Dileriz, KARANLIĞIN Sonu AYDINLIKTIR

Erol Çevikçe

1958 Devalüasyonundan beri, AK Saray hükümetinin son açıkladığı “tasarruf paketine” kadar, D. Planlamacı, MV ve Bakan olarak yaşanan bütün krizleri, gören bilenlerdenim.

Diyebilirim ki, en şiddetlisi olan ve son bir yıldır karşı karşıya kalınan “enflasyon” (aşırı ve sürekli pahalılık), 1960 Devriminden* -İhtilalinden- 31 Mart 2024 seçimine değin olan, askerî ve sivil darbelerin, asıl ve gerçek nedenidir.

Yine altını çizmem gerekir: 12 Mart 1971 dolaylı darbe sonrası olan krizlerin bir ortak özelliği de, iç ve dış açık dolaysıyla döviz darboğazı ve Türk Parası değerinde, önlenemez hızlı düşüş gerçeğidir.

Yeni ve denenmemiş olan AKP, 2000 krizinin halktaki tepkisinin sonucu 2002 seçiminde tek başına iktidarı ele geçirdi. Ve devamında, başta ABD, AB ve küresel sermaye ve işbirlikçilerinin desteği ile 2007 seçimine değin iktidara yerleşti.

AKP iktidarı (R. T. E.) 2008 uluslararası mali (finans) krizinde “teğet geçti” diyerek halkın asıl derdinin Aş-İş olduğunu bilinçli olarak yadsıdı ve ezberindeki yola devam etti.

2009’dan bu yana da tek hedefİ, laik demokratik sosyal hukuk toplumunu (devletini), “hilafet-tarikat-vakıf-medrese” Cemaati (Ümmeti) yapmak.

2019 salgınıyla bu çıkmaz yolun sonuna geldiğinde de AK Saray, saplantılarından vaz geçmek yerine “ben iktisatçıyım”, “faiz sebep değil sonuçtur”, “asıl olan Nastır” diyerek, Merkez Bankasının ve Hazinenin kasalarını boşalttı.

MHP’nin (Devlet Bahçeli’nin) -devletin güç odaklarına ortak olma karşılığında- verdiği destekle de, “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet (Tek Adamlık) sistemini” asla bırakmamak hırs ve kararlığı ile 31 Mart 2024 yerel seçimine kadar geldiler.

Ve vazgeçilmezliğine güvenerek, AKP Genel Başkanı Erdoğan, başta İstanbul olmak üzere yerel seçimi kendisi için adeta bir halk oylamasına dönüştürdü ve bütün devlet ve sivil güçlerini seferber etti.

Orantısız propaganda gücüne karşın, Aş- İş ve Adalet derdinden dayanma gücü tükenen halk (seçmen), 2023 Mayıs seçiminde alamadığı hesabını 31 Mart 2024 yerel seçiminde aldı. 22 yıl “demokrasi sadece sandıktır” diyerek, laik demokratik cumhuriyetin yerine dini cumhuriyeti getirmek için kullandığı sandıkta halka (seçmene) yenildi.

Yenildi ama artık, politika oyunlarındaki en gözü kara usta olduğunu görmek ve göstermek aşamasına gelmişti. Hesabı olağanüstü ağır olan omuzlarındaki 22 yılık sorumluluktan (Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin -Tek Adamlığın- bedelini ödemekten) kurtulma planları (hesapları) yapmak için hiç zaman yitirmedi.

Planın (hesabın) ilk adımı, yıllardır ülkenin, halkın gerçek gündemini (Aş-İş-Adalet) değiştirmek için tırmandırdığı gerginlik ve çatışma ortamını yumuşatacağı (normalleştireceği) algısı yaratmak oldu.

Acemiliğini henüz üstünden atamamış CHP Genel Başkanını Üst Koltuğunda (oturağında) kabul etmek ve dinlemek lütfunu(!), yandaş medya halka yedirmeye çalışadursun, Ankara’nın üzerine de 2015 sonrası gibi ağır bir hava çöktü. 

Yumuşama (normalleşme) yutturmacası kısa sürdü. Emniyetle organize suç örgütleri arasında patlak veren karanlık hesaplaşma. Teröristlerle Oslo’da başlayan İmralı pazarlıklarında eşit taraf (ortak) aldığı sandıktan çıkmış meclisteki bir partiyi (liderini hapis tutarak), demokrasi dışına itmesi. Tasarruf paketi adı altında halkın emeğinin gasp edilişi. Türkiye yüz yılı maarif modeli diyerek, laik çağdaş, bilimsel (gerçeği soran-sorgulayan) ve çözümlemeli eğitimi yok etme girişimi…

İki ay geçmedi değişen bir şey yok; Geleceği gözüken daha karanlık fırtınalarla bu ağır hava Ankara’dan ülke sathına yeniden ve hızla yayıldı. AK Saray sanmasın ki, bu eski plan “gerginlik-muhalefetle çatışma-korkuyu yayma ve öylece halkın gerçek gündemini (Aş-İş-Adalet) karartma” 2028 kadar sürer gider.

Asla gitmez. Halk (Seçmen) İzmir’den Ankara’ya kadar son iki seçimde verdiği dersi, Kayseri’den Van’a her yerde, er ya da zamanında yapılacak demokratik ve adaletli bir seçimde de yine vereceğini, meydanlarda haykırarak şimdiden gösteriyor.

(*) 27 Mayıs 1960’da, öncülüğünü gençliğin yaptığı kalkışma, tam anlamıyla bir “devrimdir (ihtilaldir)”. Çünkü cumhuriyetin laik demokratik yasal ve etik ilke ve hedeflerini bütünüyle çiğneyen bir iktidara karşı yapılmıştır. Bir yıl sonra halkın yüzde 98 oyu ile kabul edilen 1961 Anayasası insan hakları, emeğin üstünlüğü, örgütlenme özgürlüğü ve laik demokratik hukuk devletinin bütün kural ve kurumlarıyla yaşama geçtiği çağdaş uygar sivil bir ülke olma yoluna girilmiştir. Oysa 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997, 15 Temmuz 2016  kalkışmaları ve 2007’den bu güne kadar tırmanan partizan karşı eylemler ise, laik demokratik sosyal hukuk devletine karşı yapılmış askerî ve sivil darbelerdir.