AK Sarayın (AKP’li Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’ın) ittifak ortağı MHP (D. Bahçeli) ile pazarladığı, “Öcalan çağrısının) amacı açıkça anlaşıldı; Devletin başını bırakmamak hesabı ile yapmak istedikleri Anayasa düzenlemesi için TBMM’de yeter sandalyeye ulaşmak.
CHP‘yi yola getiremeyince DEM’i kullanmaya karar verdiler. Önce kolaylarına geldiğinden, zaafları olan İmralı’yı denediler. O da toplumdan tepki görünce, DEM’i zor kullanarak sonuç almaya koyuldular.
CHP’li Esenyurt Belediye başkanı ile daha baştan hem seçmenin hem de CHP-İYİ Partinin ne yapabileceğinin nabzına baktılar.
R. T. Erdoğan’ın ilk günlerinden en iyi bildiği strateji, halkın birincil sorunu Aş-İş gündemini değiştirmekti. Üstelik 2023’den bu yana “Ben ekonomistim” diyerek Çarşı-Pazar-Ev ekonomisinin ipini elinde tümüyle kaçırdığı için, bu anayasa düzenlemesini yapmanın alt koşulu gündemi saptırmaktı.
Öylece kayyım konusu, hem kamuoyunun hem de muhalefetin birincil uğraşısı oldu.
Öyle gözüküyor ki, sıradan seçmenin tepkisine göre, yaygınlaştırma hesabını yaptılar. Ta ki, ya DEM’i yola getirene kadar. Gerekirse HDP’yi kapatma davasını hızlandırmak ve Dem grubunu TBMM’den tasfiye etmek te masalarında olabilir?
Adı ve hukuki yapısı ne olursa olsun 2002’den beri laik demokratik Türkiye Cumhuriyetinin iktidarında AKP, ana muhalefetinde de CHP var. Daha açıkçası ülkede fiilen, ittifak (koalisyon) ayrışmasıyla iki partili bir politik yaşam sürgit durum aldı. Bizim(!) gibi de olsa demokratik ülkelerde artık seçmenin gözünde (seçeneklerinde), 1980 öncesi olduğu gibi partiler değil, liderlerin olduğu bir gerçek. Sağ-sol, muhafazakâr-liberal, merkez-ortanın solu vb. amaç-ilke-hedefler rekabetinin yerini liderler çekişmesi almış durumda.
Var olagelen seçim ve partiler yasası geçerli oldukça halkın önünde ülke sorunlarını çözüm için değil, kişisel çekişmeyi sürdüren iki politikacı artık hep olacak; Recep Tayyip Erdoğan-Özgür Özel gibi. Oysa halkın (ülkenin) kalıcı hale gelen gerçek sorunları hiç değişmedi; İşsizlik ve pahalılık.
Gelir dağılımında uçurum çok daha derinleşti. Türkiye İstatistik Kurumunun son gelir dağılımı araştırmasına göre, nüfusun en düşük gelir düzeyindeki ilk yüzde 20’sinin, milli gelirden aldığı pay yüzde 5’e düşmüş. En zenginler grubu yüzde 20’nin aldığı pay ise yüzde 45. Yani en yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki gelir farkı, artarak 9 kata çıkmış. Yine aynı araştırmanın verilerinden, nüfusun yüzde 20’si yoksulluk sınırında, yüzde 5 nüfus açlık sınırının altında. Orta ve alt gelir grubundaki çalışma ve geçinme koşulları sonucu hane gelirleri tükenmiş, borçla geçinmek zorunda kalan milyonlarca insan öz güvenini ve sağlığını yitirmiş, bunalıma girmiş durumda.
Ülke çıkarları değil, duygusal gerekçelerle yürütülen dış politika, ülkeyi yalnız ve güvenilmez bir konumla karşı karşıya bırakmış. ABD ile Rusya’yı ve hem de Sünni Arap dünyasını aynı zamanda idare etmenin sonucunda, ülkenin dış ilişkileri çıkmaza girmiş durumda.
İktidarı asla bırakmamak için kişisel güçlü lider olmak içgüdüsü ile dış politika içeride imaj yaratma sevdasıyla kullanıldığını, sıradan yurttaşlar bile artık görüp anlar oldu.
Temel hedefi laik demokratik cumhuriyetle hesaplaşma olan bir siyasi hareketin başında olanların bütün program, strateji ve taktiklerinin ‘çağdaş uygarlaşmayı ret’ olursa, halkın, ülkenin durumu tartışılmayacak bir gerçektir. Aklın değil, saplantıların, önyargıların ve tahrif edilen ‘Nas’ların baskısı, politikacıyı aşar ve halkın üstüne çöker
Gerçek o ki başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Cumhuriyetin kurucu kuşağının, aydınlanma ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma amacıyla devrim niteliğindeki köklü yeniliklerini ve değişimlerini ret ve inkâr anlayışı, son Anıt Kabir manzaraları belgeledi ki yoğun bir halk tepkisini tırmandırmış.
21 Kasım 1938’de Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün Laik Demokratik Türkiye Cumhuriyetine akıldan ve yürekten bağlı kuşakların unutmadığı ve asla unutmayacağı şu andı hep başköşemdedir: ‘Devletimizin banisi ve milletimizin fedakâr sadık hadimi, insanlık idealinin aşık ve mümtaz siması, eşsiz kahraman Atatürk, vatan sana minnettardır.’
Bu gün bu sözün günlüğü, “Eşsiz Kahraman ATATÜRK, Türk Halkı sana daima minnettar olacaktır. Onun için yazımın başlığına, “Halk Asla Boyun Eğmez” koydum.