Erdoğan kazanamayacağı seçime girer mi?

Ergün Aydoğan

                           

Sohbetlerin temel konusu cumhurbaşkanı adayları kim olacak sorusudur. Bir görüşe göre Cumhur ittifakının aday belli Erdoğan ama Millet ittifakının adayı kim olacak sorusu en çok merak edilen sorulardan. Millet İttifakı adayının kimin olacağını en çok soran, biran önce açıklamaya zorlayan da iktidar çevreleri ve onun adına kamuoyuna yön verenlerdir. Bu arada Erdoğan’ın aday olmayabileceğini ciddi ciddi ortaya atanlarda yok değil. Bir görüşe göre sağlık sorunları nedeniyle aday olmayabileceği iddia edilirken bir başka görüşe göre ise seçimler kritik bir noktaya gelirse, Erdoğan kaybetme ihtimalini gördüğünde kaybedeceği bir seçime girmez, kendi kontrolünden çıkmayacak bir ismi aday gösterir, kontrollü olarak yönetmeye devam eder görüşü de oldukça yaygın bir görüştür.

Tam başlıktaki ifadeyle geçen Pazar günü medyascope sohbet odasında geniş katılımlı bir yayın oldu. Dinleyici olarak uzun süre takip ettiğimiz yayında bir ara katılımcı sayısı bin iki yüzleri geçmişti.

Konuşmacıları uzun süre dinledik. Farklı çarpıcı görüşler olsa da genel olarak konuşmacıların görüşleri birbirine oldukça yakındı. Soruyu doğru bulanlar olduğu gibi sorunun, Erdoğan’a güç atfeden provokatif yönlendirme amaçlı olduğunu iddia edenlerde oldu. Kesin kazanır, kazanması zor, karşısına çıkacak adaya bağlı diyenler olduğu gibi.

Kesin kaybeder, kazanması çok kolay değil diyenlerin içinde de en yüksek görüş yarışacağı adayın kim olduğuna bağlı diyenler yine çoğunluktaydı. Tabi karşısında kim olmalı, kim olabilir denilen isimler bir iki farklı ismin dışında en çok konuşulan isimler Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve Kemal Kılıçdaroğlu oldu.

Yani kamuoyunda her gün tekrar edilen yaygın görüş neyse katılımcıların dile getirdiği görüşlerde onlardan farklı değil.

Hakikaten medyascope’un konu başlığı yaptığı gibi Erdoğan kaybedeceği seçime girer mi, girmez mi? Bazı konuşmacıların dile getirdiği gibi aslında soru bile başlı başına Erdoğan’a yüksek güç atfeden bir soru. Yani Erdoğan yenilmez! yenilmeyi hazmedemez, yenileceğini gördüğü anda aday olmaz!

Öncelikle Erdoğan’ın 2002 sonrası parti yönetme tarzına bakıldığında ‘belki ben kaybedebilirim’ aday olmayayım ve kontrol edebileceğim bir ismi aday yapayım demez. Hani bir ‘dava’ var, önemli olan ‘kutsal dava’ isimler önemli değil falan ya, yok öyle ‘dava’, önemli olan benim(Erdoğan) ben! Geçmişte Özal ve Demirel parti başkanlığından cumhurbaşkanlığına geçtiğinde yaşananlara bakılmış, Türkiye pratiğinden dersler çıkarılmış ki, Erdoğan partiyi kontrol altında tutabilmek için partili cumhurbaşkanlığı sistemini getirdi, kendi getirdiği Ahmet Davutoğlu ile partiyi kontrolden kaçırma endişesiyle yollarını hemen ayırdı. O nedenle Erdoğan tarzı liderler kimseye güvenmez, tam kontrol sağlamak isterler.

Ayrıca Erdoğan ve çevresinin seçimi kazanamayacaklarına dair bir endişeleri görünmüyor. Geçmişte çok güvendikleri anket sonuçlarına şimdi güvenmiyor sadece kendi yaptırdıkları anketlere güveniyorlar. Eleştirilerin tam aksine onlar eleştirilerin haksız ve aşırı olduğunu, aslında çok büyük ve başarılı işler yaptıklarını onların tabiriyle Türkiye’yi uçurdukları! kanaatindeler. Yine onlara göre ufak tefek aksaklıklar olsa bile onlar yönetim hatalarından değil, harici dış ve konjonktür el sebepler.

Kısaca Erdoğan her ne kadar daha kendileri henüz ‘ben adayım’ demediyse de kazanacağı inancıyla cumhur ittifakının adayıdır. Ha kazanabilir mi, kazanabilmesi en zor seçimdir; İstanbul seçimi gibi!

Muhalefete sürekli olarak adayın kim, adayını açıkla, daha ortada adayın yok baskısı doğru değildir. Herkesin aday olma hakkı olduğuna göre, herhangi bir kamu görevlisi veya belediye başkanının seçim takvimi ilan edilmeden şimdiden aday ilan edilmesi hiçbir şekilde doğru değildir. Böyle bir görevde olan bir isim bugünden adaylığı açıklansa; ondan sonra nasıl görev yapacak!

Medyascope oda sohbetine katılanlar ve tüm kamuoyunun dile getirdiği gibi muhalefet adayının kazanabilmesi yani Erdoğan’ın kaybetmesi adaya ve muhalefetin izleyeceği siyasi stratejiye bağlı. Muhalefet bazı kamuoyu anket sonuçlarına bakarak Erdoğan’ın karşısında isimlerden bağımsız kim olursa olsun daha yüksek oy alıyor, öyleyse kamuoyunun beklentilerinin aksine herhangi bir isim olabilir derse seçim oldukça zora girer.

İktidar ilk hamlesini kendine avantaj sağlayacağı düşüncesiyle seçim yasasında değiştirdi. Değişiklikle muhalefet cephesi önce bir sarsıldı sonra yeni strateji arayışlarına girdi. Resmi olarak ittifakta olmasa bile altılı masada olan Ali Babacan seçimlere parti olarak ayrı girecekleri kararını açıkladı; bunun yansımaları olacaktır. Seçim kurullarında yapılan değişiklikler hafife alınacak değişiklikler değildir. Özellikle Gezi Davasında karar veren hakimlerden birisinin AKP milletvekili aday adayı olmuş olması, seçim kurullarında yer alacak AKP’den gelen hakimlerle ilgili endişeyi artırmaktadır.

Muhalefet her sandıktan ıslak imzalı sonuç getirecek en az 195 bin kişiyi hazır etmeli, her biriyle yüz yüze görüşmeli, sandık başı eğitim vermelidir. Oyu atan değil, sayan önemlidir.

Bu tarihi süreç siyasi kariyer yapma süreci değildir. Seçim kiminle kazanılacaksa aday o olmalıdır.

Erdoğan kazanamayacağı seçime girmez, Erdoğan aday olmayacak kehanetinde bulunmak reel politiklikten uzaktır; Erdoğan yoksa AKP yoktur!