Gezi Davası; üstünlerin hukuk

Ergün Aydoğan

                                              

Sadece geçen haftanın değil son yılların en önemli olayıdır kapanan Gezi Davası’nın yeniden açılması ve ceza yağdırılması. İler tutar tarafı yoktur. Hem ülke genelinde hem de uluslararası boyutta tepkiler yükselmeye devam etmektedir. Önceki beraat kararları veren mahkeme heyeti dağıtılmış, yeni oluşan mahkeme heyet üyelerinden biri AKP milletvekili aday adayı olmuştur. İtiraz şerhi koyan hakimin itiraz şerhi her şeyi anlatmaktadır. Kararın siyasi Saiklerden uzak olduğunu düşünmek mümkün değildir.

Nedir Gezi Davası, önce ona bakalım. Bayburt ili hariç, 80 ilin desteklediği, siyasi görüş, inanç ve düşünce farkı gözetmeksizin 15-16 milyon insanın katıldığı, yeşile, doğaya sahip çıkan, kent yağmasına karşı yapılmış, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en önemli sivil, barışçıl toplumsal eylemidir. Bizde iki oğlumuzla birlikte ailecek Ankara’daki eylemlere; belli merkezlerden düğmeye basılıp, sabote edildiği ana kadar Kızılay Meydanındaydık, birkaç gün sonra olaylar çığırından çıkarılınca çekildik.

Tabi dönenlerin hızını takip etmekte zorlanıldığı için o gün Gezi Davası’na destek veren MHP, heyet olarak katılıp bugün iktidarın yanında olunca Gezi karşıtı oluyor. O gün Gezi Parkı’nın dışında kalanlar içinde olmakla suçlanıyor (BDP-HDP). İktidar Gezi’yi HDP-PKK’lıların eylemi gibi göstermenin gayreti içine giriyor.

Bakın ne olmuş?

İktidarın BDP-PKK ile can ciğer kuzu sarması olduğu dönemlerdi! 7 Haziran 2013 tarihli basında çıkan habere göre ‘’Sabah saatlerinde BDP Grup Başkan Vekili Pervin Buldan ile birlikte İmralı Adası’na giderek Abdullah Öcalan ile görüşen BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Nuçe Tv’de ana haber bültenine katıldı. Görüşmenin iyi geçtiğini belirten Demirtaş, Öcalan’ın, ‘Gezi Parkı direnişini selamlıyorum. Halk meydanı Ergenekon ve ulusalcılara bırakmamalı’’ dediğini aktardı.’’ Yani Gezi başladıktan hemen sonra hızlıca Öcalan Demirtaş görüşmesi sağlanıyor, görüşme sonrası Öcalan’ın önerisiyle BDP Gezi’ye günler sonra eklemleniyor, ondan sonra BDP-PKK bayrakları Gezide yerini alıyor; şimdi o görüntüler üzerinden Gezi olumsuzlanmak isteniyor. BDP-HDP’li Sırrı Sakık ve birçoklarının o günlerde yaptığı Gezi karşıtı paylaşımları hala arşivlerdedir.

Çalışma ofisi önünden Taksim’e yürüdüler denilen yürüyüş ise dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün devreye girmesiyle, iktidarın bilgisi dahilinde olmuştur.

İktidar tekrarlanan Gezi Davası üzerinden siyaset devşirmeye, şimdiye kadar kutuplaştırma siyasetinden yüksek yararlar elde etmenin getirdiği avantajı tekrar elde etmek için bu davanın yenilendiği görüşü kamuoyunca hakim görüştür.

İktidar milyonların meydanlara çıkması sonucu yapmak istediğini (Topçu Kışlası ve AVM) yapamamış olmanın kızgınlığı içinde olmayanları olmuş gibi tekrar etmeye devam etmektedir. O gün FETÖ’cü STV deki kurgu görüntüler üzerinden hala ‘camide bir içtiler’ yalanını tekrar ediyor. Oysa bizzat caminin müezzini ‘ben Din adamıyım, yalan söyleyemem, camide bira içilmedi’ dediği. Göstereceğiz dedikleri görüntüleri yıllardır gösteremedikleri halde hala; başörtülü bacımıza saldırdılar yalanı üzerinden siyaset yapmayı sürdürüyorlar.

Osman Kavala ile görüş birlikteliğimiz söz konusu değildir. Ve fakat beraat ettiği Gezi Davası’ndan ‘ağırlaştırılmış müebbet’ alması yani kaldırılmış idam cezasının verilmesi vicdanları yaralamaktadır. Daha önce berat eden Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater (davanın karar duruşmasına katılmak için yurtdışından geldi ama mahkeme ‘kaçma şüphesi’ olduğu gerekçesiyle istinaf ve Yargıtay aşamalarını beklemeden tutuklanmasına karar verdi), Hakan Altınay, Mine özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi’ye ‘’Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım’’ suçundan 18’er yıl hapis cezası verilmesi.

Bugüne kadar verilen birçok karar ve bu son kararla birlikte uluslararası arenada ve kamuoyunda hukukun siyasallaştığı kanaatini her geçen gün daha da pekiştirmektedir.

NE OLDU HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE?

Oysa ne süslü laflardı 2010 referandum sürecinde söylenen ‘Üstünlerin hukukundan, hukukun üstünlüğüne geçeceğiz’ lafları! 26 maddelik anayasa değişiklik referandum sürecinin en iddialı, en süslü lafıydı. Olan oldu, yargı FETÖ’cü yapının eline geçti, yargı eliyle ülke altüst oldu, sonra FETÖ darbesine maruz kalınca yargıdaki FETÖ’cü yapı da değiştirildi. Şimdiki yapının ne halde olduğunu söylemeye gerek yok her şey ortada. Bir zamanlar yargı mensupları TSK’dan brifing almakla çok eleştirilmişti şimdi ise yönetimin ve siyasetin merkezi haline gelen ‘Saraydan’ yargı mensupları çıkamaz oldu.

Hem partinin başı, hem de yürütmenin başından elbette emir-talimat almıyorlardır!

İHANET Mİ DARBE Mİ?

Gezi Parkı eylemlerine ihanet diyende darbe diyen de oldu. AKP milletvekili İbrahim Aydemir Gezi’de dolar 1,7 TL’den 2,4 TL’ye, enflasyon yüzde 6’dan 10’ çıktı. Bunlar ihanet değil midir? Diye soruyor.

O zaman bizde soralım! Eğer onlar ihanet ise, o günden bu yana ülkede başka bir iktidar olmadığına göre doları 21 TL’ye ve enflasyonu yüzde 60’ın üzerine çıkarmak nedir?