Milletvekili dokunulmazlığı, ibret demokrasisi

Ergün Aydoğan

                

Milletvekili dokunulmazlıkları Türk siyasi tarihinde çok uzun süredir tartışma konusudur. CHP, milletvekili dokunulmazlıklarının ‘’kürsü dokunulmazlığı’’ ile sınırlandırılması konusunda uzun süre ısrarcı oldu. Bazı dönemlerde milletvekili adaylık başvuruları sırasında, bu yönde dilekçe bile aldı 2002 ve 2007 seçimlerinin en önemli taahhüdüydü.

Bu dönem zarfında AKP Genel Başkanı Erdoğan, dokunulmazlıkların ‘’sınırlandırılması’’ talebi karşısında iki şeyi savundu birincisi o dönmedeki ‘’yargıya güvenmediği’’ ve milletvekili dışında dokunulmazlık zırhına bürünmüş üst düzey kamu görevlilerine vurgu yaparak ‘’bürokratik oligarşi’’ suçlamasıyla ‘’kaldırılacaksa’’ bütün dokunulmazlıklar topyekûn kaldırılmalı diyordu…

7 Haziran 2016 tarihinde anayasa değişikliği paketi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayının ardından yürürlüğe girerek, haklarında fezleke düzenlenerek dokunulmazlıkların kaldırılmasının önü açılmadan önce. Dönemin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na çok söyledik. Dedik ki, Erdoğan nasıl ki o günkü yargıya güvenmediği gerekçesiyle dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşı çıktıysa şimdi siz de FETÖ işbirliğiyle siyasallaşan yargıya aynı gerekçelerle güvenmediğinizi söyleyerek karşı çıkmalısınız, ama Kemal Bey ‘’Anayasa’ya aykırı bile olsa’’ diyerek verdiği destekle bugünkü otoriter iktidarın önünü açtığı gibi bir anlamda milletvekillerini iktidarın insafına terk etti.

Artık, yasama, yürütme, yargı; kuvvetler ayrılığında söz edilemeyeceği, yeni rejim kuvvetler birliğini esas aldığına göre, yasama üyeleri iktidarın insafına mahkum hale gelmiştir. O gün üst düzey bürokrasinin de dokunulmazlıkları kaldırılsın diyen siyasi irade kendi bürokratik oligarşisini oluşturduktan sonra onları üst düzey dokunulmazlık zırhıyla koruma altına aldı. Adı bir şekilde ‘şaibe’ye karışan hiçbir kamu görevlisinin, kendi belediye başkanlarının ‘yargılanması’na asla izin vermiyor.

YARGI NASIL DEĞİŞTİ?

Önce 12 Eylül 2010 yılındaki 26 maddelik Anayasa değişikliğiyle yargı FETÖ’ye teslim edildi. Kontrollü mü, kontrolsüz tartışmaları süren 15 Temmuz 2016 alçak FETÖ darbesinden sonra 4 bin 238 hakim ve savcı meslekten çıkarılıp. 4 Eylül 2019 rakamlarına göre 9 bin 323 yeni hakim ve savcı alımı yapıldı (K.Anadol, SonSöz). Bunların önemli bir bölümü avukatlıktan geçiş yapan, çok büyük bir bölümünün AKP’li olduğu bilinen bir gerçek, başka partili de var mı bilinmiyor; olması çok zayıf bir ihtimal.

Dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile Erdoğan arasında geçen bir konuşmada ‘’son çıkardığımız kanundan sonra durum nedir? Sorusuna; 38 daire oldu toplamda. Biz onunla oynamış mıydık? Yeni stajları biten 370-380 civarında hakim savcı kürsüye yolladık. Bunlar ne avukatlıktan gelme mi? Avukatlıktan gelen 500 kişi, 200 kişi de idari yargıda var 700 kişi, daha önce başlatmıştık 500 kişi, ekimde de 600 kişi ayrıca alıyoruz. Avukatlıktan gelen yaklaşık 2000’e yakın arkadaşımız transfer oluyor sisteme…’’ Böylece AKP üyesi binlerce avukat hakim ve savcılığa alınarak; yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı ‘teminat’ altına alınmış!

İBRETİ ALEM İÇİN!

Sürekli gündemde olan, bazı CHP’li milletvekili ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile ilgili, iktidar çevrelerinden yükselen sesler ‘’bunlar’’ da ‘’fazla’’ oluyor, bunlara ‘’haddini’’ bildirmek lazım sözleri paralelinde dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde yoğun bir propaganda var. Bu yoğun propagandaya katkı yapan eski AKP milletvekili Şamil Tayyar.

Şamil Tayyar, katıldığı TGRT TV’de ‘’Milletvekillerine ibret olması için içlerinden 1-2 tanesi cımbızla çekip, milletvekillerine örnek olsun diye harekete geçebilir. Bunlardan birisi Ali Mahir Başarır bunu fazlasıyla hak ettiğini düşünüyorum. Aslında bunu Özgür Özel’i başlangıçta yapmak lazım ama sonuçta CHP’nin genel başkanı, ana muhalefet lideri, belki siyaseten aşırı bir girişim olarak değerlendirilebilir, öyleyse evladından başlamak lazım, ona da bir ders vermek için Ali Mahir Başarır’la başlanabilir.’’

Görüldüğü gibi milletvekilleri ve son seçimlerin birinci partisi CHP’nin genel başkanı Özgür Özel’in bile dokunulmazlığı ‘’ibret’’ olsun diye kaldırılması düşünülür hale gelmişse; Türkiye’de yargının bağımsızlığından, temel hak ve özgürlüklerden, serbest siyaset ve demokrasiden söz etmek mümkün değildir.

Biz bu ‘’ibreti alem’’ sözünü 12 Eylül’ün kudretli paşası Kenan Evren’in ‘’ibreti alem’’ için ‘’bir sağdan bir soldan astık’’ sözlerinden hatırlıyoruz!

ACABA…

İş insanları, menejerler, sanatçılar, gazeteciler, sporcular, belediye başkanları ve toplumun değişik kesimlerinden isimlere düzenlenen operasyonlar ve gözaltıların toplumun tüm kesimlerine örnek olsun, her an kendi başlarına geleceği düşüncesiyle ‘’ibret’’ alınsın diye mi yapıldığı akıllara gelmiyor değil!