Post-truth; Gerçek Ötesi...

Ergün Aydoğan

                                            

‘’Post-Factual Politics ya da Post-Reality Politics…’’

Duygulara hitap ederek ve olgularla desteklenmeyen bir mesajı tekrar tekrar öne sürerek siyaset yapma kültürü. Washington Post’un etkili kalemlerinden ‘Neo-Con’ George Will başta olmak üzere özellikle ABD ve İngiltere siyasetinde sıkça kullanılıyor. Aslında ‘siyaset ve medya eliyle aldatma’ demek daha doğru.

Post-truth; gerçek ötesi… Algıların, olguların önüne geçmesi! 21’inci yüzyılın en güçlü silahı da ‘Algı operasyonu’ yapmak! Algı operasyonunun hatırlayalım: ‘Toplumu, istenilen şekilde düşünmeye ikna etmek için etkilemek.’

Türkiye tam bir Post-truth; gerçek ötesi bir dönemi yaşıyor…

Türkiye’de sanıldığı gibi bir demokrasi falan yoktur! Türkiye’de kuvvetlerin tek elde toplandığı, tek elden her şeye karar verilen tek kişilik bir yönetim vardır. Dolayısıyla bağımsız ve özerk olması gereken kurumların hiçbirisi yapması gerekenleri değil, tek bir kişinin varlığının devamı üzerine faaliyetlerini sürdürür haldedir.

Türkiye cumhuriyet tarihinin en uzun iktidarıyla yönetilmekte ve iktidarın iş ve işlemlerini denetlemekle görevli kurumlar denetlemesi gerekenlerin denetimi altındadır. İktidarın iş ve işlemleri denetim dışı iken, muhalefetin her türlü iş ve işlemlerinin denetimlerinden beklenen sonuç alınamayınca muhalefet yargısal ve siyasal operasyonlarla kontrol altına alınmaktadır.

Devasa kadro, devasa bir bütçe, sınırsız güce sahip İletişim Başkanlığı ‘Algı operasyon’larıyla Türkiye’ye Post-truth gerçekliği yaşatan İletişim Başkanlığı, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in iddia ettiği kontrolü altındaki medyaya verdiği talimatta;

-Depremi kentsel dönüşüm kapsamında konuşun. CHP’nin süreç içerisinde kentsel dönüşüm önüne set kurduğunu anlatın.

Oysa iktidar 25 yıl yönettiği İstanbul’da kentsel dönüşümle ilgili hiçbir şey yapmadı! İstanbul’u yüksek katlı binalarla beton kente çevirdi sonra; İstanbul’a ihanet ettik dedi!

-Terörsüz Türkiye projemizi anlatmaktan geri durmayın. Olay net, karşımızda bir örgütü var, örgüt lideri silahları bırakın çağrısı yapmak zorunda kaldı. Öznemiz bu. Pazarlık yok, taviz yok, ilerleyen süreç var. Evet, sürecin zorlu olduğunu da vurgulayın. Süreci Irak, Suriye, İran başta olmak üzere bölgede olumlayarak işleyin, işletin; gerilimden durun.

Oysa süreçle ilgili belirsizlikler, bilinmezlikler var. Bırakın halkı, kamuoyunu, iktidar mensupları bile sürecin nereye evrileceğinden bilgisi yok ama ne diyor; algıyı yönetin, algı yaratın diyor.

-İstanbul Yolsuzluk soruşturması kapsamında;

Detayları atlamayın, en ufak detayı içeriğe çevirin, bant meselesini gündemde tutun, muhalefetin soruşturma kapsamında gündeme getirilen iddialara cevap vermeyip, siyaseti gerdiğini anlatın, aynı dile sarılmayın; dikkatli olun.

Diyor ki; size verilen bilgilerin gerçekliğini sorgulamayın, atlamayın iyi değerlendirin, en ufak detayı içeriğe çevirin muhalefetin iddialarına cevap vermeyin siz gerçeği aramayın, algı operasyonu yapın. Oysa iktidar yıllardır yolsuzluk iddialarına muhatap olur, hiçbirisine cevap vermez ya FETÖ yaptırdı der ya da ‘’Allah insanlara günah işleme özgürlüğü vermiştir’’ der. Yani günah işleme özgürlüğü bile sadece onlara mahsustur. Belediye başkanlarını ‘metal yorgunluğu’ gerekçesiyle istifa ettirir; nedenini kimse bilmez. Parsel parsel satılanların hesabını sormaz, sordurmaz. İktidar mensuplarının adı karıştığı yolsuzluk iddialarının üzerine kimse gidemez, kimse sorgulayamaz.

Ama 3 kez seçim kazanmış, iktidar için tehdit oluşturan Ekrem İmamoğlu ile ilgili binlerce kez denetimde bulamadıkları ‘yolsuzluk’ iddialarıyla tutuklayarak saf dışı bırakır ve her gün medya ve siyaset yoluyla peşin olarak suçlu olduğu algısı yaratır… 31 yıllık diplomayı iptal eder…

-Yargı bağımsızlığına vurgu yapalım, yaptıralım, yargının hedef alındığı takdirde karşı strateji geliştirelim.

Bütün araştırmalar Türkiye’de yargı bağımsızlığının olmadığı, yargıya güvenin kalmadığını, yargının siyasallaştığını herkes bilir. Kararları beğenilmeyen hakimlerin görevden alındığı, sadece muhalefetin üzerine gidildiğini bütün kamuoyu bilir.

-1 Mayıs konusunda Taksim ısrarı sürdüren yapıların terörle bağlantılarını ortaya koyun, kriminalleştirin. Olmasa da siz bir şekilde terörle bağlantı kurun talimatı veriliyor.

TÜGVA’nın ‘tekbirli’ yürüyüşlerine izin veren iktidar konu 1 Mayıs olunca olmasa bile terörle ilişkilendirin, kriminalleştirin diyor.

19 Mart darbesiyle ekonomik rezervleri cayır cayır 60 milyar dolar civarında rezervi yakan iktidarken Erdoğan, ‘’CHP Ekonomik tetikçilik yapıyor’’ diyor.

Bir dönem kendileri vatandaşı satın almamaya boykota çağırırken CHP’nin boykot çağrılarını ‘yıkıcı muhalefet’ olarak tanımlar…

Siz hiç yönetenlerin hatalı ekonomi politikalarından dolayı ortaya çıkan ekonomik krizlerin faturasını ödeyen bir siyasi irade gördünüz mü; göremezsiniz! Çünkü onlar yanlışta yapsa doğrudur, esas sorumlu ya vatandaştır ya da muhalefettir veya dış güçlerdir.

Türkiye yüzyılı değil, gerçek ötesi yüzyılı…