Kılıçdaroğlu ET ve SÜT Kurumuna alınmadı; Parti Devleti

Ergün Aydoğan

                                

Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeni siyaset stratejisi Merkez Bankası’nı ziyaretle başladı. MB’yi ziyarette sorun yaşanmadı, istenen bilgilerin alınıp alınmadığını bilemeyiz, CHP heyeti ve MB Başkanı Şahap Kavcıoğlu kamuoyuna karşılıklı açıklamaları gayet medeni şekilde yaptılar. 128 Milyar dolar nerede sorularının sorulduğu ortamda bu kabulün yapılmış olması kamuoyunda ‘Devletin kurumları muhalefete açık, muhalefet istediği zaman ziyaret edebilir, istediği bilgileri yetkililerden alabilir’ duygusunu pekiştirdi.

Öyle ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu ziyaret sonrası ‘gördünüz mü bak bağımsız değil denilen Merkez Bankası bağımsızmış’ ki Kılıçdaroğlu ziyaret edebildi açıklamalarını yaptı.

Sonra TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarıyla piyasa rakamları arasında oluşan farkın sebebini öğrenmek için TÜİK Başkanlığından istenen randevu verilmedi, Kılıçdaroğlu TÜİK önüne giderek zincirli asma kilitli kapı önünde açıklamalar yaptı. İktidar ve yakın çevrelerden yapılan eleştirilere göre Kılıçdaroğlu’nun muhatabı bürokratlar değil doğrudan ilgili bakanlık denilerek amacının bilgi almak değil, şov yapmak olarak suçlandı-eleştirildi.

Belki bu eleştirileri dikkate alan Kılıçdaroğlu, Eğitim sezonu başında öğretmen atamalarında yaşanan sorunlarla ilgili Milli Eğitim Bakanından randevu talep etti, anamuhalefet genel başkanının muhatabı bürokratlar değil bakanlardır dedikleri halde Milli Eğitim Bakanı Bakan Mahmut Özer’de Kılıçdaroğlu’na randevu vermedi.

Bu sefer Ramazan ayıyla birlikte son günlerde daha da yakıcı sorun haline gelen gıda, et ve sütte aşırı fiyat artışları ve ürün tedarikinde yaşanan sorunların sebebini öğrenme isteği ‘çocukların beslenme hakkı’ için bilgi almak istiyorum diyen Kılıçdaroğlu’na Et ve Süt Kurum Müdürü de istenen randevuya olumsuz cevap verdi. Kılıçdaroğlu ekibiyle birlikte ET ve SÜT Kurumu önünde ‘çocukların beslenme ihtiyacı’ için geldim diyerek ET-SÜT kurumundan gerekli bilgileri alamadığını kamuoyuna açıkladı.

ET ve SÜT Kurumunun bağlı olduğu, yeni atanan Bakan Vahit Kirişci’de Kılıçdaroğlu’nu şov yapmakla suçlayarak sanki ülkede temel gıda ürünleri, Et ve Süt arzında ve fiyatlarında sorun yokmuş gibi bir tablo ortaya koyarak ucuz et satışlarına başlandığı müjdesini verdi! Ama ortada ucuz et ve süt olmadığı gibi sınırlı sayıda olan ET ve SÜT Kurumu, Tarım Kredi Kooperatifleri her yerde olmadığı için nüfusun genelinin ‘varsa bile’ ucuz ürüne ulaşma imkanı yok.

Ne garip ne enteresan bir tartışmayla gündem boş yere meşgul ediliyor; muhalefet bilgi almak istiyorum, yönetenler vermeyiz diyor.

Anamuhalfet Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyaset yapma şekli, kurumları muhatap alma, iletişim stratejisi tartışılabilir, eleştirilebilir… Koskoca anamuhalefet liderini kurumlar muhatap almıyor, etki gücü azalıyor, bizim insanımız etkisiz görünen yöneticilere itibar etmez denilebilir!

Ve fakat…

84 milyon yurttaş adına sadece anamuhalefet ve diğer muhalefet partilerin değil her bir yurttaşın istediği konuda, istediği kurumdan ‘bilgi alma hakkı’ vardır. Yönetenlerin hiçbir bilgiyi saklamadan gizlemeden paylaşmaya mecbur olduğu anayasayla belirlenmiş sorumlulukları vardır.

Devlet sizin babanızdan-dedenizden kalan miras bakkal dükkanı değildir. Devleti sanki size kalmış miras bakkal dükkanı gibi keyfinize göre kuralsız, kaidesiz istediğiniz gibi yönetemezsiniz.

Gelinen nokta itibariyle 20 yıllık uzun iktidar süreci ve partili yönetim sistemi yönetenlerde şöyle bir rahatlığa yol açıyor; Millet madem bizi seçti işbaşına getirdi biz istediğimiz gibi yönetir kimseye bilgide, hesapta vermeyiz rahatlığı içinde. Aynı keyfi anlayış, milletin seçtiği CHP’li belediye başkanlarını yok sayıyor, belediyeleri devletin rakibiymiş gibi gösteriyor. Bu anlayışla görevlendirilen kurum yöneticileri kendilerini millete, milleti temsil eden partilere karşı değil, göreve getiren parti iradesine bağlı görüyor. O nedenle değil anamuhalefet lideri Kılıçdaroğlu’nu muhatap almak, bilgi vermek, iktidardan olmayan hiçbir kimseye bilgi verilmek istenmiyor.

Ama devletin en tepesindeki kamu görevlisinden en alttaki yöneticiye kadar her biri kendilerini AKP İlçe, İl başkanlarına karşı sorumlu hissediyorlar; çoğu kararlar onlara sorulmadan alınamıyor.

AKP bir zamanlar çok eleştirdiği Tek Parti iktidarını artık kendi adına kurdu. AKP Genel Merkeziyle Saray iç içe geçti, parti toplantıları, parti yemekleri Saray’da verilir hale geldi; AKP kendisinden önce eleştirdiği ne varsa aynısını şimdi kendisi yapıyor.

Bu sistem sürdürülebilir değildir. Türkiye bir dönem daha bu anlayışla yönetilecek olursa sistem içinden çıkılmaz hale gelebilir. Türkiye hızla parti devletinden çıkmalı, yönetenin uyması gereken kurallara uymasını zorunlu kılacak anayasal kurumların işler hale geldiği; kurumlarıyla, kurallarıyla, siyasi ayrım gözetmeksizin her bir yurttaşına eşit anlayışla, eşit hizmet sunacak düzen kurulmalıdır.