Partili Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, her seçim öncesi yaptığı gibi bu kez de, yıllarca muhalefette kalmış ve iktidar hırsıyla yanıp tutuşmuş bir parti lideri gibi rakiplerine karşı ölçüsüz, acımasız ve de sorumsuz bir saldırı sürdürüyor;
Her konuşmasında, seçmenin duyarlı olduğu konuları istismar ederek, insanımızı birbirine düşürmeyi marifet sayar oldu. Bayram sabahı, cami avlusunda CHP’nin kurduğu ve başkanı dışında varlığı ve çalışanları ile ilgili tek bir eleştiri yapmadığı halde, Başkan K. Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanırsa “Diyanet İşleri Başkanlığını” kapatacağı safsatasına bile başvurdu; (Aleviliğini ima ederek ayrımcılığın daniskasını yaptı).
Batı illerimizin birinde de, “O gün de Menderes'e en alçakça yolsuzluk iftiralarını, en edepsiz iftiraları attılar, aynısını şu anda bana yapıyorlar. Kim? CHP'nin başındaki Kılıçdaroğlu ve avanesi” demişti.
Bundan önceki seçimlerde yaptığı gibi üstelik bu kez 14 Mayıs seçimini yitirme korkusuyla, AK Sarayda Tek Adam olarak eline aldığı “yasama-yürütme-yargı” vesayetini haksız-hadsiz-sınırsız ve acımasız şekilde kullanıyor.
Artık seçimlere 2 hafta kaldı. Anketlere bakılırsa Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turda bitmesi ancak K. Kılıçdaroğlu için olası. Bu gerçeği herkesten önce gördüğünden, R.T. Erdoğan’ın AK Sarayı bırakmamak için aydın ve aklı-evvel kamuoyunda, şu 15 günde çok daha çarpıcı (seçmeni yanıltıcı ve sarsıcı) bir dil ve tavır kullanacağı beklentisi var.
Buna karşın özellikle Aş-İş derdinden takati ve sabrı tükenmiş olan halkın yine de, K.Kılıçdaroğlu’na dönük umutları artarak sürüyor. Yeter ki, halkın içinde gösterdiği sıcak, inandırıcı ve gülümser tavır ve yaklaşımını, R. T. Erdoğan’ı asla dinlemeden ve muhatap almadan, şu iki hafta daha sürdürsün.
Elbette asıl mesele, oy kullanım ve sayım güvenliğini ve ıslak imzalı tutanakları, sandık başından YSK’nın sonuçları kesin ilanına kadar cesaretle koruyup-kollamaktır.
Çünkü AK Sarayın “erişilmez gücüne” sığınarak kendini, “istersek asarız-istersek keseriz” sanan BAZILARI -yitireceklerini görmüş olacaklar ki- 14 Mayıs seçimini peşinen “siyasi darbe” ilan ettiler.
Anlaşılan, yirmi yılın hesabını verememe korkusu içlerini sarmış durumda. O kadar ki, kendileri ile birlikte ülkeyi de batırmayı göze almışlar! Bu halk dünyada hiçbir ülke halkının görmediği kadar çok darbe, kalkışma, ihanet ve alçaklık gördü…
Ama 12 Haziran Amasya tamiminde dünyaya ilan ettiği kulluğa karşı özgür yurttaşlık (Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır) andını ve kararını yani seçme-seçilme demokratik hakkını hiçbir güç-kimse-sergüzeştçi asla elinden alamadı, alamayacakta…