İnadına yaparız, söke söke alırlar

Ergün Aydoğan

                            

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun dediği gibi ‘Sazlıdere köprüsünün temeli’ Kanal İstanbul projesinin temelini atıyoruz diye şaşalı törenle atıldı. Geriye de muhalefetin geldiğimizde işi yapacak olan şirketlere ödeme yapmayız itirazlarına Erdoğan’ın ‘inadına yaparız, söke söke sizden alırlar’ sözleri damga vurdu. Yani cumhurbaşkanı tarafını ülkeden değil, şirketlerden yana koydu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Twitter sayfasından ‘’Kanal İstanbul Projesi Sazlıdere Köprüsü’nün temelini attık’’ ve ‘’Türkiye’nin kalkınma tarihinde yeni bir sayfa açıyoruz’’ tanıtım bilgileri paylaşıldı. 45 Km uzunluğunda, 275 taban genişliğinde, 20.75 metre derinliğinde, Kanal İstanbul üzerinde 6 köprü yapılacağı, karbon emisyonunu 32.126 ton azaltacağı, yılda 717,2 milyon TL tasarruf, zamandan 641,7 milyon, akaryakıttan 75,5 milyon tasarruf sağlayacağı bilgileri; gözleri kamaştırıyor, inanan çevrelerin aklını çeliyor!

Şaşalı temel atılır da, iktidarın kadrolu ekran yüzleri boş durur mu, hepsi kanallarda projeye methiye düzme yarışında, bir iki karşı görüş bildirme niyetine girenlerin üzerine hep birlikte hücum ediliyor.

Katılan eski bakanlardan birisinin ‘Türkiye’de her kurumdan istediğin raporu, istediğin yönde görüş ve kararı’’ çıkartabilirsin sözü her şeyin özeti. Tanıtım ilanındaki ‘’11 ayrı üniversiteden 51 bilim insanı ile toplamda 204 uzman görev yaptı’’ iddiasını ve Erdoğan’ın biz Çevre Bakanlığı’mızla her şeyi hallediyoruz açıklamasıyla ne demek istediği gayet iyi anlaşılıyor olmalı.

Sürekli dışlanan, yok sayılan İBB’nin görüş aldığı bilim insanları tam aksi görüş açıklıyorlar. İktidar bu süreçte yaptığı çalışmalara İBB’den kimseyi çağırmazken, İBB’nin çağrılarına da iktidar kapıları kapattı.

İBB ve nasıl diyelim iktidarın beğenmediği bilim insanlarının projeyi savunan tezleri ‘Büyükşehir Çalışıyor’ sayfasında paylaşmış;

Yanlış: Kanal İstanbul’dan gemi geçişi daha güvenli olacak…

Doğru: Boğaz’ın en dar yeri 670 metre, kanalın en geniş yeri 275 metre. Boğaz, kanalın 2.5 katı genişliğinde. Kanal daha dar olduğu için akıntı da daha hızlı, kanalda gemi geçişi daha tehlikeli olacak.

Yanlış: Boğaz’dan geçen petrol ve gaz tankeri sayısı artıyor.

Doğru, Boğaz’dan geçen petrol ve gaz tankeri sayısı azalıyor. Kıyı Emniyeti verilerine göre boğazdan geçen tanker sayıları yıllara göre hep azalmış 2013’de 1741 tanker, 2020’de 530 tanker geçmiş.

Savunanların en çevreci proje tezine karşılık Prof. Dr. Naci Görür; Kanal bölgenin en sulak yerinden geçiyor, deniz seviyesinin üzerindeki suları boşalır, deniz seviyesinin altındaki tatlı yeraltı suları tuzlanır diyor.

Ya bugünün en büyük sorun haline gelen müsilaj sorunu ne olacak, onu düşünen bile yok.

Gelelim söke söke alırlar korkutma-baskılamasına!

Anlaşılan o ki; bu kadar iddiayla ortaya çıkmalarına, cafcaflı tanıtımlarına rağmen uluslararası finans dünyasında finansman bulamamış olmalılar ki; finans sağlayacaklara garanti veriyorlar, kişisel kefaletlerine tahkim garantisi ilave ediyorlar. Bizden sonra gelecek iktidar ödemek istemese bile tahkim yoluyla alma garantisi sözü veriyorlar.

Bu veya başka yabancı yatırımların önünü muhalefetin bu yöndeki açıklamaları değil iktidarın bugüne kadar uyguladığı keyfi kararlar ve yargının bağımsız olmamasından gelmediğini gözardı ediyorlar, yabancı yatırımcı-sermaye gelmiyor ve gelmez.

Yabancı finansörelere tahkim garantisi verenlere hatırlatmakta fayda var o da bu ülke ‘kapitülasyonları’ Lozan’la kaldırdı. Lozan’ın en hararetli tartışılan maddesi İtilaf Devletlerinin Osmanlı üzerinde yıllarca uyguladığı ekonomik ve siyasi kapitülasyonlardı.

Mustafa Kemal ve arkadaşları kapitülasyonlar kalkmadan tam bağımsızlığa kavuşamayacaklarının bilincindeydiler. Lozan’a giden heyete verilen talimatlardan birisi de kapitülasyonların kesinlikle kaldırılması olacaktı.

Lozan görüşmelerinde birçok teklife karşılık, Türk delegasyonunun kapitülasyonların tümden kaldırılması şartından geri adım atmamıştır. İsmet Paşa’nın sert ve kararlı tutumu sonucu kapitülasyonlar Lozan Antlaşması ile kayıtsız şartsız ortadan kaldırılmıştır.

Antlaşmanın 28. Maddesi; ‘’Yüksek akit tarafları, Türkiye’de kapitülasyonların bütün nokta-i nazarlardan tamamen ilgasını her biri; kendisine taalluku cihetinden kabul ettiklerini beyan ederler.’’ Hükmünü getirmiştir.

Bu projede finansman kısmı bir şekilde halledilse bile taahhüt edilen tarihte bitmesi mümkün değil. Ülkenin cumhurbaşkanının kefil olacak kadar çok istediği Kanal İstanbul projesini ‘ödeme garantili’ alacak yerli şirketler; Devleti karşılarını alarak tahkime gidebilirler mi? Devletin kendilerine önereceği teklife hayır diyebilirler mi; çok kolay ve mümkün gözükmüyor.

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı’nın borçlarını 30 yıl ödedi. Neo Osmanlıcıların borçlarını bir 30 yıl daha ödemeye niyeti yoktur.

Olmayan proje, iktidarı sarsan varolan sıcak tartışmaları gündemden geçici de olsa düşürmüştür!