Her ne kadar simit zamları iktidar baskısıyla seçimler sonrasına ertelenmiş olsa bile, kimimize göre gevrek, kimimize göre susamlı tavuk simit ’in en ucuzu 12,5’tan başlayıp yukarı doğru gidiyor. İstanbul’da ise İmamoğlu’nun açtığı Kent Lokantalarında 4 çeşit, 1190 kalorili yemekler 3 simit parasına vatandaşa ulaştırılması, Kent Lokantalarının sayılarının daha da artırılması talebine yol açmıştır.
Dr. Buğra Gökçe’nin X paylaşımına göre;
-Kent Lokantası’ndan en çok emekliler ve öğrenciler yararlanıyor.
-Kent Lokantası ile ülkemizin içinde bulunduğu ağır ekonomik şartlarda vatandaşlarımız sağlıklı, güvenli, uygun fiyatlı yemek yiyebiliyor.
-Kent Lokantası bütün dünyada örnek olabilecek dört dörtlük bir sosyal dayanışma projesi. Kamu kaynakları ile yetersiz beslenen, gıdaya erişemeyen toplumsal kesimlere toplumsal kesimlere toplum yine kendi belediyesi ile destek oluyor.
-Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda Programı’nın küresel açlık verilerine göre nüfusumuzun yüzde 18’i yetersiz besleniyor.
-Türkiye genelinde yaklaşık 1 milyon 251 bin 285 çocuk yetersiz beslenme yüzünden bodur kalmış durumda.
-Türkiye’de her 10 kişiden 4’ü iki günde bir sofrasına et, tavuk, balık koyamıyor. Bu açıdan Türkiye Avrupa’dan sonra en kötü durumda olan ülke.
-İPA verilerine göre İstanbul’da yaşam maliyeti bu yıl Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 80,2 arttı. TÜİK’e göre gıda fiyatlarında artış yüzde 72 oldu.
-Yani Türkiye ciddi bir gıda ve beslenme krizi ile karşı karşıya. Bu krizi en ağır şekilde yaşayan şehir ise şüphesiz İstanbul.
-Belediyelerin görevi sadece altyapı yatırımı yapmak değildir. Belediyeler toplumsal yapıyı korumak, hizmet ettikleri nüfusun ihtiyaç ve beklentilerine göre çözüm sunmaktır.
-Kent Lokantaları aynı Halk Ekmek gibi tüm Türkiye’ye yayılması gereken bir projedir. 922 ilçemizde her vatandaş ucuz, güvenli, nitelikli yemeğe ulaşabilmesi hakkına sahip olmalıdır.
Bugün mevcut sayıları yetersiz olsa bile, İmamoğlu’ndan önce hiç olmayan Kent Lokantalarının sayısı önümüzdeki süreçte sayıları daha da artarak, öğrenciler, sağlıklı, nitelikli gıdaya erişemeyen emekliler, yoksul halk; Mercimek çorbası, Et döner, Pirinç pilavı, Ayran, ekmek, su toplam 1190 kalorili gıdadan 40 TL’ye yararlanmaya devam edecekler…
Tabi burada esas olan ‘yoksulluğu yönetmek’ değil, yoksulluğu ortadan kaldıracak kalıcı politikaların geliştirilmesi gerektiği. Bu da, bu ülkeyi biz yönetiyoruz diyen ‘merkezi yönetim’in çözmesi gereken yakıcı bir problemdir. Ve fakat merkezi iktidarın başından beri derdi yoksulluğu ortadan kaldıracak kalıcı politikalar üretmek yerine, yoksulluğu yöneterek, yoksulluğu daha da artırarak buradan iktidarını sürekli hale getirmek adına, yoksulluğun sürmesi, yoksulların kendine bağımlı olmasıdır.
Ve yine yoksul kitleleri sürekli olarak biz iktidardan gidersek ‘odun, kömür, makarna, giyecek…’ ayni ve nakdi sosyal yardımları alamazsınız, bunları ancak biz veririz, muhalefet bunları size vermez propagandasını yaptı. 2019 yerel seçimlerinden sonra özellikle CHP Büyükşehir Belediyeleri sosyal politikaları daha da geliştirip, yoksul kitlelere yardım çeşitliliğini artırıp iktidarın propagandasının aksine kesmek yerine daha fazla vermeye başlayınca, sosyal yardımla övünen AKP’nin dengesi bozuldu. Hatta Erdoğan kalktı İmamoğlu’na ‘nerden vereceksin, kimin parasını kime veriyorsun’ diyerek İmamoğlu’nu eleştirip çocuklar süt veremeyeceğini söyledi.
Sadece Erdoğan mı? İktidarın sözcüsü Akit gazetesi 24 Şubat 2024 tarihinde ‘’Sütçü Ekrem’’ diye manşet attı. Oysa İmamoğlu döneminde İBB besicilere ücretsiz dağıttığı yem desteğiyle, üretilen sütleri kooperatif aracılığıyla satın alarak, UHT ettirip. Yoksul çocukların kapılarına ayda 9 litre ücretsiz süt bırakmaktadır. Bu vesileyle kır ve kent yoksulları, İstanbul refahından hakları olan payın bir kısmını alabilmektedirler.
Hem Erdoğan’ın hem de Erdoğan’a yakın Akit gazetesinin derdi yoksul çocukların nitelikli gıdaya erişmeleri değil, çocuklar aç kalırsa kalsın, yetersiz beslenirse beslensin, yeter ki bizim dışımızda kimse yoksula yardım yapmasın, yoksa en büyük silahımızı kaybederiz korkusu...
Yoksulluk sona ermesin ama yoksulluğu sadece biz yönetelim kaygısı had safhada!