İlk kez kurultayda seçimle değişen “Genel Başkanlık”, CHP ve hatta seçmen tabanında görünür bir rahatlama yarattı. Zaman ilerledikçe İstanbul Belediye Başkanının gölgesindeki bu “isim listesi değişikliğinin”, gerçek mi yoksa sözde mi kalacağını göreceğiz.
Değişim sözünde kendisini sorumlu ve yetkili görenlere yardımcı olmak dileğiyle çok önemli bulduğum bir bilimsel saptamayı paylaşmak istedim;
Asıl konuya, Atatürk’ün çok bilinmeyen bir sözüyle girmem anlamlı olacaktır; “Devrimin hedefini kavramış olanların, daima onu korumaya güçleri yetecektir”. Kimin işaret edildiğinden çok daha önemli olan devrimden ne anladığımızdır. İkincisi de, hedefi doğru anladıysak, gücümüzü o yönde kullanabilme cesaretimiz ve kararlılığımızın var olup olmadığıdır.
Önyargısız ve bilinçle bakıldığında, Atatürk’ün Anadolu devriminin hedefinin, “ulusun yaşamının çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması” olduğunu hiç kimse yadsıyamaz. Bu hedefi, dünyanın bilim kurumları sıralamasında ilk beşte her zaman yer alan Princeton Üniversitesi (Erdal İnönü de orada okumuştur) öğretim üyelerinden ve bence Atatürk’ü en doru anlayanlardan tarihçi Prof. Hat W. Lor*, bir konferansında şöyle yorumlar;
“Atatürk günümüzde yaşıyor olsa idi, ülkesinin modernleşme (çağdaşlaşma) hedefini gerçekleştirme yolunda attığı dev adımlardan son derece gurur duyacağından, en ufak bir şüphe dahi olamaz. Atatürk’ün beni her zaman hayran bıraktıran taraf, uzun vadeye odaklanabilme yeteneği ve daha önemsiz meseleler yüzünden konudan sapmaması, idi”.
“Atatürk günümüzde yaşıyor olsa idi, kurmuş olduğu ülkeyi hali hazırda idare edenler kadar olmasa da, mirasını koruduğunu iddia eden çoklarının da, hayal kırıklığı içinde olacağına, yürekten inanıyorum. Her şeyden evvel, ölümünden bunca yıl sonra dahi, hayatta iken çözmeye çalıştığı iki meselenin, yani, ‘Türkiye’nin toprak bütünlüğünün ihlal edilemez oluşu ve dinin devletteki rolünün’ hâlâ Türkiye’nin sorunlar gündeminin en üst sıralarında yer alıyor olmasından derin kaygı duyardı. Mustafa Kemal için din, siyasi hesaplar uğruna kullanılmayacak, çok özel ve çok ulvi bir inanç idi.”
“Mustafa Kemal günümüzde yaşıyor olsaydı, her fırsatta, yurttaşlarına, birbirlerinin görüşlerine saygı duymaları gerektiğini hatırlatmanın yanı sıra, 21. yüzyıl sorunlarına, 1920’lerin, 1930’ların ve hatta 20. yüzyılın ikinci yarısının koşullarına uyacak şekilde tasarlanmaya, çözümlere geri dönmek suretiyle çözüm bulamayacakları gerçeğini kabul etmeleri gerektiğini de hatırlatırdı. Değişen zamanlara ve değişen koşullara uyum sağlama yeteneği, Mustafa
Kemal’in gerçek dehası idi. Mustafa Kemal Atatürk’ün hiç yapmadığı bir şey varsa o da, bugünün ve yarının pahasına, geçmişe saplanıp kalmaktı. Atatürk günümüzde yaşıyor olsaydı, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı sorunlar için 21. yüzyıl çözümleri arıyor olurdu.”
“Keza, Müslümanlık konusunda edilen ortak bir sadakat yemininin Orta Doğu’da oynanabilecek makul bir koz olduğunu düşünecek kadar, günümüzdeki Türk siyasetçilerinin bir kısmının göründüğü gibi saf(!) da olmazdı”.
Ben bu özeti, kendisini Atatürk’ün “Devrimin Hedefini” kavramış olanlardan sayanların beş-on kez okumalarını öğütlüyorum. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk’ü anlamazsanız, binlerce kez yineleseniz de sözde kalır.
Yetmez, özümsemek ve gereğini yapmak için özveride bulunmak gerekir. Biliyorum ki, ezberine uymayanların bunu yapması kolay değildir. Ancak özgüveni olanlar zorlanmayacaktır. Çünkü yalnız değiller, sorumluluk alabilenler, başarmak için inançlı ve örgütlü olmak gerektiğini iyi bilirler. Elbette 21. yüzyılda bu örgütlülüğün, “halka rağmen, halk için” değil, “halkla birlikte, halk için” olması konusunda da, kimsenin en küçük bir kuşku duymaması gerekir.
(*) Hat W. Lor, Osmanlı tarihçisi, akademisyen. Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye tarihi hakkında kitaplar yazmıştır. Ermeni Soykırımının yapıldığını kabul etmez.