İSTANBUL, sizin aşkınız değil miydi nasıl oldu da nefrete dönüştü?

Ergün Aydoğan

                     

İstanbul’a hizmet bizim için ‘tutkulu aşktır’ diyenlerin aşkının İstanbul’a hizmet olmadığı, aşkın onlar tarafından İstanbul’u yönetmekten ibaret olduğu seçimi kaybettikleri gün ortaya çıktı. Eğer siz o kente hizmet aşkıyla bağlıysanız hizmeti kimin yaptığının bir önemi yoktur. Ama aşk dediğiniz illa sizin yönetmeniz ise o yönetmek değil o kentin rantından vazgeçememekten başka bir şey değildir.

1994 seçimlerinde seçmenin dörtte bir oyuyla seçildiler, 25 yıl hüküm sürdüler; bugüne kadar aşkımız İstanbul söylemlerinden gerçekten aşklarının İstanbul’a hizmet olduğu sanıldı.

Ekrem İmamoğlu diye biri çıktı önce Beylikdüzü ilçesinde AKP’yi yendi. Büyükşehir adayı gösterildiğinde küçük ilçenin başkanı, İstanbullu tanımıyor diye küçümsediler. Mart 2019 seçimlerinde 30 bine yakın farkla seçimi kazandı ‘hiçbir şey olmasa bile mutlaka bir şeyler oldu’ uydurma gerekçeleriyle meclis üyeleriyle birlikte yapılan seçimde sadece başkanlık seçimlerini iptal ettirdiler. Büyükçekmece ve birçok ilçede evlere baskınlar düzenlediler, sahte oy var dediler; hiçbir şey çıkmadı, hiçbir şey olmadığı anlaşıldı, şu ana kadar hiç kimse ceza almadı.

Haziran 2019’da seçimler yenilendi bu defa İstanbul halkı 800 binin üzerinde farkla Ekrem İmamoğlu’nu bir kez daha İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı seçti. Yani Ekrem İmamoğlu bir kez AKP’yi iki kez de bizzat Erdoğan’ı yenmiş oldu.

Bu seçim kaybı, bunca yıllık İstanbul aşkını nefrete dönüştürdü. Öyle bir nefret ki bırakınız İstanbul’un sorunlarının çözülmesini, İstanbullunun rahat etmesini; sorunlar çözülmese, İstanbullu sorunların altında inim inim inlese Allah muhafaza İstanbul olası bir felaketle karşılaşsa üzülmek yerine, bakın Ekrem İmamoğlu olduğu için bunlar oldu diyebilmek için sevinecekler.

Cumhurbaşkanı olarak 16 milyonluk kentin belediye başkanına 3 yıldır randevu verilmiyor, görüşülmüyor, sorunları anlatan mektup rahatsızlık yaratıyor. 30 Büyükşehir belediye başkanlarıyla yapılan toplantıda altına ‘özellikle’ kırık bacaklı sandalye konuyor. Yani bir nevi tuzak kuruluyor.

Kamu bankalarının kredi vermesi engelleniyor, yabancı dış kredilere onay verilmiyor, devlet onayı gereken hiçbir proje onaylanmıyor özellikle engel çıkarılıyor.

25 yıldır uygulanan uygulamalar biranda değiştiriliyor. En çarpıcı olanı ise UKOME yönetim yapısının değiştirilmesi. UKOME; Büyükşehir Belediyesinin sorumluluk alanları içerisinde ulaşım ile alakalı tüm servis minibüsü, taksi, dolmuş ve otobüs dahil olmak üzere toplu taşıma araçları ile ilgili kararların alınmasına, planlanma yapmaya, yürürlüğe sokmaya ve koordinasyon sağlama alanında tek yetkili birimdir. UKOME’nin eski yapısında 11’i İBB, 10’u hükümet tarafından belirlenen 21 üye bulunuyordu. Yapılan değişiklikle 3 bakanlık daha UKOME bünyesine dahil edilerek üye sayısı hükümet lehine 27’ye çıkarılarak karar alma yetkisi belediyelerden merkezi hükümete geçmesi sağlandı.

Onun içindir ki İstanbullunun en büyük çilesi ulaşımda belediyelerin çalışma alanları daraltılıyor. Yıllardır artan nüfusa rağmen aynı olan taksi sayısı İstanbullunun ihtiyacına cevap vermediği için vatandaşın taksi çilesine son vermek için İBB’nin 5 bin taksi talebi UKOME tarafından 11’nci kez reddediliyor.

-Metro yapılması engellenmek isteniyor, Metro’lar belediyenin yaptıkları ve bakanlığın yaptıkları olarak ayırılarak; 'M' Belediyenin, 'U' Bakanlık olarak ayrıştırılıyor.

Üretim maliyetlerinin de etkisiyle sürekli artan ekmek fiyatları karşısında dar gelirli İstanbul halkının en önemli ihtiyacına çözüm üreten Halk Ekmek büfeleri çoğunluk AKP’li meclis üyeleri ve AKP’li ilçe belediyeleri tarafından engelleniyor. Yoksul İstanbullunun yağmurlu soğuk havalarda uzun ekmek kuyrukları oluşturmaları iktidar yetkililerince alaya alınarak onlar ‘fotoğraf, film’ çektirmek için kuyruk oluşturuyorlar deniyor.

Sonuç olarak bütün muhalefet belediyelerinin başarılı olması istenmediği için önlerine her türlü engel iktidar tarafından çıkarılırken özellikle İstanbul’a özel engeller yaratılıyor.

Bugüne kadar çıkarılan engeller yeterli olmamış, evinizdeki su sayaçlarını okumaya teröristler gelecek iddiaları boş çıkmış, başarılı çalışmaların önün alınamamış ki şimdi terör suçlamaları üzerinden Ekrem İmamoğlu görevden alınmak isteniyor.

Meğerse Türkiye’de ne kadar terör örgütü varsa hepsinden bir miktar İBB’de çalışıyormuş! Görevi terörle mücadele olan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu terörün kökünü kazıdık Türkiye’de toplam terörist sayısı 160’ın altına düştü dediği aynı gün, TBMM’de bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmada, bütün terör örgütlerinin adını sayarak İBB’de 557 terörist var iddiasında bulundu.

Hangisine bakılacak, Türkiye’de toplam terör sayısı 160’ın altında ise nasıl oluyor da İBB’de 557 terörist olabiliyor. İddia edildiği sayıda terörist olduğu kesinleşenlere neden göz yumuluyor, neden güvenlik güçleri yasal hukuki süreci işletmedi gibi sorulacak sayısız soru var. İçişlerinin gerçek amacı terörle mücadele mi yoksa terör üzerinden İBB’yi sıkıştırarak, açılacak soruşturmalarla İmamoğlu’nu görevden alıp yerine kayyum atayarak ‘rant aşklarına’ yeniden kavuşmak mı, irtibat, iltisak suçlamaları; ayrı bir yazı konusu...

Terör bahane, İstanbul aşkı ‘rant’ aşkından başka bir şey değil. Bütün yollar yaklaşan cumhurbaşkanlığında olası en güçlü rakibi ekarte ederek; yönetimi bırakmamak. İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder diyen Erdoğan, kaybettiği İstanbul’u alarak Türkiye’yi bırakmak istemiyor.