Dünyanın birçok yerinde devam eden yangınlara ‘değişen iklimin’ neden olduğu yönünde değerlendirmeler yapılırken, Türkiye’nin Paris Anlaşmasını onaylamayan tek G20 ülkesi olması eleştirileri de beraberinde getiriyor. Türkiye’nin ‘’İklim değişikliği anlaşmalarını onaylamamasının, çevreyi korumak yerine sömürülecek bir şey olarak görmesinden kaynaklandığı’’ yönünde eleştiriler var.
The Economist’in 7 Ağustos tarihli ‘’Başkanın muktedir yönetici itibarı kül oldu’’ alt başlığıyla ‘’Türkiye’nin iklim değişikliğiyle birleşen onlarca yıllık çevresel tahribatın etkilerinin sonuçlarını biçtiği’’ ifade edilerek. Hükümetin yangınlara hazırlıksız yakalandığını ve yerel halkın, hükümetin kendilerini kaderlerine terk ettiğini hissettiğini belirten bir yazı yer almış.
Bunun dışında yangının sebebi ile ilgili olarak o kadar çok iddia var ki.
Terör örgütlerinin sabotaj iddiaları yanında bölgede rant ve menfaat beklentisi içinde olanların çıkardığı iddialarıyla birlikte, bölgedeki yerleşik halkı (tahtacıları) göçe zorlamak, yanan yerleri yeni yerleşim alanı haline getirmek gibi aklı zorlayan iddialar konuşuluyor. Yönetenlerin yakın çevresince ‘’CHP’liler yaptı ve Erdoğan’ı zora düşürmek için yakıldı’’ uçuk, gerçekdışı iddialarını saymazsak henüz elde bir bilgi yok.
Uluslararası basında da yer aldığı gibi Türkiye’nin yangın ülkesi olmasına rağmen tam hazırlıklı olmadığı bu büyük yangınla ortaya çıkmış oldu.
Yangın öncesi ve sonrası yapılanlara bakınca kafaların karışmaması mümkün değil. Öncelikle yangının çıktığı gün çıkan Turizm Teşvik Kanunuyla şimdiye kadar üç bakanlıkta olan yetkinin tek Turizm Bakanlığı’na verilmesi, orman alanı bile olsa turizm bölgesiyse turizme açılabilecek olması, hiçbir şekilde ÇED raporuna ihtiyaç duyulmayacak olması. Ciddi tedirginliğe yol açmaktadır.
YANGIN UÇAĞIMIZ VAR MI YOK MU?
Yangının ilk günleri Orman Bakanı Bekir Pakdemirli üç bakan Murat Kurum, Adil Karaismailoğlu, Mevlüt Çavuşoğlu ile birlikte yaptığı basın toplantısında ‘’envanterimizde bizim yangın söndürme uçağımız, yangın söndürme helikopterimiz yok, bu ezelden beri de böyle. Ancak envantere de cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla da çalışmalara başladık’’ açıklamasını yapıyor. Yani neymiş Türkiye’nin envanterinde ne yangın söndürme uçağı ne de helikopteri varmış.
Aradan 2 gün geçiyor, yangın sardıkça sarıyor, büyüdükçe büyüyor derken envanterimizde olmayan araçların biranda yine aynı bakan Pakdemirli tarafından olduğu bilgisini öğreniyoruz.
Bakın ne diyor bakan ‘’uçak olarak hakikaten dünya da az bulunur şu anda filo sahibiyiz. Türkiye Cumhuriyeti’nin en güçlü hava gücü filosu sahibiyiz, bunu bilmeyenler geçmişe bakabilirler ama bugün itibariyle Orman Genel müdürlüğünün hava gücü filosu, kara gücü filosuyla beraber dünyadaki en önemli teşkilatlardan bir tanesidir.’’ Kendisi inanıyor mu bilinmez ama söylediklerine herhalde kendisi dışında inanan yoktur!
Hakikaten evlere şenlik tutarsız açıklamalar. Uçak var mı, yok mu? Yeterli uçak yok ki onbinlerce hektar ormanlar, zeytinlikler, evler ve bir sürü canlı günlerce süren yangında yandı, telef oldu.
Cumhurbaşkanı dahil tüm yetkililer önce uçak olmadığı yönünde birbiriyle yarıştı sonra yangınla birlikte yükselen toplumsal tepki karşısında başka ülkelerden yardım için gelen uçak ve helikopterleri de sanki Türkiye’nin kendisininmiş gibi açıklamalar yaptılar.
Yönetenler bu süreci maalesef iyi yönetememiştir. Zaten THK baştan yok sayılmış, kolay aktive edilebilecek olmasına rağmen bizzat cumhurbaşkanı tarafından ‘’öyle bunların anlattığı gibi değil, yok bilmem THK’nın uçakları varmışta neye göre söylüyorsun bunu, neyi biliyorsun da söylüyorsun, THK’nun şu anda elinde buralarda kullanılabilecek uçak filan yok. Ama bunlar duymaz uydurur kabilinden uyduruyorlar ’’ diyerek kızmış, azarlamıştır. THK’yı kötülemiş, çürütmüştür.
Hiçbiri bize ait olmayan dünyanın en büyük hava ve kara filosu varsa, yangın günlerdir söndürülemiyorsa ciddi bir; koordinasyonsuzluklar var demektir.
Bugüne kadar her yangın ve benzeri doğal afette elindeki hazır personel, bir sürü araç gereçle müdahale eden TSK unsurlarından belki de dönemin en büyük yangın felaketinde yararlanılmamıştır. Neden yararlanılmadığı sorularına farklı çevrelerce verilen yanıtlara göre ‘’TSK unsurlarıyla halkın bir araya gelmesinden, birlikte güç oluşturmasından, kaynaşmasından, darbe tehlikesinden’’ endişe edilerek TSK’dan yangın söndürmede yararlanılmadığı, yoğunluklu olarak konuşulmaktadır.
Belediyeler kendi dayanışma duygusu içinde hareket ederek çok iyi bir sınav vermişlerdir.
Yaparsa AKP yapar, çözerse AKP çözer mottosu çökmüştür, AKP; sorun çözme kapasitesini, koordinasyon yeteneğini kaybetmiş, sorunların altında ezilmektedir.
‘’Eğer paranın çevreden daha önemli olduğunu düşünüyorsanız, bir de nefesinizi tutarak paralarınızı saymayı deneyin.’’ Dr. Guy Mcpherson