Meydanlar mevsime inat erken ısındı

Ergün Aydoğan

                              

Mayıs ayının sonuna yaklaşırken havalar hala serin gidiyor ama seçimlere daha bir yıl olmasına rağmen meydanlar hareketlendi, siyaset ısınmaya başladı.

Yargının Kaftancıoğlu kararı sonrası CHP’nin Maltepe’deki görkemli mitingi Kılıçdaroğlu’nun adaylık açıklamasına dönüştü… İYİ Partinin Samsun mitingi… AKP’nin Adana’daki Gençlik buluşması… Deva Partisinin Gaziantep mitingi meydanların erken ısınacağının işaret fişeği...

Eylemler, söylemler ne varsa hepsi büyük 2023 seçimine dair…

CHP’nin Maltepe mitingi katılımcı sayısı, verilen mesajlar, görsel şovlar öncekilerle kıyaslamalar yapılarak değerlendiriliyor. Bütün değerlendirmelerin önün geçen ise artık Kemal Kılıçdaoğlu’nun uzun zamandır her hareketiyle çok istediği Cumhurbaşkanlık adaylığını bu mitingle kesin ilan ettiği yönünde. Başta parti sözcüleri adaylık kararı altılı masadan çıkacak dese de Kılıçdaroğlu’nun zımnen ilan ettiği adaylığını masaya koyacağı, altılı masanın buna itirazı olmayacağı yönünde.

Düzenli yapılan anketlerde bilinen bazı isimler daha önde çıksa da CHP yönetimi Kılıçdaroğlu’nun seçimi Erdoğan’a karşı kazanacağına inanıyor. Buradaki motivasyon AKP’nin 20 yıllık yıpranmışlığı, yorgunluğu ve kitlelerin yaşadığı büyük ekonomik kriz; iktidarda olduğu halde sorunları çözemeyen Erdoğan’a hala mı oy verecekler duygusu. Diğer taraftan kitlelerdeki seçim kaybetme endişesi henüz giderilebilmiş değil.

Türkiye ekonomik krizin her geçen gün derinleştiği, kitlelerin krizden bunaldığı bir dönemden geçerken bir taraftan Rusya-Ukrayna savaşı bir taraftan İsveç ve Finlandiya’nın NATO başvuru krizleri gibi dış politikadaki sorunların etkisi altında seçim sürecine doğru ilerliyor.

Muhalefetin sadece yaşanan ekonomik sorunlara umut bağlamak yerine dış politikaya da biraz daha fazla alan açması yönündeki yüksek beklentiye cevap vermesinde yarar var. Son dönemde hiç olmadığı kadar dış politika iç politikanın enstrümanı haline geldi.

OSMANLICILIK OLMADAN OLUR MU?

Meral Akşener katıldığı bir canlı yayında Erdoğan’a yönelik eleştirilerde bulunarak ‘’…Bu bir istibdat rejimine karşı başkaldırıdır. Buranın öznesi eğer Abdülhamid ise bugünün öznesi Recep Tayyip Erdoğan’dır’’ dedi...

Erdoğan’dan Meral Akşener’e yönelik Adana Gençlik buluşmasında ‘’33 yıl ‘hasta dev’ diye takdim edilen Osmanlı’yı bir karış toprak kaybetmeden yöneten Sultan Abdülhamid’e hakaret, haddini aşmaktır… Meral Hanım sen kim Abdülhamit’e dil uzatmak kim?...’’

Erdoğan’ın gençleri coşturmak için yaptığı Osmanlı güzellemeleri yanında ‘bir karış toprak kaybı olmadı’ değerlendirmesine tarihçilerin itiraz ettiği gibi, sosyal medyada da itirazlar çığ gibi yükseldi.

Abdülhamid’in 33 yıllık idaresi süresinde Tunus, Girit, Mısır, Kıbrıs, Sırbistan, Karadağ, Romanya, Bulgaristan, Bosna Hersek, Niş, Teselye, Kars, Batum, Ardahan’ı kaybettiği.

Tarihçi yazar aynı zamanda bugünkü iktidara da destek veren Murat Bardakçı ‘’tek karış toprak vermemiştir diyen yalancılar ‘maalesef bu ifadeyi kullanmak zorundayım’ Sultan Abdülhamid zamanında Osmanlı 1 milyon 592 bin 806 kilometre kare toprak kaybettiğini ya bilmeyecek derecede cahil veyahut bunu gizleyecek derecede sahtekar’’ diyor.

Daha öncede sıkça uzak ve yakın tarihin çarpıtılarak siyaseten kullanıldığı çok görüldü. Şimdi yine tarihi bir seçim süreci arifesinde buna benzer doğruluğu ve yanlışlığına bakmaksızın ya yerin dibine batırılan Cumhuriyet dönemi ya da göklere çıkarılan Osmanlı dönemi veya tam tersini görebiliriz.

Yani seçim sürecinde seçim kazanmak için her yol mubah hale gelebilir… Gelsin de, siyasetçilerin tarihten kendilerine rol belirlemeleri de anlaşılabilir ve fakat siyasetçiler geçmişin sorunlarını çözmeye veya tarihin anılarına talip değiller, var olan bugünün yakıcı sorunları çözmeye talipler; tarihi bırakıp birazda bugüne baksalar fena olmaz!

İngiliz düşünür Artur Charles Clarke ‘’Siyasetçi gelecek seçimleri, devlet adamı gelecek nesilleri düşünür’’ diyor; bizde siyasetçiden bol bir şey olmadığına göre…!