Nedir bu Ekrem İmamoğlu karşıtlığı-kızgınlığı

Ergün Aydoğan


Kamuoyu günlerdir bir yıl önce ‘’Ekrem İmamoğlu’nun Fatih Sultan Mehmet’e türbe ziyareti sırasında ellerini arkada bağlaması ve HDP’li belediye başkanları ziyaretini’’ CİMER’e şikayet eden henüz kimliği açıklanmayan kişi veya kişilerin şikayetini ciddiye alan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının İçişleri Bakanlığına yazdığı soruşturma izni ve başlatılan ön inceleme üzerinden tartışıyor.
Ama ne tartışma!
AKP adına konuşan yetkililer İmamoğlu ‘kamu görevlisi’ olduğu için savcılık şikayeti ciddiye almak ve bu rutin işlemi yapmak zorunda olduğu iddiasını savunarak işlemi savunuyorlar.
Yazılı ve görsel medyada AKP adına kendisini konuşmak zorunda hissedenler ise, kendilerince olayın vahametinin (İmamoğlu’nun yararına olduğunun) farkına varınca CİMER’e şikayetin İmamoğlu’nun yakınları tarafından yapıldığını ileri sürüyorlar. Gerekçeleri ise; saçma bir soruşturma, bu iş İmamoğlu’na yarar.
Soruşturma izni verilsin isteyenler, şikayeti ciddiye alıp ön inceleme başlatanlar, Ekrem İmamoğlu’na kızıyorlar; neden bu konuyu konuşuyorsun diye. Herkes konuşsun, hakkında soruşturma açılmak istenen kişi konuşmasın sussun, öyle mi?
Akıl izan desek zaten akıl izan olsa kamuoyu günlerdir böylesi absürt bir konu ile meşgul edilmez!
Savcılığın izin talebine cevap vermesi gereken İçişleri Bakanlığı başlattığı ön inceleme devam ederken, Bakan Süleyman Soylu’da konuya doğrudan müdahil oldu.
Yetkili sıfatıyla izin onay makam sahibi Süleyman Soylu ihsası rey yaparak ‘’Bu görüntüleri gördükten sonra ben de saygısızlık olduğunu düşünüyorum. Bana göre suçtur. Böyle bir görüntü olamaz. Ancak ben buna soruşturma izni vermem.’’
Nasıl yani? Hem suç var diyorsunuz, hem de izin vermem diyorsunuz. Suç varsa izin vermeniz gerekmez mi, izin vermediğinizde sizde suçluyu korumuş olmaz mısınız?
Kanunsuz suç olur diyorsanız, kanunsuzluğun gereğini yapmalısınız!
Peki, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun izlediği saygısızlık olarak gördüğü davranışın karşılığı hangi kanunda, hangi Anayasa maddesinde suç olarak yazıyor. Var mı böyle bir suç?
Tamam, İmamoğlu’na karşısınız, yapılan anketlerde sizden önde çıkmasından rahatsızsınız ama böyle mücadele olmaz ki!
Siz engellemeye çalıştıkça, olur olmaz konularda sıkıştırmaya çalıştıkça İmamoğlu her geçen gün daha da büyüyor.
Hadi küçümsemeniz, karşı çıkmanız ve yok saymanızla ilgili kısa bir hatırlatma yapalım.
Önce adaylığını küçük bir ilçe (Beylikdüzü) belediye başkanı mı koskoca İstanbul’u yönetecek diye küçümsediniz… Küçümsediğiniz İmamoğlu bütün engellemelerinize rağmen başarılı olduğu bizzat yaptırdığınız ve yapılan diğer bütün anketlerde gözüküyor.
O kadar ileri gittiniz ki o zaman karşı olduğunuz şimdi temas arayışında olduğunuz Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah es-Sisi ile kıyas ederek İstanbulluya ‘Sisi’ye mi oy vereceksiniz dediniz…
Seçimleri kaybettiniz, ‘hiçbir şey olmasa bile mutlaka bir şeyler oldu’ diye seçimi iptal ettirdiniz, ikinci seçimde daha büyük farkla kaybettiniz…
Seçimi kaybetmeyi sindiremediniz Saray’da yapılan, 30 Büyükşehir Belediye Başkanları toplantısında ne hikmetse bacağı kırık tek sandalyeyi İmamoğlu’na denk getirdiniz…
Büyüklüğü ve önemi sizler tarafından da kabul edilen Dünya metropolü İstanbul belediye başkanının iki yıldır istediği randevuya hala cevap vermediniz.
Her defasında söylenen iktidar muhalefet belediye ayrımı yapılmıyor iddiasının aksine özellikle İstanbul’dan gelen talepler görülmüyor, istekler dikkate alınmıyor ve yok sayılmaya çalışılıyor.
Bir zamanlar ben İstanbul’un seçilmiş belediye başkanıyım, Ankara beni muhatap almak zorunda, bana engel çıkaramaz, çıkarılmak istenen engeller İstanbullu yadır dediğiniz günlerin aksine; Ankara olarak İstanbul’un hem de iki kez seçilmiş belediye başkanını muhatap almıyor, yok sayıyor engel üstüne engel çıkarıyorsunuz.
25 yıldır uygulanan kuralları değiştiriyor, var olan yetkileri elinden almaya çalışıyorsunuz.
Sonuç olarak bu suç arama, suç yaratma, absürt suçlamalarla yargıyı meşgul ettiğiniz gibi kamuoyunu da boş yere meşgul ediyorsunuz. Siz bu ve benzeri davranışlar içine girdikçe rakip gördüğünüz Ekrem İmamoğlu’nu daha da büyütürsünüz.
Ekrem İmamoğlu ile ilgili bu kadar hassas olan Yargı, kamu kurum ve yöneticileri; Atatürk’e, bizzat görev verdiğiniz kamu görevlilerince sıkça yapılan hakaretlerde niye sessiz!
Yargı, sayısız yolsuzluk iddiaları, belediyeler eliyle yapılan insan kaçakçılığı ve kendi bakanlığına dezenfektan satan bakan konusunda niye duyarsız!
Yargı, elleri arkasında olan Ekrem İmamoğlu’na değil, elleri kamu kaynaklarında, kamu bankalarında, Merkez Bankasında, devletin hazinesinde olanlara bakmalıdır.