Keşke Yunan galip gelseydi

Ergün Aydoğan

                                                

9 Eylül bu toprakların ve İzmir’in emperyalist düşman işgalinden kurtuluşu, ülkeyi işgal eden Yunan askerinin denize döküldüğü gündür. İzmir ve Kurtuluş Savaşını içselleştirenler her yıl en büyük coşkuyla bugünü kutlarlar. Bu yılda Tarkan konseriyle milyonların katılımıyla Gündoğdu Meydanında tarihe geçen bir coşkuyla kutlandı. Kurtuluş gününde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in Nutuk dan alıntı yaparak ‘’100 yıl önce bu ülkeyi yönetenler, gaflet dalalet hatta ihanet içindeydi. Emperyalist ülkelerin askerleri kirli çizmeleri ve kirli emelleriyle körfezin sularını ve güzelim şehrimizi işgal ettiler…’’ dediği konuşması günlerdir iktidar cenahı-medyası tarafından tartışılıyor.

Neymiş efendim, emperyal işgal güçleri demiş ama Yunan’ın adını ağzına almamış, neden Yunan dememiş, yoksa son günlerde Türkiye-Yunanistan arasındaki gerilimde Yunanistan’ı mı destekliyormuş! Hatta öyle bir hale geldi ki Tunç Soyer’in ‘liberal sol görüşleri’ üzerinden siyasi çıkarımlar bile yapıldı; az kaldı Tunç Soyer’i vatan haini ilan edeceklerdi.

Gerginlik ve kutuplaşmadan beslenen iktidar ekonomik sorunlar karşısındaki çaresizliğinden ve yeni gerginlik alanlarına olan ihtiyacından dolayı bu konuyu köpürttükçe köpürtüyor…

Şimdi günlerdir emperayl düşman dedi ama Yunan demedi diyenlere kısaca bakalım, kim bunlar?

Daha yakın zamana kadar Kurtuluş Savaşı yoktur diyenler. Keşke Yunan galip gelseydi diyen Kadir Mısıroğlu’nu referans alanlar. Düşünün, sırf Yunan demedi diyen Tunç Soyer suçlu ama ‘keşke Yunan galip gelseydi’ diyen Mısıroğlu’nu referans alanlar, hastanede ziyaret kuyruğu oluşturanlar, cenazesinde tabutuna omuz vermek için yarışa girenler vatansever milliyetçi, hadi canım! Dünün İngiliz, Yunan severleri bugün en büyük milliyetçilik yarışı içine girdiler.

Kurtuluş Savaşı olmadı ki, bir mermi atmadık ki, müstevliler alacaklarını aldılar, neyin kurtuluşu diyen eski Meclis Başkanı İsmail Kahraman. İzmir’in kurtuluşundan bana ne ben Rizeliyim diyenler. Şimdi de tamam Kurtuluş Savaşı oldu ama Mustafa Kemal’i Samsun’a Sultan Vahdeddin gönderdi, savaşı Sultan Vahdettin başlattı diyorlar. Ve bu iddialarına tanık olarak Murat Bardakçı’yı gösteriyorlar.

Oysa Murat Bardakçı ‘’Mustafa Kemal Paşayı Samsun’a Sultan gönderdi, evet doğru. Kararnamede bütün yazışmalarda onun ve hükümetin imzası var. Gönderdi ama niçin gönderdi? İstanbul’da-Sarayın o dönemde Anadolu’da başlatılacak bir hareketin neticesinde Türkiye’nin kurtarılabileceğine dönük bir ümit yok. Gönderiyor oradaki isyan hazırlıklarına son versin, Mondoros’un o meşhur maddesine göre işgale uğramasın’’ yani işgal güçlerine karşı halk direnişini kırmak, ayaklanmayı bastırmak üzere!

Elbette keşke İngiliz, Yunan kazansaydı anlayışının bunları anlamasını bekleyemeyiz ama yine kısaca anımsatalım…

Birinci Cihan harbini kaybeden, işgal döneminin saltanat yönetimini eleştirmek ‘Osmanlı düşmanlığı’ padişahı eleştirmek ‘tüm devlete sövmek değildir.’

Atatürk Saltanat tarafından memleketi kurtarmak için gönderildiyse Samsun’a gönderildikten kısa süre sonra niye geri çağrıldı, çağrı emrine uymayınca hızlıca görevden neden alındı.

Saltanat, Mustafa Kemal görevinde başarılı olamadı, İngilizlerin ısrarıyla görevden alındı diyerek Diyarbakır, Ankara, Erzurum ve Bitlis valilerine ‘kendisiyle iletişim kurmayın’ diye neden talimat verdi.

Damat Ferit başkanlığındaki bakanlar kurulu Mustafa Kemal’in memuriyetine neden son verdi.

Saltanat yönetimi, Van, Diyarbakır valiliklerine Mustafa Kemal’in verdiği emirlere uymayı, iletişim kurmayı birlikte hareket etmeyi neden yasaklıyor.

Mustafa Kemal İngilizlerin Samsun’a asker çıkarmasına engel olunca Saltanat Samsun’a emir gönderip ‘Mustafa Kemale valilik tarafından destek verilmesi caiz değildir’ niye diyor.

Bursa ve civarındaki Kuva-yi Milliyecilerin engellenmesi için Kuvvacılar için ‘’tahrikatlar’’ yani kışkırtıcılar neden deniyor.

Tüm talimatlara rağmen Mustafa Kemal vazgeçmeyince tutuklanması için talimat gidiyor. Tutuklanması için Erzurum, Ankara, Bitlis, Sivas, Trabzon, Elazığ, Van, Erzincan ve diğer illere ‘’Hükümetin kararına muhalif hareketlerde bulunduğu anlaşıldığından yakalanarak başkente gönderilmesi’’ talimatları neden veriliyor.

Sonunda işgale direndiği için askerlikten neden ihraç ediliyor.

Keşke Yunan galip gelseydi diyenler; Kurtuluş savaşı olmuş mu, Mustafa Kemal’i Samsun’a Vahdeddin niçin göndermiş! Okumak zor geliyor, belge istiyorsanız Twitterdan ‘Con Sinov’ hesabına bakabilirsiniz. Elbette gönderiliş amacı kurtuluş mücadelesini örgütlemek için değildi.

Tam konu açılmışken Sultan Abdülhamit ile ilgili…

AKP eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ‘’muhafazakârların Sultan Abdülhamit’e bakışında patolojik, sıkıntılı bir bakış açısı var. Biz ille Kemalistler Mustafa Kemal’i kutsuyorsa bizde Abdülhamit’i kutsarız. Vahdeddin’den önce İngilizlere sığınan Abdülhamit’tir. 1878 Çırağan baskınından sonra İngiliz Büyükelçisini huzuruna çağırıyor, ‘bu sadece Ali Suavi ve birkaç yüz muhacirin yapacağı bir şey değil, bunun arkasında ordu var, bunun arkasında yüksek bürokrasi var beni çoluk çocuğumu tahttan indirip, Topkapı’nın loş odalarına kapatacaklar, beni perişan edecekler. Bana ve aileme karşı daha ileri bir hareket yapılırsa İngiltere beni korur mu’ diyor. Yazışmalar sonrası Majeste Kraliçe ‘Majeste Kraliçe sadece sultanın şahsını ve ailesini değil bütün küçük Asya daki topraklarını da korumaya taliptir’ deniyor. Sultan bundan memnun oluyor. Küçük bir şart öne sürülüyor ‘bizim Malta adasından, Girit adasından donanmamızı getirip burada Ruslara karşı bir cephe oluşturmamız bir hayli zordur. Siz bize Kıbrıs’ı verirseniz biz bu işi çok daha rahat yaparız’ deniyor. Görüşme tarihi 24 Mayıs 1878, 4 Haziran 1878’de Sultan Abdülhamit’in talimatıyla biz Kıbrıs’ı İngilizlere verdik.’’

Kurtuluş savaşı olmadı, bir kurşun atmadık ki, müstevliler alacaklarını alıp gittiler, şehirlerin kurtuluş günü yok, keşke Yunan galip gelseydi diyenlerin anlaması için değil; Tarihe not düşmek için yazdık.