Devlet Bahçeli’nin TBMM Grup konuşmasında İBB’yi hedef alarak ‘’İmamoğlu’nun ‘sinsi’ faaliyetlerini görmek gerekir. Dileğimiz büyükşehir belediye başkanının görevinden affını biran önce talep etmesidir’’ açıklamasından sonra, önümüzdeki günlerde Ekrem İmamoğlu’na Sarıyer’de İngiliz Büyükelçisiyle yediği yemek nedeniyle ‘’Vatana ihanet davası!’’ açılırsa şaşırmamak lazım.
İktidar gündem değiştirmekte, gündemi kendi lehine çevirmekte olabildiğince mahir.
Yine öyle oldu. Karla mücadele devam ederken Ekrem İmamoğlu’nun AKOM’dan bir iki saatliğine ayrılarak yediği yemek iktidar ve onun siyaset yapıcılarına öyle bir iyi geldi ki günlerdir üzerinde tepiniyorlar. İktidar medya köşe yazarlarının, TV tartışma program katılımcılarının tek gündemi; Ekrem İmamoğlu ve İngiliz Büyükelçisiyle yenilen yemek. Anlaşılan o ki önümüzdeki süreçte seçim meydanlarının en önemli konusu da ‘balıkçıda yenilen yemek’ olacağı şimdiden belli oldu.
Erdoğan o kadar coşmuş olmalı ki, kendi zamanında olmayan AKOM’u bile varmış gibi anlatıyor Erdoğan, ‘’belediye başkanlığı yaptığım dönemde böyle kar, tipi, bora olacak Tayyip Erdoğan gidip evinde yatacak, yok böyle şey. Biz tüm belediyelerimizle beraber AKOM’da karargahımızı kurar ve AKOM’daki karargahtan İstanbul’u izler, takip ederdik’’ diyor, ama…
AKOM’un kuruluşu ile ilgili İBB sitesindeki bilgiye göre; ‘’…AKOM 17 Ağustos 1999 depreminin ardından, 7269 Sayılı Afet Kanunu, 586 sayılı Kararname, 5393 sayılı İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis Kararı ile 12 Aralık 2000 tarihinde kurulmuştur.’’
Oysa Erdoğan 1994-1998 tarihleri arasında belediye başkanlığı yaptığına göre ‘kar, tipi, bora’ da olmayan AKOM’da olabilmesi mümkün olmadığına göre; Ekrem ne diyeceğini o kadar şaşırtmış…
Doğalgaz kısıntısı sonrası sanayinin duran üretim çarkları… Yüksek elektrik zammından sonra gelen yüksek faturalar… yükselen doğalgaz fiyatları sonrası kombilerini kapatıp battaniyelere bürünmek zorunda kalan vatandaşın ısınma problemi… zenginlik belirtisi olarak gösterilen; kapıcıların bile var denilen otomobillere litresi 15-16 lirayı bulan fiyatlar sonrası binilmez hale gelmesi…
Eylül ayında 8,30 olan dolar kurunu Aralık 20’de 18,40’a kadar çıkmasına göz yumup sonra sanki mucize bir buluşmuş gibi KKM (Kur korumalı Mevduat) la 13,50’ye düşürülmesi başarı gibi sunuldu. Hiç kimse 8,30 dan 18,40 kimin çıkardığını konuşmadı, 18,40’tan 13,50’ye düşürülmesine mucize buluş olarak bakıldı, iyi de; 8,50’den 13,50’ye kim çıkardı? Döviz hesaplarından TL’ye dönüş beklendiği gibi olmasa da sanki mucize yaratılmış algısı üzerinden siyaset yapılmaya devam ediliyor.
Kısacası hayat pahalılığına bağlı dayanılmaz yaşam güçlükleri değil, İmamoğlu’nun yediği yemek iktidarın tek gündemi…
Aylarca İBB’de 557 terörist var tartışması üzerinde tepinildi bir iki gassal ve bir iki mezar kazıcı dışında bir şey çıkmadı. Şimdi büyükelçi ile yenilen yemek altınfırsat olarak üzerinde uzun süre yeni bir konu buluncaya kadar köpürtülecek, üzerinde tepinilecek, İmamoğlu dövülecek! Sonra başka konular…
Yok, başka dertleri…
İktidar enflasyonla mücadelede sonuç almayı rasyonel ekonomi politikalarla alamayacağını anlayınca TÜİK başkanını değiştirmekte bulmuş! Kısa sürede 6’ncı TÜİK başkanı, istediği enflasyon rakamlarını ilan edecek başkanı buluncaya kadar başkanların değişmesi devam edecek. TÜİK Başkanının Kemal Kılıçdaroğlu’nu TÜİK’e sokmamak için kapıları zincirlemesi bile kendisini kurtarmadığına göre bakalım yeni TÜİK başkanı koltukta kalabilmek için ne mucizeler yaratacak, 3 Şubat’ta açıklayacağı enflasyon rakamları istendiği gibi mi olacak, kendisinden istenen enflasyon rakamlarını tutturabilecek mi?
Tıpkı Merkez Bankası başkan değişimlerinde olduğu gibi!
Sahi Adalet Bakanı Abdülhamit Gül niye görevden alındı, üçüncü kez Bekir Bozdağ tekrar neden Adalet Bakanı yapıldı. Sadece Süleyman Soylu ile çekişmesi değil veya iktidar içindeki güvenlikçi ve özgürlükçü politik ayrışma olmadığı kesin!
Adalet Bakanı Gül, isim vermeden İstanbul büyükşehir Belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’na ait MOBESE görüntülerinin iktidara yakın medyaya servis edilmesini eleştirerek ‘’FETÖ zihniyetinin dijital kumpaslar kurduğunun unutulmaması gerektiğini’ belirterek, ‘’Hukuk devletinde esas itibariyle haysiyet cellatlığı olmaz, itibar suikastı olmaz, Hukuk buna asla izin vermez, veremez, vermemelidir’’ dedikten sonra görevden alınması kafaları karıştırdı.
Ekrem İmamoğlu’nun başarısız olmasını bu kadar çok isteyen Erdoğan yetkisi dahilinde olan konularda İstanbul Büyükşehir Belediyesine engel çıkarmaz mı?
Çok temel konulardaki engellemeler 10 maddede sıralanmış;
1-Taksim Gezi Parkı ve Galata Kulesi’ne el konulması,
2-300 otobüs alımının engellenmesi,
3-5 bin yeni taksi projesinin OKUME tarafından engellenmesi,
4-Metro yapımı için alınmış kredinin hukuksuz bir şekilde geri alınması ve proje onaylarının geciktirilmesi,
5-İBB mülk ve arsalarının yeşil alanlara dönüştürülmesi,
6-Yeni Halk Ekmek Büfelerinin açılmasının engellenmesi,
7-Hastanelerde yer alan 48 BELTUR tesisinin kapatılması,
8-Pandemi zamanı yardım hesaplarının bloke edilmesi,
9-Kurulda 59 projenin bekletilmesi,
10-Özel Çevre Koruma Bölge kapsamında Adalar’ın planlama yetkisinin alınması,
Erdoğan’ın kendi ifadesiyle ‘İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder’ korkusu iktidarı ‘esir almış’ ne yaparsa yapsın her anlamda hedef Ekrem İmamoğlu!
Türkiye’nin çok temel yakıcı sorunlarının çözümü bir tarafa bırakılıyor varsa yoksa İmamoğlu üzerinden gündem oluşturuluyor; Cumhurbaşkanı adayı olmasından mı korkuluyor yoksa aday olması mı isteniyor…