Seçim sathı maili ne girmiş durumdayız, her an seçim olma ihtimali oldukça yüksektir. Bu nedenle partiler çalışmalarına hız verdi. Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemin avantajıyla AKP Sarayda eski ve yeni milletvekillerine yemekler veriyor, birlik olmaya çağırıyor; kıyıda kenarda unutulan eskiler bir anda akıllara geliveriyor!
Erdoğan tarafından partililere verilen yemek faturaları parti bütçesinden mi milletin kesesinden mi ödeniyor; Saray milletin malı ise bütün partiler Saray’da kendi partililerine yemek verebilir mi?
CHP, MHP, İP ve diğer partiler kamp ve benzeri çalışmalarla seçime hazır olduklarını ilan ediyor.
Parti genel başkanları Meclis Grup konuşmalarında ülkenin içinde bulunduğu durumdan çıkış yollarını anlatmak yerine birbirine en ağır ifadelerle yükleniyor, hakaretamiz ifadeler kullanmayı sürdürüyor.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli her zaman olduğu gibi mizahlı üslubuyla ‘’Bizde kıvırma yoktur, u dönüşü yoktur, çark yoktur, bukalemun siyasetçilerden hiç olmadık. Geçmişini unutanlar arasında yer almadık’’ diyerek CHP ve diğer rakiplerine yükleniyor. Oysa yüklendiği İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener kendi partisinin milletvekili, meclis başkanvekiliydi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise Devlet Bahçeli’nin şapkadan tavşan çıkarır gibi aklına gelerek Kemal Kılıçdaroğlu’na 2014 seçimlerinde Erdoğan’ın karşısına cumhurbaşkanı olarak önerdiği Ekmeleddin İhsanoğlu’nu kabul ettiren, seçim işbirliği yaptığı isimdir.
Şöyle geriye doğru kısa bir arşiv taraması yapıldığında bugün ölümüne sahiplenilen Erdoğan için Devlet Bahçeli’nin neler dediği görülecektir.
Elbette Devlet Bahçeli geçmişini unutanlardan değildir, dönüşler u dönüşü ve kıvırma değildir; neyi neden yaptığını bilerek yapıyordur. Ama dün neler demiş, bugün ne diyor, bugün dediklerinin aksini yarın başka şekilde söyler mi, bakmakta yarar var…
Devlet Bahçeli ‘’Türklüğü reddeden, TC’yi silen, milliyetçiliği ayaklar altına alan, bir inkarcıdan Türkiye Cumhurbaşkanı olmaz, olamaz, olamayacaktır. Recep Tayyip Erdoğan’dan da Cumhurbaşkanı olmaz’’ dedi. Bugün ‘’MHP sözünün eridir, 2023’de cumhurbaşkanı adayımız Sn Recep Tayyip Erdoğan’dır.’’
Dün ‘’Güya yeni bir kanal açıyorlar adına da İstanbul kanalı diyorlar ve bu bir çılgın proje diyorlar. Bu soygun düzenini çılgınca sürdürecek projedir. Başkanlık federasyon demektir, bu da Türkiye’yi bölünmeye götürecektir. İmralı canisiyle pazarlıklarda yeni anayasayla bölünme yolunun açılması amaçlanmaktadır. Başkanlık sistemi bu ihanet sürecinin sonuçlandırılması için istenmektedir. Recep Tayyip Erdoğan tipi başkanlık sistemi Türkiye’nin bölünmesinin reçetesidir, demokrasinin idam fermanıdır, tek adam diktatörlüğünün beratıdır, hırsızlık ve yolsuzluk ruhsatıdır. MHP Başkanlık sistemine tümden karşı olup, parlamenter sistemin revize edilerek güçlendirilmesinden yanadır’’ dedi mi, dedi.
Bugün ‘’Bizim görüşümüz açıktır, değişmemiştir. Parlamenter sisteme dönmenin hesabını hangi siyasi defolar yaparsa yapsın nafiledir. Bizde kıvırma yoktur, u dönüşü yoktur, çark yoktur, bukalemun siyasetçilerden hiç olmadık, geçmişini unutanlar arasında yer almadık’’ diyor mu, diyor.
Yine ‘’Başbakan Erdoğan küresel bir senaryonun figüranı, kanlı bir oyunun ve planın ileri karakolu olmayı benimsemiş ve isimleştirmiştir. Erdoğan’ın uzun zaman öncesinden kaportası delinmiş, şanzımanı dağılmış, vidaları gevşemiş, aküsü bitmiş ve dümeni parçalanmıştır. Erdoğan bal gibi gün gibi belgeli ve şahitli biçimde bir gün söylediklerini ertesi gün inkar eden güvenilmez, itibar edilmez bir siyaset cambazıdır. Erdoğan aslında Türk tipi değil, Tayyip tipi başkanlık hayalleri kurmaktadır.’’ Dedi mi dedi.
Yukarıda farklı zaman dilimlerinde Erdoğan’a yönelik ağır eleştiriler getiren, başkanlık sistemine karşı çıkan, bugünde Erdoğan’ı Erdoğan’dan daha çok savunan, parlamenter sistemi savunanları eleştiren Devlet Bahçeli’dir. Bahçeli’nin Erdoğan’a yönelik buna benzer kavgada bile söylenmeyecek çok daha ağır sözler var, elbette hangi sözler neye göre doğru; o günküler mi yoksa bugünkülere mi, neye inanacağına seçmen karar verecektir ama bu kadar derin görüş farklılıkları ortadayken kolay değildir.
Ha keza Erdoğan’ın da Bahçeli için yenilir yutulur sözleri yok değildir.
Erdoğan ‘’ırkçılık yaptınız, kavmiyetçilik yaptınız, kabilecilik yaptınız, şeytani olan anlayışa hizmet ettiniz. Bu Bahçeli’nin aman yarabbi baştan aşağıya tamamen ağzından salyalar akıyor. Milliyetçiyim diyen MHP Genel Başkanı önce gitsin bu milletin edebinden nasiplensin, bu milletin adabını öğrensin. Sorsanız Milliyetçi, Esedin Milliyetçisi, Pensilvanya’nın Milliyetçisi, Kandil’in Milliyetçisi, bir tek bu Milletin Milliyetçisi değildir’’ sözleri Bahçeli için Erdoğan’ın söylediği sözler de hafife alınıp yok sayılacak sözler değildir.
Ülkeyi yönetme iddiasında olan siyasi aktörlerin zamanın ruhuna göre birbirine tamamen zıt görüşler savunması, bir gün sövdüğü siyasetçiyle bir süre sonra memleketin bekası adına bir araya geldik demesi ne kadar sahicidir, ne kadar inandırıcıdır, sonra kalkıp ahalinin kendilerine, siyaset kurumuna inanması ve güvenmesinin beklenmesi ne kadar gerçekçidir…
Siyasetçinin bu pragmatizmi toplumun dikkatinden kaçmadığı için siyaset ve siyasetçiye olan güven her geçen gün yok olmakta; yok birinin diğerinden farkı olarak görülmektedir.