14 Mayıs 2023 seçimi, Laik demokratik cumhuriyetimize kastedenlerle sandıkta hesaplaşılacak son fırsattı.
Aslında 2015 seçimlerinde CHP’nin eline bu fırsat geçmişti ama CHP Genel Başkanı sonucu doğru okuduğu halde gereğini yapamadı. İlk saat ve günler, üçlü (CHP-MHP-HDP) olmayacak koalisyon muhabbetiyle(?) geçti.
CHP’nin 19 ilke ve 10 bakanlık koşuluyla, o zamanki AKP Genel Başkanı bu günün 6’lı masanın önemli(!) bacaklarından biri olan Ahmet Davutoğlu ile 45 gün süren -istikşafî- görüşmeler AK Sarayın planladığı gibi olumsuz bitti. Ve 1 Kasım 2015’de yinelenen seçim ile Tek Adam R.T. Erdoğan, sarayına yerleşmiş oldu.
2018 seçiminde, CHP’nin özellikle Genel Başkanınca bir anlamda özverili bir anlamda gerçekçi yorumuna dayalı merkez sağa açılım(?) politikası gereği, üç partili (CHP-İYİP-SP) “millet ittifakı” evresi başladı.
Uzun pazarlıklara karşın, İYİP Genel Başkanı Akşener, “Ben önceden ilan ettim” diyerek Cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçmedi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu kendisi aday olmadı ve Yalova MV Muharrem İnceyi İttifakın adayı yaptı.
İnce seçimi kazanamadı ama kamuoyunda “başarılı bir kampanya” götürdüğü konusunda genel bir gözlem oluştu. (14 Mayıs 2023 seçimindeki adaylıktaki inadı, o seçimde gördüğü takdiri abartmış olmasına dayanır)
Özellikle demokrasiye karşı işlediği büyük ihanetinden daha çok, son iki yıldır halkın Aş-İş derdine karşı yaptığı (aldığı) önlem ve kararlar sonucu, Partili Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın -2023’te sandıktan çıkamayacağı- iç ve dış kamuoyunda manşetleri kapladı.
Yarım yüz yıl öncesinde anket ve seçim tahmin araştırmalarının içinde olan birisi olarak, rakamlara da yansıyan bu durum, yakın çevresinin kendi geleceklerini de ilgilendirdiği için CHP Genel Başkanının aday olmasını nerde ise zorunlu duruma getirdi.
Millet İttifakının, İYİP dışından genişlemesinin yani 6’lı Masaya dönüşmesinin (diğer 4 partinin oy tabanının kayda değer olmamasına karşın aday belirleme dahil her konuda eşit söz sahibi kabul edilmesinin), CHP Genel Başkanının “adaylığını” sağlamak için olduğu, tahminlerden çıktı ve gerçek oldu.
Çünkü İYİP Genel Başkanı Akşener, “kazanamazsınız” dediğinde, “öyleyse Siz Masadan kalkın” denecek noktaya gelinmiş idi.
O güne kadar dışarda hep söylediği halde son anda o çıkışının faturası Akşener’e kesildi. Durumu kurtarmak için başvurulan İmamoğlu-Yavaş formülü, Partili Cumhurbaşkanı Tek Adamdan kurtulmak isteyen yarı nüfus halk için adeta bir umut rüzgârı oldu.
Yine de, bütün bu yılların gidişatının-gelişinin sonunda, “sandıktan çıkmayacak ama 21 yıllık bilinen R.T. Erdoğan, demokratik bir kabul gösterir mi?” sorusu, aydın yurtseverler için kaygı konusu oldu.
Öte yandan, aritmetik açıdan yaklaşan ilkesizler, 6’lı Masayı o denli abarttılar ki, geçmişi daha güvenilir araştırmaların, “Cumhurbaşkanlığında iki taraf kafa-kafaya, mecliste ise Cumhur İttifakı çoğunluğu alabilir” tahminini ciddiye alanları “korkaklıkla” yargıladılar.
CHP Genel Başkanının 14 Mayıs sandıklarında aldığı oydaki en büyük katkının HDP seçmeninden geldiği, özellikle 6’lı Masanın küçük 4 ayağının 40’a yakın milletvekili kontenjanına karşın kayda değer katkısı olmadığı gerçeğini kimse yadsıyamaz.
Oysa CHP Genel Başkanı kendisi için anahtar partinin HDP olduğunu başından beri görüyordu. Ancak AKP Genel Başkanı R.T. Erdoğan, Oslo’dan başlayarak ayrılıkçılarla pazarlıklarına karşın, seçmen indinde karalamak için CHP’yi (K.Kılıçdaroğlu’nu) “ayrılıkçılara ödün vermekle” suçladı.
İsmet İnönü’nün ortanın solundaki CHP’sinin Genel Başkanı da, şimdi 2. tur için takındığı yeni aşırı milliyetçi ve yerli (popülist) üslubu ile bu suçlamaya karşılık, yüzde 45 oyun yüzde 10’nunu Kürt kökenli seçmenden almamış gibi hırslı ve abes bir savunma çabası içine girmiş gözüküyor.
Benim Genel Başkanım D. Baykal’ın aklına ve deneyimine karşın hala çözemediğim o özel olayı yüzünden 2010 istifası sonucu Genel Başkan olduğunda K. Klıçdaroğlu’nu ilk ve son kez ziyaret etmiştim. Amacım, yıllarca üst yönetimde ve CHP Hükümetlerinde sorumluluk almış bir partili olarak edindiğim deneyimleri aktarmak idi.
Özetle geliş kurultayında yaptığı konuşmanın ana teması olan, ekonomik açıdan ezilmiş, horlanmış, hakkı yenmiş ve alın terinin karşılığı giderek azalan çalışanları (Merdiven Altındakiler diye tanımladığı emekçi sınıfı) koruyup-kollayacağına verdiği sözü tutmasını ve laik demokratik cumhuriyet karşıtı Tek Adam heveslisini asla muhatap almamasını önermiştim.
2023 seçimine yaklaşırken de yaptığım yazılı önerim; AK Saraydan kurtulmanın yolunun, CHP-İYİP-HDP ilişkisini sağlamak olduğunun altını çizmiştim. İYİ Partinin, 2011 seçiminden ve özellikle 2019 İstanbul yerel seçimden beri açıkça görüldüğü gibi HDP’ye kaymış yüzde 10 dolayında bir seçmen yurttaş gerçeğine inandırılmasının çok önem taşıdığını belirtmiştim. İYİP’nin Genel Başkanlık düzeyinde bu gerçeğin bilindiği ve fakat geçmişten gelen siyasi ezberi bozmanın zorluğunun yaşandığına dikkat çekmiştim.
Bütün bunları yinelememin nedeni şimdi 28 Mayısta 2023’te sandığa giderken, hırçın ve hırslı bir söylemle değişen propaganda yaklaşımının (aşırı milliyetçi ve yerli -popülist-), bana göre yukarıda belirttiğim yüzde 10 dolayındaki seçmen kitlesinde olumsuz etkisi olacağından endişe ile, 14 Mayıs Sandıklarının DOĞRU OKUNMADIĞI kaygısını okurlarımla paylaşmak istedim.
Not: Yazımı bitirir bitirmez, bir hafta partimin emrinde çalışmak ve Pazar günü Amasya Mehmetpaşa Mah. 1157 Sandıkta oy kullanmak için yola çıkacağım. Dilerim Gelecek Pazartesi yazımda bu yazdıklarımdan dolayı yanıldığımı ve sevincimi paylaşırım.