Kaymakamlar seçim broşürü dağıtırsa!

Ergün Aydoğan

                                        

Devlet gücüyle eşitsiz, hukuksuz seçim…

Devlet bir partinin kontrolü altına girerse, 86 milyon yurttaşın değil, kontrolü altında olduğu partinin devleti olduğu, onun seçimleri kazanmasını görev addeder hale gelirse durum vahim ötesidir. Devletin kurumlarının yöneticileri varlıklarını siyasi iktidarlarla özdeşleştirmeye başlarsa, kamu görevlisi gibi değil, siyasi partinin görevlisi gibi davranmaya başlar. O zaman artık o ülkede kurumların bağımsızlığından, çalışanların kamu görevlisi olduğundan söz edilemez.

Partili cumhurbaşkanı uygulamasıyla birlikte kamu görevlileri kamu adına tarafsız ve bağımsız değil iktidardaki siyasi partiye kendilerini ispatlama gayreti içine girerler. Bugüne kadar sıra dışı sayısız örnekleri yaşanırken tarihi seçim öncesi kamu görevlilerinin resmen siyasi propagandanın bir parçası haline geldiğini görmek bizleri şaşırtmasa bile bu kadarı da olmaz dedirtti.

Ne mi demek istiyoruz…

Parti ayrımı gözetmeksizin herkese eşit hizmet götürmesi gereken Kaymakamlar Pazar günü yapılacak seçim öncesi bir adayın broşürünü resmi tebligatla muhtarlara dağıtım yapıyor. Konudan Balıkesir’in Dursunbey ilçesinde bir muhtarımızın aktarmasıyla bilgi sahibi olduk. Kaymakamlıktan bütün muhtarlara ‘’Muhtarlarımızın dikkatine!! Teslim alınması gereken evrağınız bulunduğundan yarından itibaren yazı işlerine uğramanız gerekmektedir.’’ İçerikli Whatsapp-SMS mesaj gönderiliyor. Doğal olarak muhtarlar hızlıca Kaymakamlık yazı işlerine hücum ediyorlar; çünkü emir büyük yerden!

Peki gittiklerinde alınması gereken ‘evrak’ neymiş derseniz; Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı antetli ‘’YEREL YÖNETİMİN TEMELİ MUHTARLARIMIZ İÇİN’’ başlıkla ‘’29 GÜÇLENDİREN ADIM’’ yazılı 8 yapraklı bir broşür. Broşürün ilk sayfasını çevirdiğinizde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın resmi, altında ‘’Muhtarlarımız seçimle iş başına gelinen görevlerin ilk basamağı olarak demokrasinin temel taşlarıdır.’’ İmza Recep Tayyip Erdoğan. Karşı sayfada Erdoğan’ın muhtarlarla yaptığı açık hava-miting toplantısının fotoğrafı. Diğer sayfalarda ise bugüne kadar muhtarlar için yapılan 29 madde işler. Broşürün arka sayfasında ise Cumhurbaşkanlığı ve İçişleri Bakanlığının forsları.

Tabi ki broşürü elimize alıp incelediğimizde bugüne kadar görmediğimiz, alışık olmadığımız devlet görevlileri eliyle siyasi propaganda. Şaşkınlık içinde birkaç görüşme yaptığımızda daha çok şaşırtan bir bilgi daha aldık. Her ne kadar o broşüre ulaşamasak da (muhtarlar korkudan kendilerine verilen broşürü göstermekten çekiniyor) anlatılana göre benzer bir çalışma bizzat Jandarma tarafından yapılmış. Onlarda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bir çalışması adı altında yine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın resimlerinin olduğu broşürleri ilgili kişilere dağıtmışlar. Muhtarlar yapılan baskı karşısında parti üyesi gibi çalışıyor, AKP’nin sözcülüğünü, gözcülüğünü yapıyor, AKP-Erdoğan’a oy verilmesi için çaba sarfediyor.

Partili cumhurbaşkanlığı sisteminin getirdiği bir durum olsa gerek, belli bir süreliğine işbaşına geldiklerini unutup, kendilerini devletin sahibi gibi görmeye başlamışlar ki devletin tüm görevlileri seçime giren bir siyasi kişi adına seferber olmuşlar. Bu tip davranışlar bugüne kadar görmediğimiz, alışık olmadığımız davranışlar. Kendini devletin sahibi gören, devletin de kendisi için seferber olduğu ülkeler demokrasiden uzak, tek adama dayalı otokratik yönetimlerin olduğu otoriter çevre ülkelerdi.

Beğenilmeyen eski Türkiye’de seçim öncesi İçişleri, Ulaştırma ve Adalet Bakanları istifa ederdi. Hiç kimsenin aklına seçim ve sandık güvenliği endişesi gelmezdi çünkü oy namussa, vatandaşın namusunu korumak devletin yani kamu görevlilerinin asli göreviydi. Ama şimdi yeni Türkiye’de adı geçen bakanlar istifa etmediği gibi, bakanlık yetkileriyle milletvekili adayı oluyorlar, seçildiği anda bırakılması gereken bakanlıklar bırakmıyorlar, hala bakanlık yetki ve olanaklarıyla seçim propagandası yapmaya devam ediyorlar. Anayasacılar istediği kadar anayasaya aykırı desin; kimin umurunda!

Herkesin ortak kaygısı sandık güvenliği; oylar çalınır mı, oylar yer değiştirir mi, bir adayın oyları diğer adaya yazılır mı, trafoya kedi girer mi, ya yine birileri ‘’atı alan Üsküdar’ı geçtik’’ derse!

Sandık güvenliğiyle ilgili endişeleri gidermek için Oy ve Ötesi üzerinden gelen yasal müşahitleri sandığa yaklaştırmamak için, aslında bakanlık görevi biten İçişleri Bakanı Süleyman Soylu 61 okula özel emniyet müdürleri görevlendiriyor, bunları sandıklardan uzak tutsun diye. Oyların sayım ve dökümünün gözlenmesinden neden korkulur ki?

Ya otakrasi ya da demokrasi, ya tek akıl ya da ortak akıl, ya aydınlık ya da karanlık, ya keyfi yönetim ya da denetlenen yönetim, ya kontrollü yönetim ya da kontrolsüz-denetimsiz yönetim; karar ver.

‘’Yalanın gücü doğrunun güçsüzlüğünden değildir. Yalan teşkilat kurmuş, doğru yalnızdır’’ Yaşar Kemal