SORUMLULUK ANLAYIŞIM

Erol Çevikçe

Altı parti genel başkanının yuvarlak masa toplantısı kamuoyunda beklenen yankıyı vermedi. Vermedi çünkü 6’lı Buluşma, iki yıldır özellikle CHP Genel Başkanının AK Saraya karşı kurtuluş formülü haline getirdiği “güçlendirilmiş parlamenter sistem” üzerinde -sohbetten- öte geçmedi.

Kendileri de öyle olduğunu gördükleri için 28 Şubatta yeniden toplanıp “formüllerinin” ayrıntılarını açıklayacaklarını ilan ettiler.

Yazılı sözlü medyada AK Sarayı (partili cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ı) eleştirmenin artık ağır suç durumuna geldiği bir döneme girdiğimizi hiç kimse yadsıyamaz. Yine de, bunu göze alıp, özellikle bir yıldır halkın Aş-İş konusundaki çaresizliğini ve sahipsizliğini yazan-çizen-konuşanların gittikçe arttığı da bir gerçek.

Bir süredir hepimizin sıkça izlediğimiz Güldür Güldür programının geçen haftaki parlamenter sistem skeci medyada olağan üstü ilgi gördü. 

-Çiftçi Bilal ve Eşi: “mazot-gübre-ilaç pahalılığından mahvolduk…

-Muhalif MV: “ortaklarımızla her hafta toplanıyoruz çaremiz hazır…

-Ç. Bilal: “neymiş gösterin de sevinelim…

-Muh. MV: “işte…

-Ç. Bilal: “Ne bu len… 

-Ç. Bilal’in. Eşi: “neymiş o kağıt…

-Ç. Bilal “Palimenter Sistem yazmış, etrafına da çiçek dikmiş...

Skeçteki bu 7 cümlenin özü şu; Aş ve İş derdindeki halkımız muhalefetten zamanı belli, aklına yatan somut çözümleri görmek ve inanmak istiyor, AMMA…

Bunun için millet ittifakının kurucu büyük partileri CHP ve İYİ Parti Genel Başkanlarının şu olasılıkları masaya koyup, ona göre plan ve program yapmaları gerekir;

-AKP ve MHP’nin aylardır olağanüstü dikkatle üzerinde çalıştıkları ve Mayıs sonundan önce meclise getirecekleri seçim ve partiler yasası nasıl bir seçim hukuku ve uygulaması getirecektir?  

-Partiler ittifakına dayalı (son uygulanan) seçim sistemi kalkarsa, nasıl bir karşı plan ve strateji hazırlığı yapılmalıdır?

-Getirecekleri baraj oranına göre (MHP’nin son oy tahminine bağlı olacağı anlaşılan) seçime birlikte girilecek partilerle nasıl bir anlaşama ya da ayrışma durumu olacaktır?

-HDP’nin kapatılıp kapatılmayacağı yani seçime girmesi ya da girememesi (AK Sarayın el altından yürüdüğü dillendirilen yeni çözüm sürecine bağlı olarak alacağı konum) seçim sonuçlarını ne ölçüde ve nasıl etkiler?

-Bu olasılık ışığında, -baraj, parti ya da bağımsız seçim yasağı ve bilinen adların yasaklanması, yeni bir parti- gibi değişecek seçim hukukunun da HDP’nin ya da HDP’lilerin tarafını nasıl etkileyeceği ile ilgili bilgilenme, doğrudan ya da dolaylı iletişim ve değerlendirme yapmak gerekmez mi?

-Buna bağlı olarak, İYİ Partinin olumsuz tavrına göre CHP, HDP’yi yok sayan görüntüsünü sürdürüp sürdüremeyeceği; böyle giderse ortaya çıkacak sonuçların neler olabileceğinin tartışılması çok önemli değil mi?

-İttifak sistemi devam ederse, son ortak anketlerde, yuvarlak masaya katılan CHP ve İYİ Parti dışındaki dört partinin de oy oranlarının Türkiye Değişim Partisi ve Memleket Partisinden daha düşük olduğu halde, onların dışlanmalarının akla yatkın bir gerekçesi olabilir mi?

-Ve son, medyanın günlük magazin konusu haline gelen ortak adayın ya da gelişmelere göre her partinin kendi adayının kim olacağı sorusunun yanıtı, ancak bütün bu olasılıkların sonucuna bağlı değil mi? 

Akıldan hiç çıkarılmaması zorunlu bir belgesel gerçek; 1950’den beri ortalama seçmen kitlesinin, sandığa giderken, Aş ve İş dışında (siyasi sistem-demokratik haklar-gelişmiş ülkelerdekine benzer ağırlıkta kurumların özerkliği-tarafsızlığı ve örgütlenme, sivilleşme) gibi yapısal eksiklik ve olumsuzluklara bakarak oy kullandığı hiçbir seçim sonucunda görülmemiştir.

Bu yazıyı, özellikle CHP Üst Yönetimine bunları anımsatacak kadar sorumluluğum olduğuna inandığım için yazdım ve paylaştım.