Gözün aydın Türkiye; Çare Abdullah Öcalan!

Ergün Aydoğan

                                

Büyük planın çoktan kotarıldığı, sıranın kamuoyunun ikna edilmesine kaldığı. Hiç beklenmeyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ‘’Öcalan TBMM’ye gelsin’’ çağrısı ve çağrısında ısrarını sürdürmesi Devlet Bahçeli’de ikna edildiyse ‘bu iş tamam’ ortada bir ‘devlet aklı’ var diyerek sorgu sualsiz adı konmamış bir süreci olumlayanlar!

Devlet Bahçeli görüşümde ısrarlıyım ‘’DEM İmralı’ya gitsin’’. İmralı’ya gitmek için DEM’in başvuru yaptığı, henüz gidiş izninin çıkmadığı iddiaları var; gidişe kim izin verecek, iktidar. Niye iktidar ortağı, iktidara kamuoyu üzerinden mesaj veriyor! Yetki de sizin, karar da sizin, verin izni gitsinler!

Neyse her ne kadar bir süreç başlamışsa da süreç belirsizliğini koruyor!

Abdullah Öcalan ‘’TBMM, DEM Grubuna gelsin konuşsun!’’ Terörist başı Öcalan TBMM’ye nasıl gelecek; uçarak mı, yüzerek mi, koşarak mı… Öcalan ‘’ölüm cezası ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen’’ bir mahkum değil mi? Umut Hakkından yararlandırılması için kanun mu çıkarılacak, cumhurbaşkanı mı affedecek, nasıl bir yol-süreç izlenecek; bir yol haritası var mı, bilen yok. Sadece Devlet Bahçeli’nin çağrısı, R.T. Erdoğan’ın ‘tarihi fırsat penceresi’ açıklaması var. Ha bir de ne olduğu bilinmeyen ‘’Devlet aklı’’ var!

Peki nedir bu ‘’Devlet aklı?’’, bilinmeyen ‘’Devlet aklı’’ gelsin dedi diye bugüne kadar yüksek düzeyde itiraz eden kamuoyu çevreleri biranda kabul mü diyecek. Daha önce sayısız denemeler yapıldı, uzun süreçler izlendi, geniş akil insanlar heyetleri kuruldu, heyetler kamuoyunu ikna için tüm Türkiye’yi dolaştı olmadı da şimdi nasıl olacak. Tüm bu sorular haklı sorular haklı sorular değil midir?

Ayrıca dünden bugüne ne değişti…

2005’de R.T. Erdoğan’ın Diyarbakır konuşmasıyla paradigma değişikliği işareti ve 2009’da başlatılan ‘’Milli Birlik Kardeşlik Projesi; Habur çadır mahkemesi fiyaskosuyla sonuçlandı. 2012’de R.T. Erdoğan ‘’Kürt sorununu çözmek için hükümetin İmralı’da hapis yatmakta olan Abdullah Öcalan ile görüşmeler yaptığını duyurdu.’’ Türkçe, Kürtçe mektuplar Diyarbakır Nevruz etkinliklerinde Megri Megri eşliğinde okundu! ‘’Analar ağlamasın’’ diye yola çıkıldı! PKK Öcalan’ın emirlerine uyacağını 25 Nisan 2013’te bütün silahlı güçlerini Türkiye topraklarından Kuzey Irak’a geçeceğini duyurdu. Oslo, Dolmabahçe yıllar sürdü, arada terör çatışmaları devam etti, 2015-2016 hendek operasyonlarıyla süreç sonuçsuz ağır kayıplarla sona erdi. Erdoğan çözüm süreci için ‘’Bunlar ne yazık ki çözüm sürecini anlamadılar, anlamak istemediler. Şu anda buzdolabındadır’’ dedi.

Şimdi gelinen noktada anlaşılan buzdolabından çıkarılmaya karar verilmiş ama esas asli aktörlerde bir değişiklik var mı, yok. Aynı aktörlerle, bilinmezliklerle dolu benzer çağrılar; nasıl olacak? Üstelik kamuoyu ikna edilmeden, muhalefet, Meclis hiç kimse bir şey bilmeden…

Dün kabulü mümkün olmayan taleplerden mi vazgeçilecek yoksa kabulü mümkün olmayan şartlar kabul mü edilecek! Yoksa her şey iktidarı sürdürebilmek için mi?

İŞSİZLİĞİN, YOKSULLUĞUN ÇARESİ DE ÖCALAN’MIŞ!

Süreçle ilgili MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın ‘’Terörle mücadelenin bitmesi ve ekonomi üzerindeki ağır yükünün ortadan kalkması demek; yatırımların, istihdamın artması demektir. Ekonominin düzelmesi demektir. İşsizlere iş, aşsızlara aş demektir. Emekli ve çalışan maaşlarının artması demektir. Türk parasının alım gücünün artması demektir’’ diyor.

Ey işsiz, ey geçinemeyen çalışan-emekli, ey çiftçi, ey sıkıntı çeken çevreler çektiğiniz tüm bu sıkıntılar terörist başı Abdullah Öcalan TBMM’ye gelince sona erecekmiş!

Elbette terörle mücadelenin ekonomiye ağır yükleri olduğu doğru da bunlar ‘’bırakın domatesi, soğanı, geçim derdini; bir mermi kaç para siz biliyor musunuz? Aç kalsan da önce ‘beka’’ denirken… seçim meydanlarında ‘yağlı urgan’ atarken bilinmiyor muydu?

İhtiyaca ve konjonktüre göre pozisyon değiştiren siyaset aklı, onlar nereye giderse doğru da onlarla giden siyaset aklı, her şeyi bilen her şeye karar veren siyaset aklı, ihtiyaca göre kutsalları öne çıkaran siyaset aklı; bilinmezliklerle, sürece müphemiyet katmak yerine önce süreci tanımlayın! TBMM’yi sürece katın; DEM’de artık siyasi partneriniz olduğuna göre gizlenecek bir şey kalmamıştır!