Taksim İstiklal caddesinde 6 canımızın kaybına, 81 yurttaşımızın yaralanmasına yol açan bombalı hain terör saldırısının üzerinden tam bir hafta geçti. Bu kadar uzun süre ve sürekli saldırıya maruz kalan ülkenin yönetenleri, muhalefeti, yurttaşları yine –sen, ben- tartışmalarının ötesine geçemedi.
Oysa terörün istediği farklılıkları belirgin hale getirip ayrıştırmak, nefret uyandırmak, bölmek ve parçalamaktır. Bir sokakta bomba patladığında etnik köken, inanç, dil, renk ayırt etmez. O anda orada kim varsa etkiler. Aslında bombalar patladığında değil, toplumda –sen, ben, siyasi, ideolojik- ayrışmalar olduğunda terör amacına ulaşır.
Terör saldırılarına en çok maruz kalan, uzun yıllardır terör baskısı altında yaşamak durumunda kalan ülke olarak, ülkenin birlik beraberliğine yönelik son saldırıda topyekûn bir görüntü verilebildi mi, maalesef evet diyemediğimiz gibi yine suçlama, sorumlu yaratma çabalarına tanık olduk.
Her saldırıdan sonra ‘dökülen kanlar yerde kalmayacak, dökülen kanların hesabı sorulacak’ söylemleri tekrar edilir. Ve maalesef yönetenlerin yüksek başarı iddiaları, sayılar verilerek şu kadar terörist kaldı ‘ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz’ iddialarına rağmen terör kan dökmeyi sürdürür.
Ayakkabı numaralarına kadar bildiğimiz teröristlerden Ahlam Albashır İdlib’ten çıkıp 1000 KM yol kat ederek İstanbul’a nasıl geldi (nasıl, kimlerle, hangi araçla geldiği basında yer alan ifadelerinde var)? Bombacı Albashır, Münbiç’ten İdlib’e oradan Hatay’a, sonra da İstanbul’a geçtiğini anlatıyor! Oradan buraya gelinceye kadar hiçbir güvenlik kontrolüne takılmadı mı? İstanbul’da bir evde bu kadar süre nasıl yaşadı, bir yerde nasıl çalıştı sonra gitti Taksim istiklal’ de bombayı patlattı. O zaman sınırların yeterince kontrol edilip edilmediği soruları haklı bir soru değil midir?
Son Başbakan Binali Yıldırım’ın 15 Şubat 2018’de attığı Twitte ‘’3,5 milyon mülteciyi ağırlıyor, her türlü ihtiyaçlarını karşılıyoruz ve onların Avrupa’ya gelmesinin bir anlamda önüne geçiyoruz. Bunu yaparken terör örgütlerinin Avrupa’ya yayılmasının önüne geçiyoruz’’ açıklamasını nereye koymak lazım! Sınır güvenliği kaygıları, Ensar, muhacir politikaları ülke için ciddi bir tehdit haline mi gelmiştir? Avrupa’nın güvenliği bizden daha mı önemlidir?
Ayrıca her terör saldırısı sonrası yönetenlerin sorumluluk üstlenmek yerine, her şeyi mükemmel yapmalarına rağmen sorunun muhalefetten kaynaklandığı algısı da gerçekçi değildir. Sanki muhalefet terörle mücadelede destek vermiyor veya terörle mücadelenin önünde engel oluşturuyormuş gibi bir algı yaratılma çabası, iktidarın sorumluluktan kaçma çabasından başka bir şey değildir.
GELELİM SAKSI-LARA VE BANKLARA
İstiklal saldırısından dakikalar sonra 17:52, 13 Kasım 2022 tarihinde @EbabilHarekati hesabından ‘’İstiklal’de ortaya konan peyzajlar ve banklar, Şişhane meydana konan çöp kovaları… İBB bu konuda uyarıldığı halde koymaya devam ediyor… Ortaklarınızla eylem planı mıdır bu? Neden inatla koyuyorsunuz?’’ Twittine Ekrem İmamoğlu ve İstanbul Belediyesinin etiketlenmesi…
Ve hemen ardından İmamoğlu’na yönelik eleştirilere…
Öyle bir algı çalışması var ki, sanki orada ‘saksılar, banklar’ olmasaydı patlama olmayacakmış, patlamanın sorumlusu Ekrem İmamoğlu’ymuş gibi!
Çünkü sadece bu hesaptan değil birçok hesaptan benzeri Twittlerle birlikte medyadaki algı operasyoncuları da benzer söylem üzerinden gündem oluşturdular. Terör eylemini yapan kadının 1000 KM yol kat edip İstanbul’a gelmesi, uzun süre bir işyerinde çalışması sorun olarak görülmedi ama bankta 40 dakika oturması sorun olarak görüldü. Yani o saksılar olmasaydı bomba gizlenemeyecek, bank olmasa terörist oturamayacak ve patlama olmayacakmış gibi!
Sadece iktidar adına algı çalışması yapanlar değil Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız Kübra Par’a Habertürkte verdiği röportajda ‘’Bir buçuk yıl önce bu banklar buraya yerleştirildiğinde, bunun bir güvenlik zafiyeti oluşturacağını Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem Bey’e ifade etmiştim’’ O da alaylı bir üslupla, ‘’Başkan bıraksın böyle siyaset yapmayı da işine baksın. Hatta gelsin, burada otursun’’ dediğini. ‘’Bunun yüzünden bomba patladı’’ demek de akıl karı değil deyip amalı cümlelerle mesaj vermenin anlamı nedir?
Bir buçuk yıl önce peyzaj çalışmaları kapsamında konulan saksılar, banklar ağaçlar valiliğin yazısıyla kaldırıldı. Taksim meydanı dahil İstiklal Caddesi ‘tertemiz, pırıl pırıl’ oldu! gezmeye gelenlerin bir süre sonra oturabileceği herhangi bir yer kalmadı. Yorulup dinlenme ihtiyacı hissedenlerin her biri bir yerlere çömelerek soluklanma ihtiyacını gideriyor!
Sn Haydar Ali Yıldız ‘güvenlik mi, dinlenme mi’ diyerek güvenlik kaygısını dile getiriyor. Hani hep ‘güvenlik mi, özgürlük mü’ ikilemli zor alana sıkışmak zorunda kalmamayı umut ediyoruz.
Saldırının ardından İmamoğlu’nun her gün cadde esnafını ziyaret etmesi, İstiklal Caddesinden tüm Türkiye’ye mesaj vermesi olumlu, umut verici olmuştur. Ziyaretlerimizde de gördüğümüz ilk bir iki gün hariç Taksim-İstiklal eski canlılığına kavuşmuş gözükmektedir.
İktidarın ve iktidar adına söz söyleyenlerin lafa geldi mi ‘bazı şeyleri konuşmanın zamanı değil, şimdi birlik beraberlik zamanı’ deyip sonrada kendileri dışında suçlu arayışına girmeleri, kendileri dışındakileri ‘gayri milli’ olmakla suçlamalarının teröre karşı birlik görüntüsü değil tam aksine terörün ayrıştırma düşüncesine katkı sağlayacak, terörün esas amacına hizmet edecek tavırlardır.
Aptallık, gerçeği bilerek, gerçeği görerek hala yalanlara inanmaktır. MORGAN FREEMAN