İktidarın gündemi; siyaset mühendisliği

Ergün Aydoğan

                              

Ülke her anlamda yangın yeri! Her yıl olduğu gibi yine yaz mevsiminde Çanakkale’den Mersin’e kadar Ege ve Akdeniz bölgesi ciddi boyutlarda hasara yol açan yangınlarla başı dertte olmasına rağmen ülkenin muktedir iktidarı yangınlar karşısında çaresiz! Bu iktidar döneminde yanan yerlerin imara açılıyor olmasının bir etkisi var mıdır dersiniz!

Bir önceki yıldan dersler çıkarılarak helikopter-uçak-makine parkı ve insan kaynağıyla önlemeye dönük herhangi bir hazırlık yapılmış değil. Her alanda olduğu gibi iktidar hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi davranıyor; alışılageldiği üzere yetkileri sınırlandırılmış yerel yönetimlere kendi sorumluluğunu yüklemeye çalışıyor.

EKONOMİDEKİ YANGIN…

Sadece ormanlar yanmıyor, sanayici, üretici, turizmci, çiftçi… çalışanı, emeklisi, tüketici de ekonomideki yangından payına düşeni alıyor.

Üretim maliyetleri, finansmana erişim ve maliyet, ihracatta kurdan kaynaklı rekabet zorlukları, satışlardaki azalma, karlılık oranlarının düşüklüğü sanayiciyi zorlamakta, işçi çıkarmalarına yol açmaktadır. Turizm bölgesinde kiminle konuşsak sezonun beklenenin altında durgun geçtiği şikayetlerini alıyoruz. İşletmeler maliyet artışlarını fiyatlara yansıtırken, tatil yapmak isteyen yüksek fiyat artışları karşısında çaresiz tatil yerleri yerine varsa köy veya akraba yanını tercih ediyor veya hepten erteliyor. Orta gelir grubunun tatil yapma şartları ortadan kalktı. Çiftçinin halini sormaya hiç gerek yok! Mazot, gübre, ilaç, işçilik maliyetleri almış başını gitmiş. Bütün zor şartlara rağmen üretiyor, ürettiğini satamıyor umutlarını bir sonraki yıla erteliyor veya ekmekten vazgeçiyor.

Çalışan iş riski bir taraftan, ücretteki artışların ihtiyaçlarını karşılamaması bir taraftan mutsuz ve tedirgin. Emekli zaten hep mutsuz! En çaresiz olanda tüketici. Üretici emeğinin karşılığını alamazken, tüketici temel ürünlere erişim zorluğu içinde. Bırakınız marketi, pazarlarda bile 100 Tl’nin altında sebze meyve yok. Meyve lüks hale geldi. Kiraz, vişne 600-900 TL. Şeftali, kayısı 150-200 TL. Börülce, bamya 200-250 TL.

Et fiyatları mı? Bırakınız İstanbul’un sosyete semtlerini, hayvancılığın merkezi, kuzusuyla ünlü Balıkesir/İvrindi’de kasaptaki et fiyatları dana kıyma 680, büftek 800, antikrot 850, kuzu pirzola 900, kuzu kemiksiz 900, bonfile 900, kuzu gerdan 700, dana kuşbaşı 700, sucuk 700 TL.

Bu tabloya göre ne üreten, ne tüketen, ne de çalışan mutlu olmadığına göre; ülkenin yönetenleri, ekonomi politikalarını belirleyenler ne yapıyor, neyle meşgul? Ekonomide 6 yıldır devam eden krizi, ülkenin bu halini görmüyorlar mı, görüyorlar da çözüm mü üretemiyor yoksa öncelikleri mi farklı!

ALGI VE SİYASET MÜHENDİSLİĞİ

Ülkenin her kesimi böylesi yakıcı sorunlarla boğuşurken, yönetenler algıyı başka yöne kaydırmayı büyük bir maharetle beceriyorlar. Daha önce hayat pahalılığı ve geçim sorunları karşısında bırakın siz bunları ‘’bir mermi’’ kaç para siz ona bakın diyerek ‘’terörle mücadeleyi’’ önceleyen iktidar şimdi de mesele bu sorunlar değil, mesele ‘’terörsüz Türkiye’’ diyerek odak noktasını başka yöne kaydırmayı gayet iyi beceriyor.

Terörsüz Türkiye ile ilgili iktidar cephesinden farklı, DEM cephesinden farklı açıklamalar kafaları karıştırıyor. Daha önceki açılım-çözüm süreçlerinde olduğu gibi hatalar olmasın, görmezden gelinen terör şehirleri patlayıcı deposu yaptığı gibi bir şey olmasın kaygısını dile getirmek isteyenlere anında karşı taarruz başlıyor ‘’yoksa sen terörün bitmesini istemiyor musun?’’

Ne süreçle ilgili bir şey sorabiliyor, ne de yaşadığın günlük yakıcı sorunlarla ilgili nerde bu iktidar diyebiliyorsun. Dediğin anda ‘’dur şimdi onun sırası mı, bak barış süreci’’ var deniyor!

Bu süreç ‘al ver’ süreci değil, silahlar koşulsuz bırakılıyor diyen iktidara karşı PKK cephesinden farklı açıklamalar görmezden geliniyor. DEM sözcüleri ve PKK adına açıklama yapanlar yasal ve anayasal düzenlemeler yapılmazsa silah tekrar devreye girebilir tehditlerini savuruyor. Teröristbaşılıktan, kurucu önderliğe terfi ettirilen Öcalan için özgürlük talepleri dile getirilirken Öcalan’ın, İmralı adasının özgürlük adası haline getirilmesi, orada serbestçe yaşam hakkı ve aydınların, yazarların, akademisyenlerin kendisini serbestçe ziyarete açık hale getirilmesinin yasal altyapısının sağlanması isteniyor.

Sanki bu proje iktidara rağmen bir yerlerden kotarılmış, iktidarı mecbur hale getirmiş gibi!

ŞEYTANLAŞTIRILAN CHP

Sürekli olarak DEM’le ortak, Kent uzlaşı yaptı, Kandil CHP’yi destekliyor diyen iktidar kendisi açısından bu ilişkiyi meşrulaştırırken CHP’yi şeytanlaştırıyor. Dün terör örgütleri ile her türlü teması kuran iktidar CHP’yi iktidarla işbirliği yapmakla suçladığı gibi…

Şimdide uzun süredir kendisine yöneltilen yolsuzluk suçlamalarını CHP’ye yöneltiyor. Yerel seçimlerden bu yana kendisi için tehdit oluşturan CHP’yi itibarsızlaştırmak için İBB Başkanı, cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, birçok belediye başkanı ve de CHP Genel Başkanı Özgür Özel hakkında her gün yeni bir dava açıyor.

Yapılanlar sadece CHP’yi itibarsızlaştırma değil aynı zamanda CHP’yi sürece ortak etme, CHP’yi bir şeylere razı etme projesi olduğu çok açık…