Her ne kadar iktidarın öne almak istediği seçime erken seçim değil, seçim tarihinde güncelleme demesi erken seçim olduğu gerçeğini değiştirmiyorsa. Devlet Bahçeli’den beklenen seçim tarihinin ilanı, partisinin Meclis Grup toplantısında ‘’Milletimiz 73 yıl sonra aynı gün, altılı masa diye karşımıza çıkan bu darbe şakşakçılarına, kifayetsiz muhterislere yeter diyecektir’’ diyerek seçimlerin 14 Mayıs’ta yapılmasını isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi.
Seçimlerin zamanından, 18 Haziran’dan önce yapılabilmesi için ya Meclis’te 360 milletvekili kararıyla ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararıyla erkene alınabilir. Erdoğan’ın üçüncü kez aday olup olamayacağı tartışmalarının da önünü kesecek Meclis kararı için muhalefetle uzlaşı aranmadığına göre, planladığı tarihe Erdoğan ‘seçimlerin yenilenmesi’ kararını 6 Mart’ta kendisi verecek.
Bu demektir ki Anayasa’nın madde 101 ‘’Cumhurbaşkanın görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir’’ ve…
Anayasa madde 116 ‘’Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tam sayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu halde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.
Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.
Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.’’
Anayasa’nın çok açık hükümlerine, Anayasa hukukçularının çoğunluk görüşüne rağmen kendisinin seçim kararı almasının adaylığına engel teşkil etmeyeceğini düşünerek seçimler 14 Mayıs’ta dedi.
Bugüne kadar sayısız kez Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Anayasa’yı ihlal etmekle, hukuka uymamakla eleştiren muhalefet yine Anayasa’ya göre aday olamayacak olsa bile Erdoğan’a ‘mağduriyet edebiyatı’ yaptırmamak için itiraz etmeyeceklerini Erdoğan’ı ‘sandıkta yeneceğiz’ diyerek kabullenmiş gözüküyorlar.
Kamuoyu ve medyada da ‘aman ne gerek var adaylık tartışması açmaya, Anayasa tartışması yapmaya gerek yok, nasıl olursa olsun Erdoğan aday olsun’ görüşü yaygın bir görüş.
Birincisi Erdoğan muhalefetteki bu kafa karışıklığı, çekingen tavrı bildiği ve kamuoyunu yönlendirme gücünü elinde bulundurduğu için istediğinde Anayasa’ya rağmen aday olabileceği güç gösterisinde bulunuyor. Muhalefetin güçlü itiraz koyamaması, yeterince kamuoyu oluşturamaması, seçmen üzerindeki güçlü imajını daha da kuvvetlendireceğini bilen Erdoğan muhalefetle herhangi bir uzlaşı arayışına ihtiyaç duymaksızın güç gösterisi yapıyor, kendisi karar alabiliyor.
İkincisi adaylığa kararları kesin olan YSK karar vereceğinden, YSK’nın da daha önceki kararlarına bakarak Erdoğan’ın adaylığına itiraz etmeyeceği düşüncesi. Evet doğrudur, şimdiye kadar aldığı kararlara bakılacak olursa YSK’dan aksi yönde bir karar çıkmayabilir.
Peki ortada gerçekten anayasal bir aykırılık varsa muhalefetin bunu en güçlü biçimde dile getirmesi, en güçlü biçimde karşı çıkması, karar vericileri anayasaya uymaya zorlaması ve bu yönde kamuoyu baskısı oluşturulması gerekmez mi?
NEYİN MAĞDURİYETİ…
21 yıl yetmedi mi?
Hadi önceden belli mağduriyetler oluşmuş, biz seçimleri kazansak bile bize ülkeyi yönettirmezler algısı yerleşmiş. İyi de, her durumda kendilerine mağduriyet sağlayan ve bunu kitlelere iyi pazarlayan sözde ‘mağdurlar’ aralıksız tam 21 yıldır ülkeyi yönetiyorlar. Mağduriyeti hiç bitmeyenler yıllarca Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak ülkenin başındalar. Hem de tek başına, hiçbir kimseye sormadan, danışmadan, hesap vermeden. Zaman zaman Anayasa kararlarını yok sayarak, saygı duymuyorum diyerek.
Yeni sistemle istediği kararnameyi çıkarabiliyor, Meclis’ten iktidarın istemediği hiçbir yasanın çıkması, iktidarın istemediği hiçbir araştırma, soruşturma önerisinin kabul edilmesi mümkün değil. Yürütme, Yasama, Yargı ve bürokrasi tam kontrollerinde, ee daha ne mağduriyeti.
Siz hiç eskiden olduğu gibi vali, müsteşar, Merkez Bankası başkanı gibi üst düzey bürokratların görevden alındıkları için İdari Mahkemelere dava açtığını gördünüz mü, göremezsiniz. Çünkü artık herkes bulundukları görevin hak ettikleri devlet görevleri olmaktan öte, o görevlerin siyasi irade tarafından kendilerine bahşedildiği görüşündeler.
21 yıl ülkenin her hücresine hakim olup hala mağduruz demek, dünyada örneği olmayan yönetim sistemi gibi dünyada örneği olmayan bir durumdur.