Vatan toprağı imarlı arsa mıdır?

Ergün Aydoğan


Yine milli bir bayram, yine alışılmış bildik sahneler ve yönetenlerin klasikleşen bu hallerine ‘şaşırma’ halleri! Niye şaşırıyorsunuz, ne bekliyordunuz, bugüne kadar gördükleriniz size yetmedi mi, daha neyi görmek umudu ve beklentisi içindesiniz?
Bizde bir şeylerin değişmesi umuduyla beklenti içinde olanlara; ŞAŞIRIYORUZ!
Yıllardır milli bayramlarda ‘kulak çınlama’ rahatsızlığı nedeniyle hastanede yatan cumhurbaşkanı gibi.
Bu yılki 23 Nisan 1920 TBMM’nin açılışının 100’ncü yılında ülkenin cumhurbaşkanı Erdoğan’da Meclis yerine İstanbul’da en uzun bayrak direk açılışındaydı. Her 23 Nisan’da olduğu gibi yine bu 23 Nisan’da da Anıtkabir’de yoktu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, en yüksek 111 metrelik bayrak direğine yaklaşık bin metrekarelik en büyük Türk bayrağı töreninde ‘’Arazi var arsa var. Araziyi arsaya dönüştürmek için belli bir bedel ödemek gerekiyor. Yoksa arazinin bir önemi yok. İşte biz de bu toprakları vatan yapabilmek için nice şehitler verdik’’ diyen Erdoğan, gençlere inandığını belirterek; arsa, arazi üzerinden vatan sevgisini anlattı!
Dünyada çocuklara armağan edilmiş tek bayram olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinliklerinden mahrum bırakılan çocukların bir bölümü sembolik olarak en uzun bayrak direk açılışında Erdoğan’ın yanındaydı.
Daha birkaç gün önce Said-i Nursi’nin öğrencisinin cenaze namazına katılan ilin valisi Ali Yerlikaya da Taksim töreni yerine Erdoğan’ın yanında en uzun bayrak direği açılışındaydı. Törenin sahibi sıfatıyla katılan İl Milli Eğitim Müdürü 23 Nisan 100’ncü yıl kutlamalarını değil de Milli Eğitim haftasını kutluyormuş gibi hiç 23 Nisan’ı konuşmadan ve ülkenin kurucusunu anmadan sanki Milli Eğitim faaliyet raporunu açıklar gibi kutlama yapmış oldu.
Yönetenler kendi kongrelerini lebalep yaparken, tarikat ve cemaat üyelerinin cenaze törenlerinde alanları hınca hınç doldururken tehlike arzetmeyen korona ne yazık ki her milli günde olduğu gibi 23 Nisan etkinliklerinde de tehlike arzedeceği için etkinlikler yasaklandı.
16 Mart 1920’de İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmesiyle, 18 Mart’ta basılan-kapatılan Meclis-i Mebus-andan ve bağımsızlık mücadelesiyle kan dökülerek ödenen bedel karşılığı elde edilen bağımsız vatan toprağı…
Araziden arsaya dönüştürmek için ödenen bedel-masraf gibiymiş! Yani işgal güçlerine karşı kan dökülerek ödenen bedel gibi tarladan arsaya ‘imar, ifraz’ için maddi-bedel ödemek gerekiyormuş vatan toprağı olması için.
Vatanla arsanın, arazinin eşitlenmesi nasıl bir milli bilinçtir, nasıl bir ruh halidir?
Hani bir zamanlar yol arkadaşlarının ‘Dünyanın her yeri’ bizim içi vatandır dediği gibi herhalde. Oysa ‘Vatan’ bu değildir. Dünyanın herhangi bir yerinde Londra, Paris, Newyork… çok yüksek maddi bedeller ödeyerek mülk-malikane sahibi olabilirsiniz; orası sizin vatanınız olmaz, yaşadığınız yer olur herhalde. Yok imar geçmeden önce aldığım tarlanın imar ifrazdan sonra değerli arsaya dönüşmesi, dünyanın herhangi bir yerinde yüksek bedeller alınan gayrimenkulün olduğu yerler bizim için vatan diyorsanız; ne denilebilir ki!
Oysa vatan bilincini oluşturan anlayış ‘’…Kimseyi zorla Büyük Millet Meclisi’ne davet etmedim. Herkes kararında özgürdür. Ben, kutsal davaya inanmış bir insan olarak hiçbir yere gitmemeye karar verdim. Hepiniz gidebilirsiniz! Asker Mustafa Kemal olarak ben; mavzerimi elime alır, fişekleri göğsüme dizerim. Bir elime de bayrağımı alır, Elmadağ’a çıkarım. Orada tek kurşunum kalana kadar vatanı savunurum. Kurşunlarım bitince değersiz vücudumu bayrağıma sarar, temiz kanımı, kutsal bayrağıma içire içire tek başıma kan veririm. Ben buna ant içtim!’’ diyen Gazi Mustafa Kemal’in anlayışıdır. 23 Nisan 1920 TBMM
…Anneler, ağlamayın dönmeyenlerinize,
Yurda saldıranları getirdik dize,
Şu dağların üstünden yol ararken denize
Çöktü hücumumuzdan düşmanla dolu dağlar,
Gökler genişleyerek denizler geldi bize.
Kemalettin Kamu