Nasihat edenlere nasihatımdır

Erol Çevikçe

Ana Muhalefet kendi içinde tartışıp dursun AK Saray, Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet (Tek Adamlık) sisteminin temelini güçlendirmek için zamanın ve ortamın uygun olduğuna karar vermiş durumda.

Yeni Anayasa diyerek, patiler ve seçim yasasını değiştirerek Tek Adamlığını sürdürmek istiyor.

Bunu yaparken de, halkın gerçek gündemini kendi belirlemek için toplumun en çok yılgın olduğu “gerginliği ve şiddeti” tırmandırıyor.

Böylelerinin pahalılık, işsizlik ve salgın karşısında çaresiz ve sahipsiz kalan kitlenin karmakarışık olmuş kafasını tümüyle karartmak için neler yaptıklarını yakın tarihi iki satır okuyanlar iyi bilir.

Acı gerçek o ki, kitle böyle ortamlarda hukuk dışı uygulamalara ve devlet adına şiddet kullanımına seyirci kalmış hatta korkuyla alkışlamıştır.

Oy hesabı yapan çirkin politikacı da, kitlenin bu bencil damarını hep kullanmıştır.

Bizde de, ekonomik bunalım ve salgınla ilgili muhalefetin somut eleştirilerine karşı (diğerlerini ayırarak) sadece ve doğrudan Genel Başkanını, kışkırtıcı ve terörist gruplarla birlikte olmakla suçlarken, CHP üzerinde yaratacağı “kitlesel tepkinin” hesabı içindeler.

“Demokrasi sadece sandıktır”* anlayışındakiler (R.T.E. ve D.B.) hafta sonu anayasayı yenilemekteki niyetlerini açıkça dile getirdiler:

1- partiler yasasını değiştirerek seçime girecek partileri ve hatta usul ve şekil gerekçeleriyle listelere müdahale ile bazı parti adaylarını kendileri belirleyecekler. Bu konuda, YSK’nın ilan ettiği partilerden başkasının seçime girmesini engelleyecekler.

Üst kadrolarının tamamını tasfiye ettiklerine göre kapatmasalar da, aday listelerini tarayarak, 12 Eylül darbesinden sonra başta Erdal İnönü olmak üzere Sosyal Demokrasi Partisinin (SODEP) adaylarını silerek seçime giremez duruma getirdikleri gibi, HDP’yi meclise giremez duruma sokacaklar.

2- seçim yasasında yapılacak değişikle, yüzde 51 korkusuyla “ittifak sistemini” kaldıracaklar. Seçim barajını öyle değiştirecekler ki, kendi başına seçime girmeyi göze alamayan partinin adayları ancak barajı geçebilecek bir partinin listesinden seçilebilecek.

O durumda, seçim öncesi kamuoyunda barajı geçemeyeceği görülen partiler, sözde siyasi ilke, amaç ve hedeflerine benzer, gerçekte merkez sağda bir büyük partinin listesi için pazarlığa razı olacaklar.

                                                                    xxx

1973’den beri partileri, kadrolarını ve aralarındaki birliktelik ya da koalisyon ilişkilerini ve listelerde yer alma konularını yaşayarak görmüş bir siyasetçi olarak bu saptamalarımı somutlaştırmak istiyorum;

Ak Saray önce, başta İYİ Parti olmak üzere muhalefetin ortak isteği olan “güçlendirilmiş parlamenter sistem” konusunu (sorununu), kendi hesabına uygun bir şekilde halledecek (uzlaşarak çözecek).

Parlamentonun güvenoyuna dayalı bir hükümet şekli olan bu sistemin özü, hükmet kuracak sayıyı bulan parti ya da partilerin çıkaracağı bir Başbakanın kuracağı Bakanlar Kurulunun devleti yönetmesidir.

Zaten, Ak Saray da bu günkü hükümet sisteminden rahat değil. Onun için önemli olan “Partili Cumhurbaşkanı” kalmasıdır. Ve ilk seçimden AKP’nin birinci parti ve Başbakanın kendi partisinden olmasıdır. (Şimdiden gözüken de bu, en yüksek olasılıktır)

Bu günden “başbakanlık” için en yakın aday da, diğer merkez sağ partilerin de razı olacağı B. A. Yıldırım ya da benzeri bir milletvekilidir. Nasıl olsa kurulacak Bakanlar Kurulunu sonuçta AK Saray onaylayacaktır.

Hükümet (Bakanlar Kurulu) kararnamelerini de yine O imzalayacaktır. Yeter ki, AK Saray için bu gün anayasa da çok geniş olan yargı, bilim kurumları, merkez bankası ve özerk kurumların üst yöneticilerinin atanması elinde kalsın.

Bu ayrıntıyı sadeleştirirsek, AKP Genel Başkanı kaldıkça AK Saray (Tek Adam) için “parlamenter hükümet sistemi” ile “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” arasında hiçbir fark olmayacaktır.

Hani bir önceki anayasaya göre “cumhurbaşkanı olarak tarafsız ve bağımsız olacağı” için yemin ettiği halde, uygulamada tek başına ve tek elden kararlar almasını eleştirilerine karşılık, “Beni anayasaya değil, anayasayı Bana uyduracaksınız” demişti ya…

Bu gün AK Saraya “güçlendirilmiş parlamenter sistemi” NASİHAT EDENLERE benimde bir NASİHATIM var:  “Bin nasihatten bir musibet yeğdir” derler ama ben, elli yıldır Tek Adamların “Bir musibetinden bile, bin nasihatle vaz geçtiğine” hiç tanık olmadım.

(*) Gezi olaylarında polisin orantısız güç kullandığını eleştiren zamanın Cumhurbaşkanı A. Gülün, “demokrasi sadece sandık değildir” sözüne karşılık Başbakan R.T. Erdoğan “evet demokrasi sadece sandıktır” demişti.