GÖREV CHP’NİN OMUZLARINDA

Erol Çevikçe

14 Mart 2008'de, Anayasa Mahkemesinin 6 Üyesi AK Parti'nin "laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği" gerekçesiyle, partinin kapatılması yönünde oy verdiği halde, 5 üye karşı çıktığı için kapatılamadı. Çünkü 1 Üyenin çekimser kalması yüzünden kapatma kararında aranan 2 fark üstünlük sağlanamamıştı.

R. T. Erdoğan, partisi kapanmaktan ve kendisi 5 yıl siyasetten yasaklanmaktan kıl payı kurtulana dek, Türkiye’de politika aş-iş yani ekonomik ve sosyal sorunlar üzerinden yapılırdı.

31 Mart 2024 seçiminde halk (seçmen) Partili Cumhurbaşkanı (Tek Adam) R. T. Erdoğan’ın 21 yıldır tırmandırdığı terör, din, ırk ve mezhep ayrışımını kışkırtan gündemine  “dur artık” dedi.

Durdu mu? Hayır, “yumuşama” lafı üzerinden başlattığı algı programı ile zaman kazanmaya çalışıyor. Yükünü, yaşam pahasına sokaklara dökülen emekçilerin ve sabit gelirlilerin üstüne yıktığı “tasarruf uygulaması” bile bu asimetrik enflasyon savaşının yalan tablosudur. 

Üstelik AKP Gen Bşk. Erdoğan CHP’yi ziyarette Gen. Bşk. Özel’den Tasarruf programının yürütücüsü Maliye ve Hazine Bakanı M. Şimşek ile ortak çalışmak için CHP’li bir grubun katılmasını da rica(!) etmiş.

Yani 31 Martta, halk (seçmenin) AK Saraya “git artık” derken asıl sebebi olan aş-iş derdinin çözüm sorumluluğuna CHP’yi de katmak istiyor. 

Bu algıların geniş magazin yorumu ise “AKP-CHP ittifakı” oluverdi. Daha önceki erken seçimlerde olduğu gibi devletin üst düzeyde ortağı olan MHP Gen. Bşk. Bahçeli durur mu, bir zamandır arabesk şiirle sitem ettiği Cumhur Reisine “cumhur ittifakını bozsan da ölene kadar mecliste emrinde olmaya devam edeceğim”, dedi ve topu Tayyip Reise attı.  O da, saat farkıyla “cumhur ittifakı her zamankinden daha güçlü olarak yoluna devam edecek” diyerek, ziyaretlerin gerçek nedenini açığa vurdu. 

Bütün bu gidişler-gelişler, karşılıklı sözler, özellikle CHP’yi 2015 seçiminde olduğu gibi istikşafi* görüşmelerle oyalamak. Öylece, halkın 31 Martta sandıkta verdiği karar, ortada sahipsiz kaldı. 

Evet, CHP’nin görevinin ağırlığı gittikçe artıyor. Diğer partilerin de katkısı vardı ama sandık sonuçlarından halkın (seçmenin) kararının (Tek Adam sisteminin değiştirilmesi ve iktidarın Tek Adamın elinden alınmasının) asıl muhatabı, birinci parti olan CHP’dir.

Erken seçim mi olur, TBMM’deki çoğunluğu yanına almak mı olur. Ne yapıp, yapıp bir yolunu bulmak için önderlik etmek görevi, CHP’nin omuzlarındadır.

 (*) İstikşafi; Araştırmayla ilgili (TDK)