Artık TV’lerin izlenecek hali kalmayınca akşamları Netfilx filmleriyle zaman geçiriyoruz. Son dönemde Meksika dizileri Narcos-Pablo Escobar, El Chapo gibi, Devletlerin üst düzey yöneticileri ve güvenlik güçlerinin uyuşturucu kaçakçılık örgütleriyle çıkar ilişkisini, aşırı güç ve paranın döngüsünü anlatan filmlere merak sardık. İnsanlık tarihi boyunca devam eden güç-para-makam ve bitmeyen suç örgütlerinin varlığını nasıl sürdürdüğü gayet açık anlaşılıyor.
Yönetenin halkı gerçeklerin aksine istediği yönde nasıl manipüle ettiğini anlatan bir başka film ise ‘Mükemmel Diktatörlük’ Luis Estrada tarafından yazılan ‘Siyasi Hiciv/Dram filminde yolsuzlukları nedeniyle kötü şöhrete sahip siyasetçi-vali, muazzam miktarda rüşvet alan güçlü bir televizyon karteli. Valinin-Damian Alcazar yolsuzluklarını gizlemek için anlaşmalı iki kız çocuğu kaçırılır, kartel-TV programında yapılan canlı yayınlar günlerce izlenme rekorları kırılır, yükselen enflasyon, ekonomik darboğaz unutulur, halkın geçim kaygısı, algı olgunun önüne geçer, valinin yolsuzlukları unutulur ve seçimlerde vali-Damian Alcazar başkan seçilir.
Bütün Dünya pandemiyle mücadele içinde her ülke kendi gücüne göre önlemler uyguluyor.
Yönetenler ülkeler arasında en iyi olduğumuzu, pandemiyle mücadelede destan yazdığımızı iddia ederken son günlerde nüfusumuza göre vaka ve ölümlerde Dünya birincisi gözüküyoruz ama en iyi olduğumuza inandırılıyoruz; yok bizden daha iyisi!
Yeterli aşımız yok ama aşı fazlası olduğuna sırası gelenlerin aşı olmadığına inandırılıyoruz! Kendi insanımız aşı beklerken, başka ülkelere aşı gönderiyoruz! Bütün umutlarımızı milli ve yerli aşıya bağlamışız; az kaldı yakında deniyor!
Esnafa, çalışanlara başka ülkelerin çok altında destek verilmesine rağmen en yüksek desteğin verildiğine inandırılıyoruz! Verilen kredilerde destekten sayılıyor.
Emekli Amirallerin bildirisi etrafında günlerce darbe paranoyası yaşatılıyor…
Geçtiğimiz hafta birkaç günlüğüne ‘Diplomatik Pasaport’un bile dikkate alınmadığı zorlukları aşarak Almanya’ya gittik. İstanbul Havalimanı cıvıl cıvılken, PCR testiyle indiğimiz Düsseldorf Havalimanı terk edilmiş bomboş, doğru dürüst açık yer yok, her taraf kapalıydı.
Kiraladığımız araçla Düsseldroftan Konstanza yaklaşık 560 kilometre yolculuk boyunca araç trafiğinin özellikle kamyon ve TIR yoğunluğu çok fazla olması dikkatimizi çekti. Yollardaki kafeler al götür hizmeti dışında hizmete kapalıydı.
Konstanz-Almanya İsviçre Fransa sınırında, göl kenarında, küçük sevimli tarihi bir yerleşim yeri. Binaların çoğu1897 yıllarından kalma tarihi, orijinal hali korunarak kullanılıyor.
Kamu otoritesinin koyduğu açık alanlarda maske takılmaması, kapalı alanlardaki maske zorunluluğuna herkes riayet ediyor. Kamu otoritesi güçlü, vatandaşlar kurallara uyumlu. Otellerin çoğu kapalı, göl kenarında kaldığımız tarihi otel kahvaltı dışında restoran hizmetine kapalıydı.
Kaldığımız süre içinde aynı zamanda otel hizmeti de veren Kayserili hemşerimizin Beyzade Cafe Restorantı olmasa aç kalacaktık. Türkiye’de yiyemediğimiz hamsi ve deniz çipurasını hemşerimiz sayesinde yedik.
Yenilen, içilenlerin dışında esas konuya gelmek gerekirse hizmet sektöründe faaliyet gösteren işyerlerinin tümü kapalı. Bakkal, market, unlu mamuller ve al götür döner büfeleri açık. İş sahipleri hallerinden şikayetçi değil, Devlet bize ciromuzun yüzde 85’ni nakit olarak veriyor diyorlar.
Dışarıdan nasıl göründüğümüz ve nasıl anlaşıldığımız konusuna gelecek olursak Türkiye yatırım yapılması riskli ülke olarak görülüyor. Orada da ekonominin evrensel kuralı olan güvenli ülke olma hali gereği bir ülkeye yatırım yapılabilmesi için iki temel kural ‘insan hakları ve hukuk güvencesi’ olmalı, bunların olmadığı ülkeye ne yatırım yapılır ne de finans desteği sağlanır diye bakılıyor.
Ve de dışarıdaki algıya göre büyüyen şirketinize bir sabah el konulabilir, var olan kurallar yönetenin keyfine göre her an değiştirilebilir, öyle bir durumda hakkını nerede arayabilirsin sorusuyla karşılaşıyoruz. Yargıya başvurduğunuzda, yargıda hakkınızı arayamayacağınız algısı oldukça yüksek.
Biz içeride istediğimiz kadar pandemiyi en iyi biz yönetiyoruz... Pandemiden etkilenen hizmet sektörüne verilen kredileri bile destek sayarak istediğimiz kadar esnafına en fazla biz sahip çıktık... Aşı sırası gelenler aşı olmuyor, aşılar heba oluyor, aşı fazlamız var imajı için başka ülkelere aşı yardımı yapalım…
Gerçekler ve rakamlar, dışarıdan görünen-algılanan halimiz ortada.
İnsan hakları konularında sorun olmadığını, bağımsız ve tarafsız yargının herkese eşit uygulandığını, yüksek kazanç sağlamak için yatırım yapmak isteyen yatırımcıları yatırım yapması için ülkeye sürekli davet etsek de kimse tatmin olmuyor, gelmeyi düşünmüyor.
Kazancımız başka ülkelere göre yüksek olacak olsa bile yatırım için yeterli ‘hukuk güvencesi’ yok diye bakılıyor