecesi değildi
Maalesef…
17 Mart gecesi sadece Türk futbolunun değil, Türk televizyon haberciliğinin de felaket gecesi oldu.
Hem iktidarın hem de muhalefetin…
Konuşan kafa televizyonculuğunun artık dibe vurduğunu, bu tarz yayıncılığın ne iktidara ne de muhalefete hiçbir katkısı, yararı olmadığı çok iyi anlaşıldı o gece.…
Bir tür vuvuzela gürültüsüne dönüşmüş bu ucuz program doldurma merakı artık radikal ve fanatik birtakım kafaları tatmin etmekten başka hiçbir işe yaramıyor.
Üstelik bunları seyirciye “Memleket meselelerini konuşuyoruz” diye yutturmaya kalkmaları da iyice sırıtıyor artık.
Haber kanallarının patronlarına bir cümle
Haber kanallarının patronlarına tavsiyede bulunmak ne işim ne haddim...
Sadece şunu söyleyebilirim.
Gidip bir sorun bağımsız haber sitelerinin yöneticilerine…
İnsanlar ne okuyor, ne dinliyor, ne seyrediyor…
Ve emin olun akıllı insanlar da zaten geceleri orada değil; dizilerde, belgesellerde, Netflix’te, BluTV’de Amazon Prime’da, Disney Plus’ta…
Çünkü ekranları sıradan mahalle siyaseti değil, memleket sosyolojisi yönetiyor.