Tarihin en uygun konjonktüründe, iktidar için en zor denilebilecek ekonomik kriz ve sosyal olumsuzlukların yaşandığı bir süreçte, sözde kusursuz ittifakla gidilen ‘tarihi seçim’ kaybından sonra ‘darmadağınık’ olan muhalefet yerel seçimleri de kaybet(tir)mek için elinden ne geliyorsa yapıyor.
Mayıs seçim sürecinde hiçbir uyarıya kulak verilmedi, uyarmak isteyenler ‘bozguncu’ olarak görülerek, iktidardan yana olmakla, iktidarın devamını istemekle suçlandı. Geliyor gelmekte olan dendi, yüzde altmışla kazanılacağı iddia edildi. Meğerse bırakınız ittifakın kusursuzluğunu, ittifak kendi içinde ‘paramparça’ymış da kamuoyunun haberi yokmuş! Bugün dünün ittifak bileşenlerinden duyulan ifşaatlardan göz göre göre ‘tarihi seçim’lerin altın tepside sunulduğu anlaşılıyor!
Ya şimdi, yerel seçimlere gidilirken…
Bugünkü şartlar Mayıs ortamından çok mu iyi? Yerel seçimleri de 21 yıllık AKP iktidarı kazanırsa gücüne güç katmaz, daha da kural tanımaz, askıya alınan demokrasi tamamen yok olmaz, yok sayılan Anayasa, kuralsızlığı kural haline getirmez mi, Mayıs’ta bir araya gelinmesi gereken şartlar ortadan kalktı, o gün den daha iyi hale mi gelindi?
İstanbul, Ankara ve diğer iller kaybedilsin mi isteniyor…
Mayıs ittifakı dağıldı. Parti içinde tartışma devam etse, her kademede istifalar olsa, parti dağılıyor iddiaları yükselse bile İYİ Parti ‘özü başına’ seçimlere girmekte kararlı.
Peki niye, neden?
HEDEP’ten sonra adını DEM olarak değiştiren HDP, özellikle İstanbul’da aday çıkarıp çıkarmama kararı henüz netleşmiş değil. İktidar kanadı DEM partisinin İstanbul’da aday çıkarmasını istiyor, onunla ilgili stratejiler geliştiriyor, örtülü temaslar yapılıp, daha önce uygulanan kayyum uygulanmasına son verileceğinin taahhütleri verildiği iddiaları siyasetin sıcak konusu.
Görünen DEM İstanbul ve bazı illerde aday göstermeyerek, kent ittifakları kuracak; gösterirse…
Mayıs ittifakının dağılması, İYİ Partinin her seçim çevresinde aday çıkarması ‘özü başına’ seçime girmesi, DEM adını alan HDP’nin İstanbul’da aday çıkarması ve CHP içinden bazı çevrelerin 31 Mart yerel seçim sonuçlarını parti içi hesaplaşmanın kaldıracı olarak görmesi, bu yönde sosyal medya üzerinden algı çalışmalarının yoğunlaşması. Ve de CHP’de Özgür özel, Ekrem İmamoğlu’ rekabeti varmış gibi körüklenmesi…
Bütün bunlar kimin işine yarar elbette her ne şartta olursa olsun İstanbul’u almaya odaklanmış, İstanbul’u alamazsa kendisini başarılı olamamış sayacak olan Erdoğan’ın, Cumhur ittifakının işine yarar. Erdoğan’da İstanbul ittifakının son bulması için başta kontrolü altındaki medyasıyla ve muhalefet içindeki unsurlarıyla muhalefetin bir araya gelmemesi için çalışıyor. Muhalefet ülkenin bütün sorunlarını yok sayıp kendi içinde ‘hesaplaşma’ siyaseti yapıyor.
Bütün hesaplar 31 Mart sonrasına yönelik! Çünkü siyasette beklenen değişim, dönüşüm Mayıs seçimleri sonrası tam olarak sağlanamadığı için. İktidarda da muhalefette de artık 2002 benzeri köklü değişimlere, yeni oluşumlara, yeni yüzlere ve en önemlisi yeni siyaset anlayışına ihtiyaç var. Siyasi yüzlerin eskidiği gibi, siyaset yapma biçimleri de eskidi; siyaset yeni hikaye yazamıyor, gençleşen seçmen kitlelerini kapsamıyor.
Bunun içinde siyasetin odak noktası doğal olarak İstanbul!
Siyaseten kazancı veya kaybı elbette tüm iller için önemlidir ama İstanbul siyasetin belirleyici rolü açısından ayrı bir öneme sahip olduğundan siyaset İstanbul’a farklı bir gözle bakmaktadır. Erdoğan seçimler sonrası zafer konuşmasında şimdi hedefimiz İstanbul demiş; başarı veya başarısızlığını İstanbul’a endekslemiş. Siyasi hesaplaşma veya siyasi gelecek hesabı yapan siyasi aktörlerde hesaplarını İstanbul üzerinden yapmaktadır.
CHP içindeki istemezükçülere, İYİ Parti yönetiminin İstanbul ittifakını önlemeye yönelik tüm baskılarına, iktidarın seçildiği günden beri devletin baskın gücünü de kullanarak her türlü engelleme çabası ve karalama kampanyasına rağmen yapılan tüm kamuoyu araştırma sonuçlarına göre kazanacak aday Ekrem İmamoğlu gözükmektedir. AKP’nin yaptırdığı anketlerde bile Ekrem İmamoğlu en önde çıkmaktadır. Ekrem İmamoğlu’nun dediği gibi cumhur ittifakı; İmamoğlu’nu alt edecek ikinci bir İmamoğlu arayışında olduğu ama şimdilik bulunabilmiş değil!
Kısaca Erdoğan 2019 seçimlerinde İstanbul’un kaybıyla kendini nasıl kaybeden olarak görmüşse bu sefer kazanan olmak isteyen AKP’ye karşı İstanbul’un kaybedilmemesi, AKP karşısında muhalefetin başarısı olarak görülebilir. Gel gelelim Mayıs sürecini göz göre göre heba eden muhalefet bloku şimdi bile isteye yerel seçimleri muhalefet içi hesaplaşmaya çevirerek; AKP’nin önünü açmaktadır!