Sona doğru, kış mı, bahar mı?

Ergün Aydoğan

                                        

Ülkenin bahara kavuşacağı veya ağır kış koşullarının içinde donup donmayacağının kararının verileceği güne doğru yaklaşıyoruz. 60 milyon civarında seçmen yarın sandık başında 21 yıldır ülkeyi yöneten iktidara bir anlamda güvenoyu vererek 5 yıl daha ülkeyi ’kuvvetleri birliği’ anlayışıyla ‘istediğin’ gibi her türlü keyfiyet içinde yönetebilirsin onayını verecek.

Ya da artık yeter, ülke bu gerginliği, çözümsüzlüğü, ayrışmayı, ötekileştirmeyi hak etmiyor diyecek.

Önce 21 yıllık iktidar devam onayı alırsa ne olacağına bakalım. Aslında ne olacağı belli bugüne kadar yaşananlardan daha iyi bir tablo olmayacağı ortada. Yaptıkları değil yapamadıkları yapamayacaklarının teminatı olarak görülebilir. Uzun iktidar döneminin getirdiği aşırı özgüvenle ‘biz ne yaparsak yapalım’ halk bizi tercih ediyor duygusu içinde artık kendilerini ‘ülkenin sahibi’ olarak görüyorlar. Hesapsız yönetmeyi hak olarak kabul ettiklerinden hesapsız kitapsız, denetimsiz yol alıyor gerektiğinde tanrıdan, gerektiğinde seçmenden ‘hata ettik affedin’ diyorlar.

Mucize sistemleriyle bırakın sorunların çözümünü, sorunlar katlanarak devam ediyor. Pazartesiden itibaren ekonominin ne olacağı belli değil. En büyük iddiaları ne biz bozduk, biz yaparız; niye bozdunuz. Niye yıllardır çözüm üretilemiyor. Üretilemez de, çünkü rasyonel akıldan uzak yönetim anlayışıyla, denetimsiz, kontrolsüz yönetim anlayışından ülke yararına bir sonuç çıkmaz.

Ayrıca seçim sürecinde ‘pik yapan’ düşmanlaştırma anlayışıyla rakiplerini ‘bayraksız, ezansız, inançsız’ olmakla suçlayıp, kendileri dışındakiler kazandığında ülkenin helak olacağını iddia etmek yetmezmiş gibi meydanlarda terör örgütü liderinin görüntüsünü Millet İttifakı’nın seçim şarkısına monte ederek montaj görüntüleri gerçekmiş gibi anlatılması kabul edilebilir değildir. İktidarın meydanlarda montaj kasetleri propaganda aracı olarak kullanıp, siyasetin kasetlerle dizayn edildiğinden şikayet etmesi gerçekçi değildir; bunları önlemesi gerekende bizatihi iktidarın kendisidir. İktidarın 2010 yılında siyaset kaset operasyonlarıyla dizayn edilirken meydanlarda ‘ne özeli, genel genel’ lafları unutulmuş değildir. O gün itiraz etmeyenlerin bugün itiraz ediyormuş gibi yapması inandırıcı değildir.

Çözülemeyen tüm yakıcı sorunlara, düşmanlaştırmaya, sürtük, ahlaksız, namussuz, adi, terbiyesiz suçlamalarını duymaya. Ak çocuklar iktidar nimetleri içinde ‘pudra şekeri’ çekerken, ülkenin eğitimli gençleri umudunu yurtdışında aramaya, mülakatlarda elenmeye, beşli çetelerle yaşamaya, kuralsız ekonomi modeliyle fakirleşmeye, eğitimde fırsat eşitsizliğine, eti-sütü raflarda görmeye devam edecek.

60 milyon civarında seçmen baharın gelme umuduyla iktidar değişikliğine karar verdiğinde ise…

Koskoca ülke bir kişinin aklına emanet edilmiş olmaktan kurtulacak. Ülke yeni bir restorasyon süreci içine girecek. Ekonomide, sağlıkta, eğitimde, sanayide, tarımda, hayvancılıkta kısaca her alanda önce hasar tespitleri yapıldıktan sonra yapısal reformlar yapılacak. Keyfi plansız yönetim anlayışından, denetimli hesap verebilir yönetim anlayışına geçilecek.

Yönetenin keyfine göre ‘sopalı ekonomi’ anlayışıyla sanayicinin, üreticinin, pazarcının, marketlerin tehdit edildiği değil kurallı rasyonel ekonomi anlayışıyla. Başta söz dinlemediği için görevden alınan Merkez Başkan’ı dönemlerinin son bulacağı, partiye değil liyakate bağlı görevlendirmelerin olacağı. Gelir dağılım adaletsizliği çalışanın, emekçinin lehine düzeltilecek, sadece dolar milyonerlerinin sayısı artmayacak, yoksulluk sayısı-oranı düşecek.

Fonksiyonsuz hale gelen TBMM tekrar fonksiyonel hale getirilerek yasama ve denetim görevlerine geri dönecek.

Hiç kimse düşüncesinden, yaşam biçiminden, inancından, etnisitesinden, kimliğinden dolayı ötekileştirilmeyecek. Sadece müzik yasağı değil tüm yasaklar sona erecek.

İktidar aleyhine paylaşım yapmasından dolayı kimsenin evini sabaha karşı polis basmayacak, cumhuriyet savcıları iktidarı eleştirenleri değil, borsa spekülasyonu yapan milletvekilini, bakanlığına dezenfektan satan bakanı, yolsuzluk ifşaatlarını, mafyadan her ay 10 bin dolar rüşvet alıyor diyen bakana bunun kim olduğunu soracak.

21 yıldır olanları gördük, aynı zihniyet devam ettiğinde bunların artarak devam edeceği belli. Ülkenin yeni bir başlangıç yapmaya ihtiyacı olduğu çok açık; bir umudumuz var umuttan öte…

60 milyon seçmen yönetenlerin ‘sandık darbesi’ demesine inat demokratik tercihini bütün kirli propagandalara rağmen yapacak. Bu tercihe saygı duyulmalı, bizzat yönetenler sandık-seçim güvenliği teminatı vermeli ve halkın tercihine göre demokratik olgunlukla yönetimi devredeceklerini ilan etmelidirler; kimse kendisini ülkenin vazgeçilmez sahibi olarak görüp, kendileri dışındakileri ‘vatan haini’ olarak görmemeliler.

Bu kaygıların en üst düzeyde her yerde konuşuluyor olması bile gelinen noktanın ne kadar kaygı verici olduğunun çok açık bir göstergesidir. Pazartesi yine aynı apartmanda, aynı sokakta, aynı mahallede aynı havayı beraber soluyacak, aynı güneşin altında ısınacağız. Aynı minibüste, otobüste beraber yolculuk yapacağız, bu kadar ayrıştırmaya, ötekileştirmeye gerek yoktu...

Ülkemize yenibaharların gelmesi umuduyla; baharlar ülkemize ve milletimize hayırlı olsun.