Kim ne derse desin, bu davayı açanlar bırakınız genel kamuoyunu ‘AKP kamuoyunu bile!’ bu davanın hukuki bir dava olduğuna ikna edemez; vicdanı olan hiçbir kimse buna ikna olmaz. Bu dava R.T Erdoğan’ın kendisine yönelik en önemli ‘siyasi tehdit’ olarak gördüğü için kontrolündeki yargı eliyle Demokles’in kılıcı gibi İmamoğlu üzerinde sallandırdığı davadır.
2023 Mayıs adaylaşma sürecinde ‘’her an İmamoğlu’’na ceza verilebilir ‘’aday olmamalı’’ tartışmalarının ardından benzer tartışmalar bugünde aynen devam etmekte iken. İktidara yakın gazeteci Talat Atila’nın iddiası ‘’Ekrem İmamoğlu’na 5 yıl mahkumiyet cezası verildi. Haberimin doğruluğundan en ufak bir şüphem yok. Ekrem İmamoğlu’na 5 yıl siyaset yapma yasağı getirildi’’ yönündedir. Yargıtay aşamasının bekleneceği ve tabi karar 2026’da kesinleşirse 2029’da ve 2033’te de aday olamayacağı hesap edilmektedir.
Normalini kaybeden Türkiye’de, anormalin içinde normal bulunamayacağına göre, zaman ayarlı siyasi davadan da hukuki karar beklemek hiç gerçekçi değildir.
Bütün bu sıcak tartışmaların gölgesinde AHMAK davasına bir kez daha bakalım…
Ekrem İmamoğlu 2019 seçimlerinin iptal sürecinde dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yönelik esas ahmak seçimleri iptal ettirenlerdir dediği halde; hayır, YSK üyelerine dedi denilerek açılan AHMAK davası zaman ayarlı siyasi bir davaya dönüşmüştür.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 3 ayrı bilirkişi raporuna rağmen sanki YSK üyelerine hakaret etmiş gibi gösterildi. YSK üyelerinden 4’ü, İmamoğlu’nun sözlerinin ‘’mağduru’’ olmadıklarını mahkemeye bildirdi. Diğer üyeler, tebligata rağmen davaya hiç müdahil olmadı.
Dava başladıktan bir süre sonra İmamoğlu’nun yargılandığı Yerel Mahkeme’nin hakimi değiştirildi. HSK, mahkeme hakimi ile ilgili ‘’İmamoğlu’na ceza verilmesi için tarafıma baskı uygulandı. Mahkumiyet kararı vermem halinde istinaf sürecinin de ayarlandığı ve dosyamın bozulmayacağı söylendi’’ iddialarını hiç araştırmadı. Teamüllere aykırı olarak Samsun’a sürülen hakim (İBB AKP Grup sözcüsü ceza vermeyecek hakimi Samsun’a nasıl dürdüklerini gururla açıklıyor), yerine yeni hakim atandı.
Yeni hakim ‘’görev gereği!’’ yargılamayı hızlıca bitirdi ve hapis cezası ile siyasi yasak kararı verdi. Acele verilen kararda istenen hapis cezasının süresi yanlışlıkla fazla yazıldı. Hapis cezası 2 yıl 7 ay 15 gün olarak düzeltildi. Karar, İstinaf Mahkemesi’ne gönderildi.
Dosya İstinaf Mahkemesi’nde inceleme sırası beklerken, İstinaf Mahkemesi heyeti de değiştirildi.
Ve iktidara yakın çevrelerce sızdırılan iddia o ki, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na istenen 2 yıl 7 ay 15 gün cezanın onandığıdır.
Bu salt bir İmamoğlu davası değildir. İmamoğlu davası ve yeni Anayasa tartışmaları yeni bir siyasal süreç hazırlıklarının bir parçasıdır. Ekrem İmamoğlu ‘’Hukukun siyaset tarafından bir silah gibi kullanıldığını düşünüyorum. Yargıçlardan en büyük temennim, görevlerini yerine getirmeleri’’ talebi çok haklı bir taleptir.
Ancak kolay değildir. Erdoğan ve çevresi iktidarla o kadarla özdeş hale gelmiş, iktidar olmaktan muktedir olmaya evirilmiş, kendisini ‘’Devlet’’ olarak görmeye başlamıştır ki; kendisi ve çevresinin emekli olup kenara çekilmesi kolay değildir. Bugün hesap vermediği gibi, hiçbir zaman hesap vermek istememekte, hesap vermekten korkmaktadırlar. Sonsuza kadar iktidarda kalmanın yollarını her türlü deneyeceği-zorlayacağı gözükmektedir.
Meclis’isin açılışıyla birlikte ‘yeni açılım’ süreci ve ‘yeni anayasa’ tartışmaları ile birlikte Ekrem İmamoğlu’nun adaylığının önünü kesmek için uydurulan ‘zaman ayarlı siyasi dava’ Erdoğan’ın iktidarda kalıcı olma adına güncellenen siyasi mühendislik planlarıdır.
En önemli yanlışlık 2019’da dava açıldığı andan itibaren CHP’nin bunun hukuki bir dava olmadığı, bunun siyasi mühendislik adına uydurulan siyasi bir dava olduğunu kamuoyuna yeterince anlatmamış olması, kamuoyu duyarlılığını yeterince harekete geçirmemiş olmasıdır.
İmamoğlu’nun İstanbul sokaklarına astırdığı ‘’KARARLIYIZ, İNANÇLIYIZ, SABIRLIYIZ, YILMAYIZ’’ pankartları İstinaftan çıkacak karar ne olursa olsun mücadelenin siyasi zeminde süreceği mesajını vermektedir.